Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2015/10663 E. 2015/11956 K. 11.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/10663
KARAR NO : 2015/11956
KARAR TARİHİ : 11.06.2015

İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen 01.10.2014 tarihli ek kararın, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Mahkemece, davalı vekilinin 22.07.2014 tarihli temyiz başvurusu hakkında, davalı vekiline bakiye temyiz harcı ve bakiye gider avansının yatırılması için gönderilen muhtıranın 09.09.2014 tarihinde tebliğ edildiği, buna rağmen bakiye temyiz harcı ve bakiye gider avansının belirtilen süre içerisinde mahkeme veznesine yatırılmadığı gerekçesiyle 01.10.2014 tarihli ek kararı ile HMK’nun 344. maddesi uyarınca kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verilmiş ise de; davalı vekilinin 16.09.2014 tarihli dilekçesine eklediği makbuzlarla eksikliği ikmal ederek ..İş Mahkemesi 2014/703 muhabere numarasıyla .. İş Mahkemesinin 2010/768 Esas sayılı dava dosyasına gönderdiği, gerekçeli temyiz dilekçesiyle bakiye temyiz harcı ve bakiye gider avansının bu dava dosyasına geç intikal ettiği, ancak bu dava dosyasına gider avansının 16.09.2014 tarihinde süresi içerisinde yatırıldığı anlaşılmakla bakiye temyiz harcı ve bakiye gider avansının belirtilen süre içerisinde yatırılmadığı gerekçesi ile kararın temyiz edilmemiş sayılmasına ilişkin karar yerinde olmadığından mahkemenin 01.10.2014 günlü 2010/768 Esas, 2014/489 Karar sayılı Ek kararı bozularak ortadan kaldırılmalı ve davalı vekilinin 16.07.2014 tarihli karara yönelik temyiz itirazları incelenmelidir.
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,

2-Davacı, davalı işyerinde gece muhabiri olarak çalıştığını, iş akdinin davalı tarafından haksız şekilde feshedildiğini bildirerek kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret, fazla mesai, yıllık izin, genel tatil ve hafta tatili ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davacı ile aralarında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığını, alacakların zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının bazı alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı def’i ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı def’i davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def’ine davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı def’i geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı def’ine davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Zamanaşımı def’inin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.).
Somut olayda, davanın HUMK döneminde açıldığı ve kısmi dava olduğu anlaşılmaktadır. Davacı 06.12.2013 tarihinde ıslah talebinde bulunmuştur. Islah dilekçesi davalı tarafa tebliğ edilmiş olup, davalı taraf ıslah talebine karşı süresi içinde zamanaşımı definde bulunmuştur. Mahkemece, bu hususta ek bilirkişi raporu alınmasına rağmen, fazla mesai, genel tatil ve hafta tatili ücreti konusunda ıslah talebine karşı davalı tarafın zamanaşımı defi dikkate alınmamış ve zamanaşımı hesaplaması yapılan ek rapor yerine ilk rapor doğrultusunda karar verilmiştir. Ancak, HUMK döneminde kısmi dava olarak açılmış davada ıslah tarihi itibarıyla zamanaşımı def’i değerlendirilip hesaplama yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı def’i dikkate alınmadan fazla mesai, genel tatil ve hafta tatili ücreti yönünden hüküm kurulmuş olması isabetli olmayıp bozma nedenidir.
3-Mahkemece davacının iddiası doğrultusunda her hafta tatilinde çalıştığı kabul edilmiştir. Davacı tanıkları ise davacının ayda iki kez haftalık izin kullandığını, diğer hafta tatili günlerinde çalıştığını beyan etmişlerdir. Tüm bu beyanlara rağmen davacı iddiasına itibar edilerek her hafta tatilinde çalıştığı kabulüyle hafta tatili ücreti alacağının hüküm altına alınması da hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 11.06.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.