Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2014/19068 E. 2015/6350 K. 06.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19068
KARAR NO : 2015/6350
KARAR TARİHİ : 06.04.2015

İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, davalı işyerinde pişirici-kürekçi olarak çalışırken iş akdini ödenmeyen fazla çalışma ve tatil ücretlerini istemesine rağmen verilmediğinden haklı nedenle kendisinin feshedildiğinden bahisle kıdem ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalı, davacının iş akdini kendisinin haklı neden olmadan feshettiğini, tüm haklarının ödendiğini hiçbir alacağı olmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının iş akdini haklı nedenle feshettiğinden bahisle davacının ücretinin 1.500,00 TL net olduğu kabulü ile bir kısım alacak taleplerinin kabulüne ve hizmet tespiti davası konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkemece verilen karar Dairemizce, davacının talebinin hizmet tespiti değil sigorta primin eksik ücret üzerinden yatırılması nedeniyle prime esas ücretin tespiti talebi olduğu ve bu talebinin tefrik edilerek ayrı bir dava olarak karara bağlanması ve bekletici mesele yapılması gerektiği gerekçesi ile bozulmuş ve mahkemece bozma kararına uyularak bu talep hakkında tefrik edilen davada ispat edilemeyen davanın reddine karar ve bu kararın kesinleşmesi nedeniyle bu davada asgari ücret üzerinden hesaplanan alacaklar hüküm altına alınmıştır.
Davacının davalı yanındaki hizmet süresi 19.08.2007 – 28.07.2011 tarihleri arasında geçen süre olup 3 yıl 11 ay 7 gündür. Ancak bilirkişi kıdem tazminatını hesaplarken bu zaman dilimi arasındaki süreyi matematiksel bir işlem hatası ile 4 yıl 5 ay 27 gün olarak alıp buna göre hesaplama yapmıştır. Bu nedenle de kıdem tazminatı alacağı fazla çıkmıştır. Yapılacak iş doğru kıdem süresine göre kıdem tazminatı hesaplattırılarak çıkacak sonuca göre bir karar vermektir. Mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
3-Davacı işçinin ulusal bayram ve genel tatillerde çalışma karşılığı ücretlere hak kazanıp kazanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı İş Kanununun 47’nci maddesinde, Kanunun kapsamındaki işyerleri bakımından, ulusal bayram ve genel tatil günü olarak kabul edilen günlerde çalışma karşılığı olmaksızın o günün ücretinin ödeneceği, tatil yapılmayarak çalışıldığında ise, ayrıca çalışılan her gün için bir günlük ücretin ödenmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunun 2’nci maddesinde ise, resmi ve dini bayram günleriyle yılbaşı gününün genel tatil günleri olduğu açıklanmıştır.
Buna göre; genel tatil günleri, 1 Ocak, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos günleri ile Arife günü saat 13.00’da başlanan üçbuçuk günlük Ramazan Bayramı ve Arife günü saat 13.00’de başlayan dörtbuçuk günlük Kurban Bayramı günlerinden oluşur. Ulusal bayram günü 28 Ekim saat 13.00 ten itibaren başlayan 29 Ekim günü de devam eden birbuçuk gündür. 2429 sayılı Yasanın, 5892 sayılı Yasayla değişik 2’nci maddesi uyarınca da, 1 Mayıs genel tatil günüdür. İşçinin ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıp çalışmayacağı toplu iş sözleşmesi veya iş sözleşmesiyle kararlaştırabilir
Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını iddia eden işçi, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda yer alan bayram ve genel tatil ücreti ödemesinin yapıldığı varsayılır. Bordroda ilgili bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde işçi, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını her türlü delille ispat edebilir.
Ulusal bayram ve genel tatillerde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda, tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bununla birlikte, işyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
İmzalı ücret bordrolarından, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından daha fazla çalışıldığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin alacağının bordroda görünenden daha fazla olduğu yönünde bir ihtirazi kaydının bulunması halinde, ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıt taşımaması durumunda dahi, işçinin bordroda yazılı olanın dışında ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının yapıldığını yazılı delille kanıtlaması imkân dahilindedir.
Somut olayda, sunulan bordroların incelenmesinde davacının yaptığı hafta tatili ve genel tatil çalışmalarının bir kısmının zamlı olarak karşılığının ödendiği anlaşılmaktadır. Fazla mesai hesabında tahakkuk olan ayları dışlayan bilirkişinin, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil alacaklarında tahakkuk bulunan ayları dışlamamış olması raporun kendisi içinde de çelişki oluşturmaktadır. Hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil çalışmaları bordroda tahakkuk bulunmayan aylar yönünden hesaplattırılmalı ve çıkacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
4-Taraflar arasında uyuşmazlık, işçinin kullandırılmayan izin sürelerine ait ücretlere hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 59’uncu maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
İşçinin işe iade davası açması durumunda, izin ücretinin talep edilip edilemeyeceği davanın sonucuna göre belirlenmelidir. Gerçekten işçinin dava sonucu işe başlatılması durumunda, önceki fesih ortadan kalkmış olmakla ve iş ilişkisi devam ettiğinde 4857 sayılı Yasanın 59’ncu maddesi uyarınca izin ücreti istenemez. İşçinin işe başvurusuna rağmen yasal bir aylık işe başlatma süresi içinde işe alınmaması halinde ise, işe başlatmama anı fesih tarihi olarak kabul edildiğinden, izin alacağı bu tarihte muaccel olur.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Somut olayda dosyaya sunulan bordrolardan 2009 yılı Aralık ayında 16 günlük ve 2010 yılı Ekim ayında 16 gün yıllık izin ücreti ödendiği anlaşılmaktadır. Bordro içeriklerinde sunulan banka dekontlarıyla birebir uyuşmaktadır. Bu durumun varlığı işverenin, davacıya iki yıllık izin hakkını kullandırdığının yazılı delille ispat edildiğini göstermektedir. Yapılacak iş davacının 3 yıllık kıdeminin bulunması nedeniyle sadece 14 günlük izin ücretinin hesaplanmasından ibarettir.
O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davacıya yükletilmesine, 06.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.