Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2015/18337 E. 2015/9214 K. 18.05.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/18337
KARAR NO : 2015/9214
KARAR TARİHİ : 18.05.2015

Asliye Hukuk Mahkemesi
(İş Mahkemesi Sıfatıyla)
Dava Türü : Alacak

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalılar T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve …. vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı ….nin tüm, davalı … aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine
2- Davacı vekili, müvekkilinin 15.10.2007 tarihinde … Konutlarında blok görevlisi olarak işe başladığını, 03.10.2009 tarihinde herhangi bir gerekçe gösterilmeden ve bildirim yapılmadan işten çıkarıldığını, site yönetiminin işe başlarken davacının sadece 2 bloktan sorumlu olacağı ve sadece bu blokların genel temizliği ve sözleşmede gösterilen diğer işleri ile ilgilenmesi gerektiğinin söylendiğini, fakat sonra kalorifer kazanlarının bakımı, ayrıca bu kazanların yaktırılması ve bahçıvanlık gibi birtakım işler yaptırıldığını, günlük 15-16 saat çalıştırıldığını, herhangi bir ek ücret ödenmediğini, Toplu Konut İdaresinin işletmeyi özel bir şirkete devrettiğini ve davacıya özlük hakkı olarak bir miktar para ödendiğini, 2 ay çalıştıktan sonra sebepsiz şekilde işten çıkarıldığını, 2 aylık çalışması karşılığı maaşının ödenmediğini, kıdem, ihbar tazminatı ve kötü niyet tazminatı ile fazla mesai ve 2 aylık maaş alacaklarının faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı TOKİ vekili, davada taraf sıfatlarının bulunmadığını, husumet itirazlarının olduğunu, davacının bina görevlisi olarak site yönetimi çalışanı olduğunu, idarenin personeli olmadığını, davacı ile idare arasında işçi işveren ilişkisi bulunmadığını, idarece 27.07.2007 tarih ve 3609 Sayılı Başkanlık oluru ile Mardin 2. Etap Toplu Konutları Geçici Yönetimi oluşturulduğunu, Geçici Site Yönetimi ile …. arasında 26.09.2007 tarihinde hizmet alım sözleşmesi imzalandığını, söz konusu hizmet alımının 30.06.2009 tarihinde sona erdiğini, 30.06.2009 tarihinden itibaren site sakinlerinden seçilen yeni yönetimin site yönetimini devraldığını, site yönetiminin tüm borç, alacak ve haklarla yeni yönetime devredildiğini, bu çerçevede 30.06.2009 tarihinden itibaren doğan borçlar ve sorumluluğun kalıcı site yönetiminin sorumluluğunda olduğunu, …. Yönetimi ile davacı arasında 16.11.2007 tarihinde belirli süreli hizmet sözleşmesi imzalandığını, davacı ile idareleri arasında herhangi bir sözleşme ilişkisi bulunmadığını veya idarenin davacının işvereni olmadığını, davanın husumetten reddi gerektiğini, … ile geçici site yönetimi arasında imzalanan sözleşmenin 11. Maddesine atıfla, yüklenicinin geçici yönetim adına personel alırken işbu sözleşme süresince çalışmak üzere süreli hizmet sözleşmesi yapmak zorunda olduğunu, süreli hizmet sözleşmesi yapılırken işe alınacak personel lehine maddeler konulduğu sonradan anlaşılan ve bu maddeler neticesinde sözleşmesi yasal sürede bitmiş olmasına rağmen işten ayrılmayan veya mahkeme kararı alan, işvereni maddi ve manevi olarak zor durumda bırakan işler sonucu oluşacak maddi ve manevi tazminat ödemelerini işbu sözleşme ile yüklenicinin karşılayacağı hükmü bulunduğunu, davacının …. yönetiminde 15.10.2007-30.06.2009, 05.08.2009 – 30.10.2009 tarihleri arasında çalıştığını, firmadan bütün ücretlerini, ikramiye, prim vs. aldığına dair ibraname ve feragatname imzaladığını, bu nedenle firmadan herhangi bir alacağı bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı …., davada husumet ehliyeti olmadığını, şirketin davacının işvereni olmadığını, aralarında herhangi bir iş akdi bulunmadığını, davacının hiçbir zaman müvekkili şirketin çalışanı olmadığını savunarak davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı …. Yönetimi vekili, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davacı ile site yönetimi arasında belirli süreli iş sözleşmesi yapıldığını, iş sözleşmesinde İstanbul Mahkemelerinin yetkili tayin edildiğini, davacı ile 05.08.2009 – 30.10.2009 tarihleri arasında belirli süreli iş sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereği belirlenen sürenin dolması ile iş akdinin sona erdiğini, iş akdinin gerekçesiz ve bildirimsiz olarak feshi hususunun gerçeği yansıtmadığını, iddia edildiği gibi sorumluluğu dışında davacıya yüklenen işler söz konusu olmadığını, fazla çalışmasının söz konusu olmadığını, davacının 2 ay daha çalıştırılıp maaş ve kıdem tazminatının ödenmediği hususunun da gerçek dışı olduğunu, 30.06.2009 tarihinde hesaplanan kıdem tazminatının ödendiğini, işvereni ibra ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının iş akdinin haklı neden olmaksızın feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İşyeri devrinin iş ilişkisine etkileri ile işçilik alacaklarından sorumluluk bakımından taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
İşyeri devrinin esasları ve sonuçları 4857 sayılı İş Kanununun 6 ncı maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen hükümde, işyerinin veya bir bölümünün devrinde devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarıyla devralan işverene geçeceği öngörülmüştür. Devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlar açısından, devreden işverenle devralan işverenin birlikte sorumlu oldukları aynı yasanın üçüncü fıkrasında belirtilmiş, devreden işverenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı olduğu hükme bağlanmıştır.
