Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2015/17096 E. 2015/21842 K. 09.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/17096
KARAR NO : 2015/21842
KARAR TARİHİ : 09.11.2015

Mahkemesi : İzmir 7. İş Mahkemesi
Tarihi : 02/03/2015
Numarası : 2014/70-2015/95

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı vekili, 07.01.2008 tarihinde davalı şirket bünyesinde satış ve ticari pazarlama bölge müdürü olarak çalışmaya başladığını, 01.01.2014 tarihinde davalı işverence iş akdinin haksız ve hukuka aykırı olarak feshedildiğini belirterek feshin geçersizliğinin tespitine, işe iadesine, işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süre ücreti ve diğer haklara karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının ekibine hakaret etmesi, rencide edici davranışlar sergilemesi, raporlu olanlara sürekli rapor sürelerini kısaltması yönünde baskı yapması, aylık satış hedeflerini ayın son günü değiştirerek çalışanların prim kazanmalarını olumsuz etkilemesi, “önemli olan benim hedefim, benim param” şeklinde beyanlar sarf etmesi nedeniyle haklı nedenle feshedildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının 6 yıldır işyerinde çalışan ve 2,5 yıldır müdürlük yapan ve verimliliğine ya da davranışlarına ilişkin daha önce hakkında olumsuz bir değerlendirmenin olmadığı bir personel olduğu, hakkında 26.12.2014 tarihinde iki işçinin şikayet dilekçesi vermesi sonucunda iş akdinin aynı gün içinde derhal feshedildiği, üstelik şikayet eden işçilerden A.. U..’un, davacıdan daha önce uyarı alan bir işçi olduğu, davacıya isnad edilen olayların daha derinlemesine incelenmesi, diğer personelin de ifadelerinin alınması, davacının savunmasında belirttiği hususların incelenmesi gerektiği, davacı hakkında şikayetçi olan iki personelin ifadesi yeterli kabul edilerek iş akdinin feshedildiği, davacının savunmasında belirtildiği gibi diğer personelin ifadelerine başvurulmadığı, daha geniş çapta bir soruşturma yapılmasının düşünülmediği, davacıya uyarı verilmesi ya da başka bir çare düşünülmeden de derhal iş akdinin sonlandırıldığı, davacının iş akdinin sona erdirilmesinden kısa süre sonra müdürü olduğu Zone 3 grubunun tasfiye edilmesi, ekibinin diğer müdürlüklere dağıtılmasının da davacının iş akdinin feshine davranışlarının neden olmadığı iddiasıyla örtüştüğü, feshin haklı nedene dayandığının ispat edilemediği, işçinin davranışına dayalı geçerli nedenle fesihlerde kabul edilen savunmaya ilişkin şekle riayet edilmediği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
4857 sayılı İş Kanununun 18. maddesi işverene, işçinin davranışlarından ve yeterliliğinden kaynaklanan nedenlerle iş sözleşmesini feshetme yetkisi vermiştir.
İşçinin davranışlarından ve yeterliliğinden kaynaklanan nedenler, aynı yasanın 25. maddesinde belirtilen nedenler yanında, bu nitelikte olmamakla birlikte, işyerlerinde işin görülmesini önemli ölçüde olumsuz etkileyen nedenlerdir. İşçinin davranışlarından veya yetersizliğinden kaynaklanan nedenlerde, iş ilişkisinin sürdürülmesinin işveren açısından önemli ve makul ölçüler içinde beklenemeyeceği durumlarda, feshin geçerli nedenlere dayandığını kabul etmek gerekecektir. Bu nedenle, geçerli fesih için söz konusu olabilecek sebepler, işçinin iş görme borcunu kendisinden kaynaklanan veya işyerinden kaynaklanan sebeplerle ciddi bir biçimde olumsuz etkileyen ve iş görme borcunu gerektiği şekilde yerine getirmesine olanak vermeyen sebepler olabilecektir. Sonuçta, iş ilişkisinin sürdürülmesinin işveren açısından önemli ve makul ölçüler içinde beklenemeyeceği durumlarda, feshin geçerli nedenlere dayandığını kabul etmek gerekecektir”.
İşçinin iş sözleşmesini ihlal edip etmediğinin tespitinde, sadece asli edim yükümlülükleri değil; kanundan veya dürüstlük kuralından doğan yan edim yükümlülükleri ile yan yükümlerin de dikkate alınması gerekir. Sadakat yükümü, sözleşmenin taraflarına sözleşme ilişkisinden doğan borçların ifasında, karşı tarafın şahsına, mülkiyetine ve hukuken korunan diğer varlıklarına zarar vermeme, keza sözleşme ilişkisinin kapsamı dışında sözleşme ile güdülen amacı tehlikeye sokacak özellikle karşılıklı duyulan güveni sarsacak her türlü davranıştan kaçınma yükümlülüğünü yüklemektedir.
Somut olayda, davacının iş akdinin, şirketin pazarlama müdürü Tolga Kılıç ve İnsan Kaynakları Müdürü Gökçe Kulak’a, kendisine bağlı bölümdeki çalışanların ilettiği beyanlar ve şikayetlerde çalışanlara küfür ve hakaret içeren cümleler sarfettiğinin tespit edildiği, doğruluk ve dürüstlüğe uygun olmayan bu davranışları nedeniyle ekip hedeflerine ulaşmada ekibin huzurunu ve motivasyonunu bozduğunun anlaşıldığı, konuyla ilgili savunmasındaki açıklamalarının yeterli görülmediği, hakaret etmek, rencide edici sözler söylemek ve davranışlarda bulunmak suretiyle başka işçilere sataştığı için 4857 SK’nun 25/II maddesi gereğince feshedildiği anlaşılmaktadır.
Dosya içeriğine göre, 26.12.2013 tarihinde iki çalışan tarafından davacıya ilişkin isnatlar içeren dilekçeler verildiği görülmektedir.
B.. B.. isimli işçi, 26.12.2013 tarihli ifadesinde, davacının iş ortamında hatalarla ilgili yüksek sesle ve rencide edici tavır sergilediğini, kişisel olmasa da sürekli küfürlü konuştuğunu, servis saatinden 5 dakika sonra bile mesajla kendilerini geri çağırdığını, satış hedeflerinin arkasında durmadığını, iş arkadaşlarından kendileriyle ilgili bilgi toplamaya çalıştığını, arkadaşlarına karşı şüpheye düşürdüğünü, son 1,5 ay dışında servis saatlerinin sürekli değiştiğini, değişikliğin hep son saatlerde haber verildiğini,satış olmayan zamanlarda işten çıkartılmakla tehdit edildiklerini ifade etmiştir.
A.. U.. isimli personel ise verdiği 26.12.2013 tarihli yazılı ifadede, şirketin davacı ve Rıdvan Şekercioğlu tarafından aile şirketi gibi yönetildiğini, servise binmenin bile onların kararında gerçekleştiğini, sürekli aşağılanma, rencide edilme, herkesin ortasında bağırma ve küfrün hakim olduğunu, sürekli işten çıkartılma tehdidi altında olduklarını, “davacının “sizin kadar boktan ekip görmedim” şeklinde söylemlerde bulunduğunu, aylık kotaların sürekli ay içinde değişmesi nedeniyle ayın 20’sinde bile net rakamı anlayamadıklarını, ofis ortamında defalarca “istediğiniz yere şikayet edin, kapı orada” diye bağırdığını, doktora gitmeden önce şirkete gelmek zorunda kaldıklarını, rapor süresini beğenmeyip kısaltılmasını talep ettiğini, istirahat dönüşünde aylarca olumsuz ve işten soğutacak şekilde kendileriyle uğraştığını, akşam saat 8-9’a kadar çalıştırdığını ve rut bitiminde saat saat hesap sorduğunu,TMR’lara ise esneklik sunulduğunu, onların işini kendisinin kapattığını ifade etmiştir.
Her iki personelin davalı tanığı olarak Mahkeme tarafından dinlenildiği ve yazılı dilekçelerinde belirtili hususlarla benzer ifadede bulundukları anlaşılmıştır.

