Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2015/135 E. 2015/24284 K. 03.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/135
KARAR NO : 2015/24284
KARAR TARİHİ : 03.12.2015

Mahkemesi : Samsun 2. İş Mahkemesi
Tarihi : 02/10/2014
Numarası : 2013/427-2014/677

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin yerinde bulunmayan tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, 03/12/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

İş hukukunda işçilik alacaklarından, İş Kanunu 2. madde uyarınca asıl işveren sıfatıyla birlikte sorumluluk ile doğrudan doğruya iş sözleşmesinin tarafı işveren sıfatıyla sorumluluk birbirinden ayrı kavram ve kurumlardır. Asıl işveren, iş sözleşmesinin tarafı olduğu için değil; yasanın öngördüğü kural gereğince işçilik alacaklarından ancak taşeronun sorumluluğu kadar ve işçinin asıl işveren iş yerinde geçen hizmetleriyle sınırlı olarak “birlikte” sorumludur. Alt İşverenin sorumluluğu akdî, asıl işverenin sorumluluğu “kanunî” sorumluluktur.
Somut olayda, yerel mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacı işçinin 10.08.1995-31.12.2003 tarihleri arasındaki çalışması davalıdan iş üstlenen taşeron nezdinde geçmiş olup davalı Belediye, bu dönem alacaklardan işveren değil, asıl işveren sıfatıyla sorumludur. Bu dönemden sonra ise işçi bizzat davalı tarafından istihdam edildiğinden iş sözleşmesinin tarafı davalı Belediye’dir ve bu dönemde doğan alacaklardan doğrudan doğruya işveren sıfatıyla sorumluluk taşımaktadır. O itibarla yerel mahkemenin kararında ve hükme esas bilirkişi raporunda bu iki müessese arasındaki farkın göz ardı edilmesi isabetli olmamıştır. Davada sadece Belediye’ye husumet yöneltildiğine göre, Belediye’nin, (1). asıl işveren sıfatıyla ve bu kavramın beraberinde getirdiği yasal esaslara göre sorumlu olduğu alacak tutarı, (2). işçiyi kendi nezdinde çalıştırdığı dönemden kaynaklanan işveren sıfatıyla sorumlu olduğu alacak tutarı bulunmaktadır.
Yine bir işçinin hizmetlerinin topyekun birlikte dikkate alınabilmesi için ya işçinin aynı işveren nezdindeki çalışmalarının bulunması ya da aynı iş yerinde işveren değişikliğine rağmen çalışmasını sürdürmesi gerekmektedir. Dava konusu olayda işçinin “aynı işveren” nezdinde geçen iki dönem çalışmanın bulunmadığı sabittir. İş yeri devri de söz konusu değildir. Alt işverenin, asıl işverenden iş üstlendiği hallerde o mahal alt işveren bakımından iş yeridir ve ihale dönemlerine göre firmalar değiştiği halde işçinin her bir alt işveren şirket nezdinde çalışmasını sürdürmesi durumu da mevcut bulunmamaktadır. Olayda, davacının ilk dönem ve son dönem çalışmaları arasındaki seyir bakımından ne işveren ne de iş yeri esasına göre birlik söz konusudur. 10.08.1995-31.12.2003 döneminde iş sözleşmesinin işveren sıfatı ile tarafı dava dışı taşeron limited şirket, iş yeri de hukuken bu işveren bakımından iş yeri olan ve davalıdan iş üstlenilen iş yeridir. Alt işveren ilişkisinin sona ermesiyle, alt işverenin bu iş yerini asıl işverene devrettiğinden bahsedilemeyeceği de açıktır. Bir asıl işverenden üstlenilen iş sona erdiğinde, alt işverenin o iş yeriyle ilgili tescil kaydı da kapatılır ve o mahaldeki iş sona erer. Yoksa asıl işverenle alt işveren arasında bir hukukî işleme dayalı iş yeri devri söz konusu olamaz. Olayda dava dışı taşeron şirket ile davalı Belediye arasında zaten iş yeri devri bulunmadığından devreden ve devralan işverenlerin sorumluluğuna dayanılmasının isabetli olmadığı görüşündeyim. Ayrıca yerel mahkeme kararında taşeron şirket ile davalı arasında hangi hukukî işleme dayalı bir devir olgusu bulunduğu da açıklanmış değildir.
Somut olayda davalının, bir dönem için asıl işveren sıfatıyla diğer dönemde ise doğrudan iş sözleşmesinin tarafı işveren sıfatıyla iki ayrı sorumluluğu bulunmakta olup, taşeron şirket nezdinde geçen çalışmalar için, burada geçen süre ve sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücret seviyesine göre hesaplanacak kıdem tazminatı tutarı yerine son ücret üzerinden yapılan hesaplama doğrultusunda verilen hüküm, tümüyle bu yasal esaslara uygun olmadığından yerel mahkeme kararının bozulması gerekirken, sayın çoğunluğun onama yönünde oluşan kararına katılmıyorum. 03.12.2015