YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/14560
KARAR NO : 2015/12096
KARAR TARİHİ : 15.06.2015
Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
(İş Mahkemesi Sıfatıyla)
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün uyulan önceki Yargıtay bozma ilamına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı vekili müvekkilinin davalı şirkette çalışırken fazla mesai yaptığını, hafta tatilleri ile genel tatil günlerinde ve geceleri çalışığını iddia ederek fazla mesai ücreti ile bazı işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili davanın reddini istemiştir.
Mahkemece istek kısmen hüküm altına alınmış, taraf vekillerinin temyizi üzerine Dairemizin 24.09.2014 tarihli ilamı ile “…Davalı tarafından dosyaya ibraz edilen, fazla çalışmaların karşılığı olarak kullandırıldığı iddia edilen izinlerin listesini içerir davacı imzasını taşıyan tablo ile izin belgelerine ilişkin; dosyada bulunan 06.01.2014 havale tarihli ilk bilirkişi raporu ile 21.03.2014 tarihli ikinci bilirkişi raporlarında denetime elverişli olmayacak şekilde hesaplama yapılmış, iki bilirkişi raporu arasında çelişki meydana gelmiştir. Davalı vekili bu rapora 01.04.2014 tarihinde itiraz etmiştir. Raporlar incelendiğinde itiraz konusu olan belgelerin ayrıntılı dökümünün yapılmadığı ve hangi gerekçe ile hangi alacak türünden mahsup yapıldığı anlaşılamamaktadır. Mahkemece; denetime elverişli olmayan, söz konusu izin belgelerinde kullanılan izinlerin fazla mesai, hafta tatili veya yıllık izin ücreti alacaklarından hangisinden mahsup yapıldığı anlaşılmayan ve aralarındaki çelişki giderilmeden son alınan bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurulmuş olması hatalı olup bozma nedenidir.
2-Davalı tarafından dosyaya ibraz edilmiş olan davacının imzasını taşıyan tarihsiz “Personel Pazar ve Resmi Tatil Ödemesi” başlıklı, 1925,00 TL meblağlı belge, mahkemece değerlendirilmemiştir. Yapılacak iş bu belgede yazılı olan miktarın davacıya ödenip ödenmediği banka kayıtlarından denetlenmeli, banka kayıtlarında ödemeye rastlanılmaması durumunda davacı isticvap edilerek belgede yazılı ücretin kendisine ödenip ödenmediği, ödenmiş ise hangi alacağa karşılık olduğu hususları açığa kavuşturulmalıdır. Mahkemece bu hususlara dikkat edilmeden eksik inceleme hafta tatili ve resmi tatil alacaklarının kabulüne karar verilmiş olması isabetsiz olup bozma nedenidir.” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkeme bozma kararına uymuş, davacı taraftan belgeye karşı diyeceğini sormuş, ek hesap raporu aldıktan sonra davanın yeniden kısmen kabulüne karar vermiştir.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def’i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı def’inin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK.’nun hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def’inde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı def’i ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı def’i davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı HUMK.’nun yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def’ine davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı def’i geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def’inin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı def’ine davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def’i dikkate alınmaz.
Somut olayda, davacı vekili,bozma öncesi 6100 sayılı HMK’nun yürürlüğünden sonraki bir zamanda yani 09.04.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile fazla mesai talebini 24.671,61 TL artırmıştır. Davalı vekili 22.04.2014 tarihli ıslaha karşı itiraz konulu dilekçesinde ve 05.05.2014 tarihli duruşmada zamanaşımı savunmasında bulunmamış, kararın temyizi üzerine verilen bozma ilamında da zamanaşımı ile ilgili bir bozma yapılmamıştır. Hal böyle olduğu halde davalı vekilinin bozma sonrası ileri sürdüğü ve davacı tarafın açıkça muvafakat etmediği zamanaşımı savunmasına değer verilmesi hatalı olmuştur.
O halde davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıya yükletilmesine, 08.06.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.