Yargıtay Kararı 7. Hukuk Dairesi 2013/2713 E. 2013/1706 K. 26.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2713
KARAR NO : 2013/1706
KARAR TARİHİ : 26.02.2013

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı davalıya ait işyerinde sözleşmeli avukat olarak 1986 yılından beri çalıştığını, iş sözleşmesinin örtülü olarak sona erdiğini, kıdem tazminatı ile 2007-2008 yıllarına ait ücretlerinin ödenmediğini, geçmiş dönem ücretlerinin ise AAÜT’deki asgari haddin altında ödendiğini iddia ederek kıdem tazminatı ile ücret alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili taraflar arasında hizmet ilişkisi bulunmadığını, hukuki müşavirlik-danışmanlık ilişkisi bulunduğunu, davacının kendisine ait avukatlık bürosu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece 27/05/2009 tarihli karar ile davacının davalı nezdinde hizmet akdi ile 22 yıl 25 gün kesintisiz çalıştığı, iş sözleşmesinin davalı tarafça feshedildiği kabul edilerek kıdem tazminatı ile ücret alacağı hüküm altına alınmış, kararın davalı yanca temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 01/02/2012 tarihli ilamı ile özetle “….Dosyada mevcut serbest meslek makbuzlarında davacının davalı şirketin adresi dışında işyeri adresi bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalı tanıkları da davacının işyerinde yılda bir veya iki defa bulunduğunu beyan etmişlerdir. Mahkemece davacı ile davalı arasındaki ilişkinin vekalet akdi mi yoksa hizmet akdi mi olduğu yukarıdaki ilkelere göre araştırılarak toplanan deliller değerlendirmeye tabi tutulduktan sonra sonucuna göre karar verilmesi” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyulmuş ve hukukçu bilirkişiden rapor alınarak davacı ile davalı şirket arasındaki ilişkinin iş sözleşmesine dayandığının kabulü ile kıdem tazminatı ve ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.
Görev konusu kamu düzenine ilişkin olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınmalıdır. Iş Mahkemelerinin görev alanını hakim, tarafların iddia ve savunmalarına göre değil 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun l.maddesini esas olarak belirleyecektir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun l.maddesi uyarınca İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlıklarının çözüm yeri iş mahkemeleridir.
Mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda hukukçu bilirkişiden rapor alınıp ilk karardaki gibi taraflar arasındaki ilişkinin hizmet akdine dayandığı kabul edilerek talep edilen alacaklar hüküm altına alınmış ise de, dosya kapsamı ile sabit olduğu üzere davacının ayrı bir bürosu bulunmaktadır. Tanık anlatımlarına göre davalı işyerine yılda bir iki kez gitmektedir. Bu hali ile taraflar arasında iş sözleşmesinin varlığını kabul için gerekli olan bağımlılık unsuru olayda bulunmamaktadır. Serbest meslek makbuzlarının tespit edilen şekilde tanzimi de sonuca etkili değildir. Bu nedenle taraflar arasındaki ilişkinin iş sözleşmesine dayanmadığı, vekalet ilişkisine dayandığı anlaşıldığından davaya bakmaya genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının öteki itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde davalıya iadesine 26/02/2013 gününde oybirliği ile karar verildi.