Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2014/20564 E. 2015/7224 K. 16.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20564
KARAR NO : 2015/7224
KARAR TARİHİ : 16.04.2015

İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmüne uyulan önceki Yargıtay bozma ilamına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı, iş akdinin haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini öne sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalılar vekili, davacının sadece davalı …’e ait tarım arazisinde çalıştığını diğer davalılarla bir ilgisi olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davacının davalılara ait bahçedeki mandalina ve zeytin ağaçları ile ilgili tarım işlerinde çalıştığı ve İş Kanunu kapsamında bulunmadığı gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verilmiş, davacının temyizi üzerine, karar; Dairemizin 25.11.2013 tarihli ilamı ile özetle, “davacının davalılara bahçe işlerinde hizmet ettiği, davacının bahçe işleri yanında kendisine tahsis edilen …’e ait evde kaldığı ve baskın olarak bekçilik hizmeti de gördüğü, ayrıca davacının okul işyerinin eklentisi niteliğindeki bahçe işlerinde de çalışması nedeniyle iş mahkemelerinin görevli olduğu” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyulmuş, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda işin esasına girilerek kıdem ve ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında, yıllık izin ücreti alacağının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları ise 818 sayılı Borçlar Kanununun 126/1 maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir.
İş sözleşmesi devam ederken kullanılması gereken ve iş sözleşmesinin feshi ile alacak niteliği doğan yıllık izin ücreti alacağının zamanaşımı süresinin fesih tarihinden başlatılması gerekir (HGK. 05.07.2000 gün ve 2000/9-1079 E, 2000/1103 K).
Yıllık izin iş sözleşmesinin feshi ile muaccel olup dönemsel bir nitelik taşımadığından 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu uygulaması yönünden on yıllık genel zamanaşımına tabidir.
Zamanaşımı süresi alacağın muaccel olduğu tarihteki yasaya göre belirlenmelidir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7’nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def’i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319’uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def’i dikkate alınmaz.
Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.).
Somut olayda, davacı tarafından 04.07.2014 tarihinde yapılan ıslah, davalılar vekiline 11.07.2014 tarihinde tebliğ edilmiş ve davalılar vekili süresi içinde 25.07.2014 tarihinde ıslah edilen miktarlar yönünden zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Ancak, ıslah talebine karşı davalı tarafın zamanaşımı def’i dikkate alınmamıştır. İş akdinin feshedildiği tarih 04.08.2008 olup, dava 28.06.2010 tarihli dava dilekçesinde 500,00 TL yıllık izin ücreti alacağının davalı taraftan tahsili talep edilmiştir. 04.07.2014 olan ıslah tarihi itibariyle yukarıdaki ilkeler doğrultusunda yılık izin ücreti alacağı dava dilekçesinde saklı tutulan 500,00 TL haricinde zamanaşımına uğramıştır. Mahkemece, sadece dava dilekçesinde saklı tutulan 500,00 TL yıllık izin ücreti alacağının hüküm altına alınması gerektiği gözetilmeden hesaplanan tüm yıllık izin ücreti alacağı hakkında kabul karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 16.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.