Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2014/18734 E. 2015/11592 K. 09.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/18734
KARAR NO : 2015/11592
KARAR TARİHİ : 09.06.2015

İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı 25/07/2009-25/02/2011 tarihleri arasında davalı rektörlüğe bağlı Sağlık Araştırma Merkezinde temizlik işini üstlenen alt işverende temizlik personeli olarak ihaleyi üstlenen firma değişse de kesintiye uğramaksızın çalıştığını, davalı işyerinde 2 vardiya şeklinde çalıştıklarını, işe girdiği tarihten 2009 yılı sonuna kadar sürekli gündüz vardiyasında, 2010 yılı başından iş aktine son verildiği tarihe kadar ise sürekli gece vardiyasında çalıştığını bildirerek fazla mesai ücretinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında davalının tanıklarının dinlenmesinin gerekip gerekmediği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir..
Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/ bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin ( tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar.
Burada üzerinde durulması gereken bir diğer husus ise, yargılama makamlarının işlemlerinin çelişkili bulunmaması gerekmektedir.
Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya Mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur.
Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikle getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uymamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
Somut olayda mahkemece 9.12.2013 tarihli tensip zaptında davalının cevap dilekçesi sunması halinde bu dilekçenin davacı vekiline tebliği için gereken 8,00 TL davetiye giderinin ve davalının tanık deliline dayanması halinde bildireceği tanık sayısınca her bir için tanık asgari ücreti olan 15,00 TL ve her bir tanık için tebligat gideri 8,00 TL, tanık sayısı belirtilmeyecekse en az üç tanık için asgari ücret toplamı 45,00 TL ve tebligat gideri toplamı 24,00 TL genel toplamı olan 69,00 TL ile diğer iş ve işlemler için 50,00 TL toplamını gider avansı olarak yatırmasına bunları yapmadığı takdirde ancak 6100 sayılı HMK’nun 140/5 gereğince ön incelemede bu konudaki eksiklikleri tamamlayabileceği, aksi halde bu delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının bu muhtıra niteliğindeki tensip zaptının tebliğ sureti ile davalıya ihtaratına karar verilmiş olup bu tensip zaptı davalıya 26.12.2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı delil avansı olarak 22.1.2014 tarihinde 58,00 TL yatırmıştır. Mahkemece 13.3.2014 tarihli duruşmada davalı vekiline tanık listesini sunması ve her bir tanık için 15,00 TL tanıklık ücreti, 8,00 TL tebligat giderini mahkeme veznesine yatırması için 2 haftalık kesin süre verilmesine, sunduğunda beyanlarının alınması için adresleri itibariyle meşruhatlı davetiye/talimat yazılmasına, kesin süreye uyulmadığı takdirde tanık deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtarına (ihtarat yapıldı) masrafın davalı tarafın yatırmış olduğu gider avansından karşılanmasına şeklinde hüküm kurulduğu ve davalının tanık listesini 25.3.2014 tarihinde sunduğu, dinletmek istediği 2 tanığının isimlerini ve adreslerini bildirdiği ancak mahkemece 16.5.2014 tarihli duruşmada davalının gider avansı süresinde yatırılmadığından tanıkların dinlenilmesine yer olmadığına karar verildiği ve davalı vekilinin 20.5.2014 tarihinde eski hale getirme dilekçesi talebinde yatırmış oldukları gider avansının eksik olduğunun anlaşılması durumunda kendilerine ne kadar gider avansının eksik olduğu bildirilerek ve yatırılmadığı halde sonuçları ihtar edilerek kesin süre verilmesi gerekirken 16/05/2014 tarihli duruşmanın 1 no’lu ara kararında gider avansının yatırılmaması sebebiyle tanıklarının dinlenmesine yer olmadığına karar verildiğinden bu kararın eski hale getirilmesini talep ettiği görülmektedir. Mahkemece 10.7.2014 tarihli duruşmada ise ön inceleme duruşmasında davalı vekiline tanıklar için ek olarak gider avansı yatırılması için kesin süre verildiği, avans yatırılmadığı için de tanık deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı kanaatine varıldığından eski hale getirme talebinin reddine karar verilmiştir.
Somut olayda davalıya tanıklarının dinlenmesi için tensip zaptıyla belirli olmayan bir süre verildiği ve davalıya bu süre içerisinde belirtilen miktarda gider avansını yatırmadığı takdirde sonuçları hatırlatılmamış olup davalıya usulüne uygun olarak kesin süre verilmemiştir. Tensipten sonra ise davalı vekilinin 22.1.2014 tarihinde 58,00 TL delil avansı yatırdığı halde gider avansının tamamlanması amacıyla 2. kez 13.3.2014 tarihli duruşmada süre verildiği ve tanıkların dinlenmesi için davalı tarafın gider avansı yatırmasının istendiği görülmüştür.
Tensip zaptıyla davalının delil avansını tamamlamasının istendiği ancak usulüne uygun olarak süre verilmediği, kaç gün süre verildiğinin belli olmadığı ve usulüne uygun olarak ihtarat yapılmadığı anlaşılmakla bu sürenin kesin süre olmadığı davalının delil avansı olarak 22.1.2014 tarihinde 58,00 TL yatırdığı ve tanık listesini 25.3.2014 tarihinde sunduğu hususları gözetildiğinde davalının süresinde delil avansını yatırmadığı görülse bile tensip zaptında delil avansının yatırılmasının süre belirtilmeden istenmesine kesin sürenin sonuçlarının bağlanamayacağı anlaşılmakla davalı tanıklarının dinlenerek ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davalının süresinde gider avansını tamamlamadığı kabul edilerek davalının tanıkları dinlenmeden ve davalının savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 09.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.