Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2015/29742 E. 2015/26678 K. 24.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/29742
KARAR NO : 2015/26678
KARAR TARİHİ : 24.12.2015

Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : İşe iade

YARGITAY İLAMI

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde 01/04/2008 tarihinde çalışmaya başladığını, çalışmalarına devam ederken iş akdinin işletmesel karar gerekçe gösterilerek feshi üzerine açtıkları işe iade davasını kazandıklarını, bu dosya kararının kesinleşmesi sonrası davacının yasal süresi içinde yaptığı başvuru üzerine davalı işverenin tazminat yükümlülüklerinden kurtulmak için davacıyı işe başlattığını lakin bundan çok kısa bir süre sonra daha öncesinde 12/09/2009 tarihinde yapmış olduğu kazayı bahane ederek iş akdinin tekrar 12/06/2014 tarihinde geçerli bir neden olmadan feshedildiğini öne sürerek feshin geçersizliğinin tespitine ve davacının işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacının tır şoförü olduğunu, 12/09/2009 tarihinde … karayolunda karıştığı trafik kazasında birden çok kişinin yaralanmasına sebebiyet verdiğini ve bu durumun … 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/107 Esas 2011/357 Karar sayılı görülüp bitirilen dosya ile de subuta erdiğini ve davacının cezalandırılmasına ve 3 ay süre ile ehliyetinin geri alınmasına karar verilmiş olduğunu , kesinleşen mahkeme kararı gereğince de 11/06/2014 tarihinde davacının ehliyetinin tutanak ile geri alınmış olduğunu , ehliyeti geri alınan ve geçirdiği kazada tam kusurlu bulunan, işyerinde de başka çalıştırılma olanağı kalmayan davacının verdiği zararın da 30 günlük ücreti ile ödenemeyecek boyutta olması nedeniyle iş akdinin 25/ll maddesi gereğince 12/06/2014 tarihinde haklı olarak feshedildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, her ne kadar davalı şirketçe davacının 12/09/2009 tarihli trafik kazasında tam kusurlu olduğunun anılan ceza dosyası kararının infazı safahatinde davacının ehliyetinin alınması ile öğrenildiğini ileri sürmüş ise de davacının neden olduğu maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazasında yaralanan kişilerce açılan tazminat dosyasında davalının yine davalı sıfatıyla taraf olduğu, bu nedenle kusur durumundan habersiz olduğunun düşünülemeyeceği, davalı tarafın feshi 25/ll -ı kapsamında değerlendirilse dahi derhal fesih hakkının kullanma suresini düzenleyen 26. Maddede belirtilen 6 günlük hak düşürücü sürenin fazlası ile geçmiş olduğu, davalı tarafça davacının sürücü belgesinin 3 ay süre ile kollukça geri alındığı ifade edilmiş ise de belirtilen süre uzun soluklu bir süre olmadığı gibi bu süre içinde davacının başka bir işte değerlendirilmesinin ( şoför birisinin hiç değil ise araçların basit bakım ve ikmalinde değerlendirilmesi mümkündür) mümkün olduğu ancak davalı işverenin feshin son çare olması ilkesine uymadığı, davalının asıl amacının davacının daha önce açmış olduğu ve lehine sonuçlanan birinci işe iade davasının sonuçlarını bertaraf etmek olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Somut olayda, 12.09.2009 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazasında davacının tam kusurlu bulunmasına karşın iş akdinin 12.06.2014 tarihinde feshedildiği, davalı işverenin davacının kusurunu ve verdiği zararı öğrenmesinden itibaren iş akdini haklı olarak sonlandırması için gerekli 6 günlük hak düşürücü süreyi ayrıca geçerli nedene dayalı olarak sonlandırabilmesi için gerekli makul süreyi geçirdiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, davacı davalıya ait işyerinde tır şoförü olarak çalışmakta olup 11.06.2014 tarihinde 3 ay süreli olarak ehliyeti geri alınmıştır. Davacının yaptığı görev itibariyle sürücü ehliyetinin bulunması gerektiği dikkate alındığında, geçici bir neden olsa da bu dönem süresince ehliyetinin bulunmamasının işyerinde olumsuzluklara yol açacağı açıktır. Bu nedenle iş akdinin haklı nedene dayalı olmasa da geçerli nedene dayalı olarak sonlandırıldığının kabulü gerekir.
Mahkemece açıklanan nedenle iş akdinin geçerli nedene dayalı olarak feshedildiği kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
Belirtilen nedenlerle, 4857 sayılı İş Kanunun 20.maddesinin 3.fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Karar tarihinde alınması gerekli 27,70 TL harçtan peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 2,50 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı dosyanın yargıtaya gidiş dönüş masrafı dahil toplam 111,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.800,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Artan delil ve gider avansının talep halinde ilgilisine iadesine,
7-Peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 24/12/2015 gününde oyçokluğuyla KESİN olarak karar verildi.

KARŞI OY

İş yerinde şöför olarak çalışan davacı işçinin sürücü belgesinin üç ay süre ile geçici olarak geri alınmasının işverence geçerli fesih nedeni yapılıp, yapılamayacağı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Geçici ifa engelinin oluşmasında davacı işçinin kusurlu olduğu anlaşılmakta ise de olayın gelişimi dikkate alındığında, davalı işverence derhal fesih yoluna gitmeden önce işçiyi, iş yerinin başka bir bölümünde ve başka bir işte çalıştırma imkanı bulunmadığının ortaya konulması gerekir. İlk derece mahkemesince bu konuda delil toplanmaksızın varsayıma dayalı olarak davacının başka bir işte değerlendirilebileceği yönündeki kabulü isabetsiz olup bu hususun araştırılarak elde edilecek sonuca göre karar verilmesi için hükmün bozulması gerekirken, işverence yapılan fesih geçerli nedene dayandığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda oluşan sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılmıyoruz.24/12/2015