YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1894
KARAR NO : 2016/10513
KARAR TARİHİ : 10.05.2016
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, davalı otelde aşçı olarak çalışırken çalışma şartlarının ağır olduğunu ve yapmış olduğu fazla çalışma karşılığı ücretlerinin ödenmediğini iddia ederek noterden göndermiş olduğu ihtarname ile iş akdini feshetmiş ve bazı işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davacının izinsiz ve mazeretsiz olarak işe gelmediğini ve hakkında tutanak tutulup ihtarname gönderildiğini, bu sırada davacının iş akdini tek taraflı sonlandırdığına dair ihtarnamesinin kendilerine ulaştığını, ihtarnamedeki iddiaları kabul etmediklerini, 5 yıldır aynı şartlarda çalışan davacının sezon başında şartların ağırlığını iddia edip ayrılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının iş akdini feshetmesinin gerçek sebebinin davacının başka bir iş bulması olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının davalıya gönderdiği fesih ihtarnamesinde, iş akdini çalışma şartlarının düzeltilmemesi, fazla çalışma yaptırılıp ücretlerinin ödenmemesi, günlük ara dinlenme sürelerinin kullandırılmaması, gerçek olmayan çalışma saatlerini gösteren belgelere baskı ile imza attırılması ve yıllık izinlerin kullandırılmaması nedenleriyle feshettiğini belirtmiş olmasına rağmen davacının fesih ihtarı göndermeden 3 gün önce dava dışı başka bir şirkete iş başvurusunda bulunduğu ve davalı ile iş akdini feshetmesinden 2 gün sonra da bu şirkette işe başladığı, dolayısı ile davacının işten çıkış nedeninin ihtarnamede belirttiği nedenlerden dolayı değil başka bir iş yerinde iş başı yapmak niyetiyle olduğu gerekçesiyle davacının kıdem tazminatı talebi reddedilmiş, fazla çalışma ve yıllık izin alacağı talepleri ise kabul edilmiştir.
Davacı işçinin iş sözleşmesini feshi ile kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda, davacı iş sözleşmesini fazla çalışma ücretlerinin ödenmemesi sebebiyle feshetmiştir. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere gerçekten davacının fazla çalışma ücretleri ödenmemiştir. Davacının feshi 4857 sayılı Yasanın 24/2-e maddesine göre haklı nedene dayandığından kıdem tazminatı verilmesi gerekirken davacının fesihten önce başka bir işyerinde iş görüşmesi yapıp sonra o işyerinde işe başladığı gerekçesiyle kıdem tazminatı talebinin reddine karar verilmiş olması bozma nedenidir.
3-Taraflar arasında, davalının zamanaşımı savunmasına değer verilip verilemeyeceği, konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgi olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacaklar, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def’i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Somut olayda, kısmi dava olarak açılan davaya karşı davalı zamanaşımı definde bulunmamış, davacı 09.04.2014 tarihinde harcını ödeyerek davasını ıslah etmiş, ıslah dilekçesi davalıya 22.04.2014 tarihinde tebliğ olmuş davalıda süresi içerisinde 29.04.2014 tarihinde zamanaşımı savunmasında bulunmuştur. Mahkemece davalının zamanaşımı savunmasına değer verilerek fazla çalışma ücreti alacağı hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olup bozma nedenidir.
O halde taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 10.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.