Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2015/29846 E. 2015/16612 K. 28.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/29846
KARAR NO : 2015/16612
KARAR TARİHİ : 28.09.2015

Mahkemesi : Asliye Hukuk Mahkemesi
(İş Mahkemesi Sıfatıyla)
Dava Türü : Aidat Alacağı

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı Sendika vekili, davalı Belediye’nin davacı … Sendikas’ının yıllardır örgütlü olduğu bir işyeri olduğunu, davalı bünyesinde çalışan ve müvekkili sendikaya üye olan işçilerin Sendika Ana Tüzüğü’ne göre sendikaya üyelik aidatı ödemeleri gerektiğini, davalı Belediye’nin işçilerden kestiği aidatları bu güne kadar müvekkiline ödemediğini, ödeme tarihinin kanunda ve taraflar arasında imzalanan toplu iş sözleşmelerinde kararlaştırıldığını, … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/546 Esas sayılı davasında 2007 Mart ayına kadar olan aidatların tahsil edildiğini, iddia ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 500.000,00 TL aidat alacağının faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Dava … Belediyesi’ne karşı açılmış, Belediye davaya cevap vermemiş; … Belediyesi vekili 13.08.2014 havale tarihli dilekçesinde 6360 sayılı Yasa ile … Belediyesi’nin … Büyükşehir Belediyesi’ne dönüştüğünü, bu yasa uyarınca kurulan Devir Tasfiye Paylaştırma Komisyonunun kararı ile bazı borç ve alacakların Büyükşehir Belediyesi’ne devredildiğini, davanın … Belediyesine karşı açılması nedeni ile dava dilekçesi ve raporların kendilerine tebliğ edildiğini, ancak davanın … Büyükşehir Belediyesi’ne karşı devam edilmesi gerektiğinden kendileri hakkındaki davanın husumetten reddine karar verilmesini istemiştir.
… Büyükşehir Belediyesi ise davadan haberdar edilmediğinden davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı olarak) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, taraf sıfatına haiz olmayan kişi yönünden, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Kimin işçi ve işveren olduğu, İş Kanunu’nun kapsamında bulunduğu, maddi hukuk sorunu olup, husumet çerçevesinde “sıfat”a ilişkin bu sorunun hâkim tarafından kendiliğinden “resen” nazara alınması gerekir. Diğer taraftan özellikle davalının taraf sıfatı olup olmadığında yanılgı, bir başka anlatımla husumetin tevcihinde hata yapılması halinde, dava husumetten reddedilmemeli, davacıya dava dilekçesini taraf olan davalıya yöneltme olanağı tanınmalıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 124/4 maddesi uyarınca “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir”.
Somut olayda, Mahkemece kararın hüküm kısmında hüküm altına alınan alacağın “davalıdan” tahsiline karar verilmiş, karar başlığında ise davalı olarak … Büyükşehir Belediyesi gösterilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, mahkemenin kabulüne göre 6360 sayılı Yasanın 1.maddesinn 1. fıkrası ile … Belediyesi’nin … Büyükşehir Belediyesi’ne dönüştürülmesine rağmen husumetin … Büyükşehir Belediyesi’ne yöneltilmesine ilişkin usuli işlemler yapılmadan ve ıslah dilekçesi de bu davalıya ( ve … Belediyesi’ne) usulünce tebliğ edilmeden savunma hakkını kısıtlar biçimde yokluğunda karar verilmesi hatalı olmuştur.
Öte yandan 6360 sayılı Yasa’nın 1.maddesinin 1. fıkrası ile … Belediyesi Büyükşehir Belediyesi’ne dönüştürüldükten başka, aynı Yasanın 2.maddesinin 21. bendi ile, “ … ilinde, … Belediyesinin mahalleleri merkez olmak üzere … … ilçe sınırları içerisindeki köyler ile belediyelerden oluşan … ilçesi ve aynı adla belediye kurulmuştur.” Bu durumda husumetin … Belediyesi’ne yöneltilmesi gerekirken karar başlığında … Büyükşehir Belediyesi davalı olarak gösterilmek sureti ile hakkında hüküm kurulması da doğru olmamıştır.
