Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2015/3037 E. 2015/4267 K. 12.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3037
KARAR NO : 2015/4267
KARAR TARİHİ : 12.03.2015

İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalıların avukatlık ücretine yönelik temyiz itirazı dışında kalan, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine.
2-Davacı vekili, davacının iş akdine haksız ve bildirimsiz olarak son verildiğini öne sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ve genel tatil ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın, kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacıya ihbar olunan … tarafından kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti ödenip ödenmediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz.
İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:
Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir.
İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez
İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.
Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.
İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.
İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.
Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır.
Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir.
Somut olayda, 04/05/2010 tarihli ibranamede; işverenin … olduğu, işe giriş tarihinin 05/04/2007, çıkış tarihinin 04/05/2010 olduğu, kullanılmayan izin ücretinin 391.30 TL (net 271.33 TL), ihbar tazminatının brüt 2.805.04 TL (2.365.77 TL net); kıdem tazminatının brüt 4.635.00 TL, (4.604.41 TL net) olduğu ve ödendiğinin belirtildiği ve davacının “05.04.2007 tarihinden beri çalıştığım işyerinden yukarıda gösterilen şekilde ayrıldım. Çalışmaya başladığım tarihten bugüne kadar geçen çalışma sürem içindeki bütün ücretlerimi ve her türlü sosyal hakkım ile hafta ve genel tatil günlerine ait ücretlerimi ayrıca yapmış olduğum fazla mesai ücretlerim ile yıllık izin ücretlerimi ve ayrılış esnasında hak etmiş olduğum ve yukarıda belirtilen istihkaklarımı eksiksiz olarak aldım. İşyerinden kanun ve hizmet akdinden doğan hiçbir şekil ve nam altında herhangi bir alacağımın kalmadığını maddi ve manevi herhangi bir hak talebinde bulunmayacağımı beyanla işyerini geçmişe dönük olarak da ibra ederim.” dediği ve kendi el yazısıyla imzaladığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, her ne kadar ihbar tebliği içeriği tarih kısımları boşluk doldurma sureti ile düzenlendiğinden geçerli değil ise de, davacı tarafından tarih ve miktar içerir şekilde düzenlenen ibraname ihtirazi kayıtsız olarak imzalanmış olup düzenlendiği tarih itibarı ile tabi olduğu 818 Sayılı Borçlar Kanunu ve o tarihteki yerleşik Yargıtay içtihatları kapsamında makbuz hükmünde kabul edilmiştir.
Dosya içerisinde, ihbar Olunan … Ltd Şti tarafından sunulan ibranamenin yanı sıra, ibranamede ödendiği belirtilen kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti bakımından ayrıca bordrolar düzenlenmiş olduğu ve bu bordroların da davacı tarafından imzalanmış olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti bakımından söz konusu ibraname makbuz hükmünde kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de, davacı bu belgelerin işe giriş sırasında imzalatıldığını ve içeriğinin bilgisayar ortamında daha sonradan doldurulduğunu, davalı şirkete yönelik bir başka işçinin açmış olduğu davada da aynı nitelikteki belgelerde tahrifat yapıldığının ve bu belgelerin dikkate alınmaması gerektiğinin belirtildiği iddia etmiştir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan karar verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece, … tarafından sunulan ve kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretine yönelik miktar içeren ibraname ve makbuzlar üzerinde grafoloji uzmanına inceleme yaptırtılarak tahrifat olup olmadığı, ibranamedeki miktar içeren bölümlerin imza tarihinden sonra doldurulup doldurulmadığı tespit ettirilmeli ve grafoloji uzmanının hazırlayacağı rapor, dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirmeye tabi tutularak sonucuna göre kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağı hakkında bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların avukatlık ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 12.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.