Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2015/2900 E. 2015/4486 K. 12.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/2900
KARAR NO : 2015/4486
KARAR TARİHİ : 12.03.2015

İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; hüküm süresi içinde duruşmalı olarak taraf vekillerince temyiz edilmiş ise de; HUMK’nun 438.maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği görüşüldü;
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, iş akdinin haksız olarak sona erdirildiğini öne sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile genel tatil, fazla çalışma, asgari geçim indirimi, yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davacının iş akdini kendisinin sonlandırdığını, davacıya ücret alacakları nedeniyle ödemeler yapıldığını ve davacının şirketi ibra ettiğini, davacının herhangi bir alacağı bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iş akdinin en son ihbar ve kıdem tazminatı ödenecek şekilde sona erdiği, daha önce yapılmış bir fesih bulunmadığından iş yerinde geçen toplam çalışma süresi üzerinden önceden ödenen tutarlar mahsup edilerek bakiye kıdem ve ihbar tazminatının davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihi öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:
Dairemizin yerleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir.
İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.
İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.
Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 21 nci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.
İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 31 nci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.
İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.
Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır.
Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir.
İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir.
Somut olayda davalı işverence düzenlene 12.11.2010 tarihli ilk ibranamede 9.123,02 TL kıdem tazminatı, 1.279,91 TL ihbar tazminatı, 627,00 TL yıllık ücretli izin bedeli, 3.000,00 TL tutarında fazla mesai, ulusal bayram genel tatil ve hafta tatili ücreti, 123,81 TL 2 günlük ücret alacağı olmak üzere toplam 14.153, 74 TL ödeme yapıldığı yazılıdır. Davacı ibranamede yazılı bu miktarların kendisine ödenmediğini ileri sürmüştür. Bu durum karşısında mahkemece yapılacak iş, bir mali müşavir bilirkişi seçilerek davalı iş yeri belge ve kayıtları üzerinde inceleme yetkisi verilmek suretiyle davacı tarafça ödenmediği iddia edilen bu alacakların davacıya ödendiğinin iş yeri kayıtlarında gösterilip gösterilmediğini araştırmak ve kayıtlarda gözüktüğü takdirde şimdiki gibi mahsup etmek, iş yeri kayıtlarında ödemeler gözükmüyor ise ödenmediğinin kabulü ile sonuca gitmek gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozma nedenidir.
3-Taraflar arasında davacının fazla mesai alacağının miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
İş sözleşmesinin sona ermesinden sonra davacıya banka kanalı ile 30.11.2010 tarihinde 5.000,00 TL ve 9.12.2010 tarihinde de 8.402,93 TL olmak üzere toplamda 13.402,93 TL tutarında fazla mesai ödemesi yapılmıştır. Mahkemece kabul edilen fazla çalışma ücretinden bu miktarın mahsup edilmesi gerekirken 3.000,00 TL’nin mahsup edilmesi de ayrıca bozmayı gerektirmiştir
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 12.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.