Davanın esası bakımından ise dava sendika üyelik/dayanışma aidatının tahsiline ilişkindir.
İstek ve hüküm altına alınan sendika üyelik aidat alacağı 2008 Mart-2012 Aralık ayları arasındaki döneme ilişkin olduğundan davanın yasal dayanağı 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 23. ve 6356 sayılı Yasanın 18.maddesidir.
2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 23. maddesinde, “Faaliyeti durdurulmayan sendika ve konfederasyonlara üyelerince ödenecek aidatın miktarı tüzüklerinde belirtilir. İşçi sendikasına işçinin ödeyeceği aylık üyelik aidatı tutarı, bir günlük çıplak ücretini geçemez. İşveren sendikasına işverenin ödeyeceği aylık üyelik aidatı tutarı işyerinde işçilere ödediği bir günlük çıplak ücretleri toplamını geçemez. Sendika tüzüklerine, üyelik aidatı dışında üyelerden başka bir aidat alınacağına ilişkin hükümler konamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanun’un 61. maddesinde, “İşyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan işçi sendikasının, toplu iş sözleşmesi yapılmamışsa veya sona ermişse yetki belgesi alan işçi sendikasının yazılı talebi ve aidatı kesilecek sendika üyesi işçilerin listesini vermesi üzerine, işveren sendika tüzüğü uyarınca üyelerin sendikaya ödemeyi kabul ettikleri üyelik aidatını ve Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu gereğince sendikaya ödenmesi gerekli dayanışma aidatını, işçilere yapacağı ücret ödemesinden kesmeye ve kestiği aidatın nevini belirterek tutarını ilgili sendikaya vermeye ve kesinti listesini sendikaya göndermeye mecburdur. Bu aidat dışında sendikaya ödenmek üzere bir kesintinin yapılması toplu iş sözleşmesi ile kararlaştırılamaz.
Yukarıdaki fıkra gereğince sendika tüzüğüne uygun olarak kesilmesi istenilen aidatı kesmeyen işveren ilgili sendikaya karşı kesmediği veya kesmesine rağmen bir ay içinde ilgili kuruluşa göndermediği miktar tutarınca genel hükümlere göre sorumlu olduktan başka aidatı sendikaya verinceye kadar bankalarca işletme kredilerine uygulanan en yüksek faizi ödemek zorundadır.” düzenlemesi yer almıştır.
2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 9. maddesinin 3. fıkrasında ise, “Toplu iş sözleşmesinin imzası sırasında taraf işçi sendikasına üye bulunmayanlar, sonradan işyerine girip de üye olmayanlar veya imza tarihinde taraf işçi sendikasına üye bulunup da ayrılanlar veya çıkarılanların toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmeleri, toplu iş sözleşmesinin tarafı işçi sendikasına dayanışma aidatı ödemelerine bağlıdır. Bu hususta işçi sendikasının muvafakatı aranmaz. Dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesinden yararlanma talep tarihinden geçerlidir.”, aynı maddenin 4. fıkrasında da “Dayanışma aidatı miktarı, üyelik aidatının üçte ikisidir.” hükümleri yer almıştır.
Aynı düzenlemeler 6356 sayılı Yasanın 18.maddesinde de bulunmaktadır.
Öte taraftan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 101. maddesinin 1. fıkrasında “Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur.” İkinci fıkrasında ise “Borcun ifa edileceği gün müttefikan tayin edilmiş veya muhafaza edilen bir hakka istinaden iki taraftan birisi bunu usulen ihbarda bulunmak suretiyle tespit etmiş ise, mücerret bu günün hitamı ile borçlu mütemerrit olur.” denilmiştir.