Davacının feshe dayanak yapılan B.. B.. ve A.. U.. isimli çalışanların şikayet dilekçelerinde belirtilen davranış ve tutumu ile ilgili hususların yine davalı tanığı olarak dinlenen bu dilekçe sahiplerince Mahkeme önünde doğrulanmış olması dikkate alındığında, davacının sözkonusu davranışlarının taraflar arasındaki güven ilişkisini zedelediği, davalı işyerindeki iş ilişkisini olumsuz etkilediği, işyerindeki ekibin çalışma barış ve huzurunu bozduğu, iş ilişkisinin sürdürülmesinin davalı işveren yönünden beklenemeyeceği, bu itibarla davacının bu eylemlerinin haklı neden boyutunda olmasa da, işveren açısından en azından fesih tarihi itibari ile geçerli nedenlerin bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalı işverenin iş sözleşmesini feshetmesi geçerli nedene dayandığından, davanın reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olmuştur.
4857 sayılı İş Yasasının 20/3. maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1. Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. Davanın REDDİNE,
3. Alınması gereken 27,70 TL harçtan peşin yatırılan 25.20 TL harcın mahsubu ile bakiye 2,50 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
4. Davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan 58,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5. Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre 1.500,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6. Artan gider ve delil avansının ilgilisine iadesine,
7. Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, 09.11.2015 tarihinde oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.