Değinilen Yasanın 120 nci maddesi hükmüne göre, 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesi halen yürürlükte olduğundan, işyeri devirlerinde kıdem tazminatına hak kazanma ve hesap yöntemi bakımından belirtilen madde hükmü uygulanmalıdır. Anılan maddeye göre, işyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde, işçinin kıdemi işyeri veya işyerlerindeki hizmet akitleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanmalıdır. Bununla birlikte, işyerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları, işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır.
İşyerinin devri işverenin yönetim hakkının son aşaması olup, işyeri devri çalışma koşullarında değişiklik anlamına da gelmez. Dairemizin kökleşmiş kararlarına göre işyeri devri işçiye haklı nedenle fesih hakkı tanımaz. İşyeri devrinin çalışma koşullarını ağırlaştıran bir yönü olup olmadığı belirlenmelidir.
Bu açıklamalar ışığında, iş hukukunda işyeri devrinin işçilik alacaklarına etkileri üzerinde ayrıca durulmalıdır. İşyeri devri halinde kıdem tazminatı bakımından devreden işveren kendi dönemi ve devir tarihindeki son ücreti ile sınırlı olmak üzere sorumludur. 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, devreden işverenin sorumluluğu bakımından bir süre öngörülmediğinden, 4857 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinde sözü edilen devreden işveren için öngörülen iki yıllık süre sınırlaması, kıdem tazminatı bakımından söz konusu olmaz. O halde kıdem tazminatı işyeri devri öncesi ve sonrasında geçen sürenin tamamı için hesaplanmalı, ancak devreden işveren veya işverenler bakımından kendi dönemleri ve devir tarihindeki ücret ile sınırlı sorumluluk belirlenmelidir.
Feshe bağlı diğer haklar olan ihbar tazminatı ve kullanılmayan izin ücretlerinden son işveren sorumlu olup, devreden işverenin bu işçilik alacaklarından herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
İşyerinin devredildiği tarihe kadar doğmuş bulunan ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücretlerinden 4857 sayılı Kanunun 6ncı maddesi uyarınca devreden işveren ile devralan işveren müştereken müteselsilen sorumlu olup, devreden açısından bu süre devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlıdır. Devir tarihinden sonraki çalışmalar sebebiyle doğan sözü edilen işçilik alacakları sebebiyle devreden işverenin sorumluluğunun olmadığı açıktır. Bu bakımdan devirden sonraya ait ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücreti gibi işçilik alacaklarından devralan işveren tek başına sorumlu olacaktır.
Somut olayda, davacının önce 15.10.2007 tarihinde … tarafından oluşturulan geçici yönetim nezdinde ve ….’den iş üstlenen … firması işçisi olarak çalıştığı, bu çalışmasının 30.06.2009 tarihinde işveren tarafından haklı neden olmadan sona erdirildiği, işyerinin daha sonra Nur Kent daimi site yönetimine devredildiği, ve davacının 05.08.2009 tarihinde bu işveren yanında yeni bir iş sözleşmesi ile işe başlayıp 30.10.2009 tarihinde iş sözleşmesinin bu işverence sona erdirildiği anlaşılmakta olup, devreden işveren ….’nin sorumluluğunun devir tarihindeki ücret ve hizmet süresine göre doğan işçilik alacakları ile sınırlı olması gerekirken tüm dönem yönünden işçilik alacaklarından sorumlu tutulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Yine, …., davacının iş akdini 30.06.2009 tarihinde feshettiğinden 05.08.2009 tarihinde yeniden yapılan iş sözleşmesinden kaynaklanan davacının son iki aylık ücretinden de sorumlu tutulamayacaktır. Davalı Nurkent Konutları Site Yönetimi kararı temyiz etmemiştir, verilen karar onun hakkında kesinleşmiştir. Mahkemece bu husus da gözönünde tutularak bir karar verilmesi gerekirken alacaklardan tüm davalıların sorumlu tutularak yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
3- Davacı tarafından 16.02.2011 tarihli ıslah dilekçesi verilerek dava dilekçesindeki taleplerin bilirkişi raporu doğrultusunda artırıldığı görülmektedir. 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 30. maddesi gereğince, ıslah edilen miktar için gerekli harç alındıktan sonra, ıslah edilen miktar yönünden de işin esası hakkında karar verilmesi gereklidir. Ancak dosya içinde ve sistemde yapılan arama sonucunda ıslah harcının yatırıldığını gösteren makbuza rastlanılmamıştır. Mahkemece yapılacak iş, davacı vekilinden sorarak, varsa ıslah harcının yatırıldığına dair makbuzu dosya içeriğine almak ve ıslah edilen değerlere göre bir karar vermek; eğer harç yatırılmamış ise ıslah edilen miktarlara değer verilmeden, ilk dava değeri ile sınırlı olarak karar vermekten ibarettir. Bu husus gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
O halde davalı …. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde , davalı …na iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalı ……’ne yükletilmesine, 18.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.