Görüldüğü üzere, 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 61/1. maddesine (6356 sayılı Yasanın 18.maddesine) göre bir işyerinde veya işletmede toplu iş sözleşmesi yapmak için 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu uyarınca yetki belgesi alan işçi sendikasının, yetki belgesine konu işyeri veya işletmede çalışan üyesi işçilerin listesini, sendika tüzüğüne göre üyelerin sendikaya ödemeyi kabul ettikleri üyelik aidatını ve sendikanın banka hesap numarasını işverene bildirmesi ve bu listeye göre üyelik aidatının kesilerek ve bildirilen banka hesabına yatırılmasını istemesi gerekir.
Toplu İş Sözleşmelerinde kesilen aidatın ne zaman sendikaya yatırılacağı hususu düzenlenmiş ise ayrıca ihtara gerek kalmadan bu tarihlerden itibaren faize karar verilmelidir. Bu konuda bir düzenlenme yoksa taraf sendikanın işvereni temerrüde düşürmesi gerekir. Dava tarihinden önce sendika tarafından işverenin temerrüde düşürülmesi söz konusu değil ise dava ve ıslah tarihi temerrüt tarihini oluşturmaktadır. Bu nedenle bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekir.
Ayrıca 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 61/2. maddesinde (6356 sayılı Yasanın 18.maddesinde) sendika üyelik aidatının bir ay içerisinde sendikaya gönderilmesi öngörülmüş ise de, yukarıda açıklandığı şekilde kanunda işverene bir aylık ödeme süresi öngörülmesi temerrüt için yeterli görülmemiş, işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Bu yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
a)Hüküm altına alınan aidat alacaklarına aylık bazda Toplu İş Sözleşmelerinde öngörülen temerrüt tarihlerden itibaren işletme kredisi faizi işletilmiş ise de, davacı Sendika’nın her Toplu İş Sözleşmesi dönemi için … Belediyesi’ni temerrüde düşürdüğüne dair yazılar dosya içinde yoktur. Tahsiline karar verilen aidat alacaklarının ilişkin olduğu her bir toplu iş sözleşmesi dönemi bakımından davacının … Belediyesi’ni temerrüde düşürüp düşürmediği araştırılmalı ve sonucuna göre alacağa işletilen faizin başlangıç tarihi yukarıda yazılı ilkeler doğrultusunda belirlenmelidir.
b) Tahsiline karar verilen iadat alacaklarına en yüksek işletme kredisi faizi işletilmesi ile yetinilmesi gerekirken talep olmadığı halde, “yasal faizden düşük olması durumunda ,yasal faizin” işletilmesine karar verilmesi hatalı olmuştur.
c) Davacı Sendika vekili dava dilekçesinde 2007 yılı Mart ayına kadar olan aidatların daha önce açılan … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/546 esas sayılı davasında hüküm altına alındığını belirterek bu tarihten sonrası için talepte bulunmuştur. Ancak davacı vekili 31.01.2014 tarihli duruşmada 12.01.2011 tarihinden sonrası için oluşan aidatların tahsilinin talep edildiğini belirtmiştir. Mahkeme ise 2008 yılı Mart ayından itibaren alacakları hüküm altına almıştır. Görüldüğü üzere davacının hangi dönemden itibaren aidat alacağı talep ettiği hususunda çelişki vardır. Mahkemece HMK’nun 31.maddesi uyarınca davacı taraftan sorulmak sureti ile bu çelişki giderilmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir.

d) Davacı vekili davasını belirsiz alacak davası olarak açmamıştır. Bilirkişi raporundan sonra verdiği ıslah dilekçesinde dava konusu ettiği alacağın miktarını arttırmış ise de açıkça faiz isteminde bulunmamıştır. Buna rağmen ıslah ile istenen alacak miktarına da faiz işletilmesi doğru olmamıştır.
O halde davalı … Büyükşehir Belediyesi’nin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının istek halinde davalı … Büyükşehir Belediyesi’ne iadesine, 28.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.