Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2014/16971 E. 2015/11486 K. 08.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16971
KARAR NO : 2015/11486
KARAR TARİHİ : 08.06.2015

İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı, 2008 yılı 12. ayında davalı taşeron şirkete bağlı olarak Kastamonu Huzurevi Müdürlüğü lokantasında işe başladığını, 31.05.2012 tarihinde iş akdinin haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, hafta tatili, yıllık izin ve dini bayram ücreti talep etmiştir.
Davalı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekili, husumet itirazında bulunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ., davaya cevap vermemiştir.
Davacı işçiye fazla çalışma ücreti ödenip ödenmediği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde, 4857 sayılı Yasanın 68 inci maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin de dikkate alınması gerekir.
Ara dinlenme 4857 sayılı İş Kanununun 68 inci maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükümde ara dinlenme süresi, günlük çalışma süresine göre kademeli bir şekilde belirlenmiştir. Buna göre dört saat veya daha kısa süreli günlük çalışmalarda ara dinlenmesi en az onbeş dakika, dört saatten fazla ve yedibuçuk saatten az çalışmalar için en az yarım saat ve günlük yedibuçuk saati aşan çalışmalar bakımından ise en az bir saat ara dinlenmesi verilmelidir. Uygulamada yedibuçuk saatlik çalışma süresinin çok fazla aşıldığı günlük çalışma sürelerine de rastlanılmaktadır. İş Kanununun 63’ncü maddesi hükmüne göre, günlük çalışma süresi onbir saati aşamayacağından, 68 inci maddenin belirlediği yedibuçuk saati aşan çalışmalar yönünden en az bir saatlik ara dinlenmesi süresinin, günlük en çok onbir saate kadar olan çalışmalarla ilgili olduğu kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla günde onbir saate kadar olan (onbir saat dahil) çalışmalar için ara dinlenmesi en az bir saat, onbir saatten fazla çalışmalarda ise en az birbuçuk saat olarak verilmelidir.
Somut olayda, dosyaya ibraz edilen imzalı bordrolara göre davacıya 2010 ve 2011 yılında bazı aylar fazla mesai ödemesi yapıldığı görülmüş olup fazla çalışma ücret hesabında ödeme yapılan ayların hükme esas alınan ek raporda dışlanmaması ve mahkemece hatalı bu rapora dayanılarak hüküm kurulması bozma nedenidir.
3-Davacı vekili, ıslah dilekçesinde faiz talebinde bulunmamıştır. Mahkemece ıslah dilekçesinde faiz talep edilmediği halde ıslah edilen kısımlar yönünden faize hükmedilmesi 1086 sayılı HUMK’nun 74. (6100 sayılı HMK’nun 26.) maddesinde belirtilen taleple bağlılık kuralına aykırı ve hatalı olup bozma nedenidir.
4-Karar başlığında davalı olarak “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” yerine, tüzel kişiliği olmayan “Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu”nun davalı olarak gösterilmiş olması da doğru olmamıştır.
5-Somut davada, iki davalı olduğu halde hükümde sadece “davalıdan” denilmek suretiyle infazda tereddüte yol açılması da hatalıdır.
6-Davalı Bakanlık 392 sayılı Harçlar Kanununun 13/J maddesi uyarınca harçtan muaf olmasına rağmen davacının yatırdığı ıslah ve peşin harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilerek davalı Bakanlığa harç yüklenmesi hatalı olup bozma nedenidir.
O halde davalının temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, 08/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.