Yargıtay Kararı 7. Ceza Dairesi 2022/9459 E. 2023/3683 K. 17.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/9459
KARAR NO : 2023/3683
KARAR TARİHİ : 17.01.2023

BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ CEZA DAİRELERİ ARASINDAKİ
KARAR UYUŞMAZLIĞININ GİDERİLMESİNE DAİR KARAR

A- KARAR UYUŞMAZLIĞININ GİDERİLMESİNE DAİR BAŞVURU
Konya Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu, 04.07.2022 tarihli ve 2022/6 Karar sayılı kararıyla;
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi’nin 24.02.2022 tarihli, 2021/2911 Esas, 2022/482 Karar ve 09.06.2021 tarihli, 2021/696 Esas, 2021/1771 Karar sayılı kararları ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesi’nin 14.04.2021 tarihli, 2021/105 Esas, 2021/1836 Karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesi’nin 29.03.2021 tarihli, 2020/5027 Esas, 2021/2114 Karar, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 24. Ceza Dairesi’nin 17.11.2021 tarihli, 2021/65 Esas, 2021/2609 Karar sayılı kesin nitelikteki kararları arasında; çekle ilgili olarak, karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçundan açılan ceza davasında; yönetim kurulu üyesinin, ibraz tarihinden önce istifa ederek yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmasına karşın, bu durumun yönetim kurulu tarafından ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmemiş olması durumunda, tescil ve ilanın mahiyeti ile istifa eden yönetim kurulu üyesinin cezai sorumluluğunun bulunup bulunmadığı hususunda çıkan uyuşmazlığın, ” …Somut uyuşmazlığa geçmeden önce çekin karşılıksız kalmasına sebebiyet verme suçu ile ilgili olarak yargılama usulünü kısaca irdelersek;
Çek yargılamasının CMK’ya tabi olmayıp, İcra Ceza Mahkemelerinde yargılaması yapıldığından, İİK’nun hükümlerine tabi olduğu, şikayete tabi olup, şikayet dilekçesi ile İcra Ceza Mahkemesi’ne başvuru yapıldığı açıktır.
Hatta şikayet dilekçesi başlığında veya içeriğinde sanığın ismi yazılmadığında ya da yanlış yazıldığında red kararı verildiği, zira mahkemenin re’sen sanığı araştırma yetkisi dahi söz konusu değildir. Aslında yapılacak basit bir araştırma ile kolaylıkla sanığın adı tespit edilebileceği (Örneğin; banka cevap yazısında, ticaret sicil gazetesinde vb.) ancak Yargıtay’ın bu hususta araştırma yapılmaması yönünde birçok içtihatları bulunduğu gibi ayrıca İcra Ceza Mahkemelerinin buna dair araştırma yetkisi de bulunmamaktadır.

Mahkeme şikayet üzerine sanığa şerhli tebligat çıkarır, gelmemesi halinde karar verilebileceği belirtilir ve sanık gelmezse bile mahkemece mahkumiyet kararı verilmesi mümkündür.
Çekle ilgili yargılama, tüm safhalarda şekli bir yargılama olduğu halde, itiraz dilekçesinde belirtilen Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 2019/33988 Esas, 2019/14958 Karar sayılı uyuşmazlık giderilmesine ilişkin kararında CMK hükümlerine göre maddi gerçeğin araştırılmasından bahsederek mahkemeye istifa edenin araştırılması gerektiği, eğer temsilci veya yetkili istifa ettiği halde fiilen şirketi temsil ediyorsa sorumlu olduğunu, aksi halde fiilen temsil etmiyorsa sorumluluk doğmayacağı şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır.
Yasa koyucu çeke ilişkin yargılamayı basit ve şekli bir yargılama sistemine sahip İİK hükümlerine göre yargılama yapan İcra Ceza Mahkemelerine bırakmıştır, bu mahkeme CMK hükümlerine göre değil İİK hükümlerini göre yargılama yapar, ancak İİK’da hüküm bulunmadığı takdirde CMK hükümlerinin uygulanması mümkündür. Bu da sınırlı hallerde olabilmektedir. Bir başka deyişle İcra Ceza Mahkemesi CMK’ya göre yargılama yapan diğer genel ceza mahkemeleri gibi maddi gerçeği aramaz ve şekli usuli işlemleri yaptıktan sonra kararını verir. Esasen delilleri araştırma yetkisi de yoktur. Ancak bildirilen delilleri duruma göre teyit etmesi söz konusu olabilir. Yasa koyucunun bu şekilde yargılanmasını istediği bir suç tipi ile ilgili olarak CMK hükümlerine göre maddi gerçeğin araştırılmasını istemek mümkün değildir.
Buna göre;
Bir kere İcra Ceza Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen istifa edenin halen şirketi fiilen idare edip etmediği yönündeki araştırmayı yapma yetkisi yoktur, zira İİK hükümleri mahkemeye re’sen araştırma yetkisi vermez.
İkincisi sanığın istifası kendisi ile şirketi arasındaki bir mevzudur, üçüncü kişileri bağlamaz, zira sanık tescil ve ilan ile görev başına gelmiş, tescil ve ilan ile ancak görevini bırakabilir ve bu şekilde sorumluluktan kurtulabilir.
Nasıl ki ticaret sicil gazetesinde ilan edilmeyen ve fakat şirketi fiilen idare eden kişiye ceza verilemiyor ise, resmi temsilci olan kişinin sorumluluğunun ilan edilmeden sorumluluğunun ortadan kalkacağından bahsedilemez.
İstifa tek taraflı icrai sonuç doğuran bir tasarruf olabilir ancak, üçüncü kişiler açısından sonuç doğurması için ilanen duyurulması gerekir, bu da kuşkusuz ticaret sicil gazetesidir ki, Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin yukarıda bahsedilen uyuşmazlığın giderilmesine ilişkin 2019/33988 Esas, 2019/14958 Karar sayılı kararında tescil ve ilan ile gelen kişinin tescil ve ilan ile gitmesinin gerektiği ve ilanın şart olduğu belirtildiği halde, kararın devamında bu tescil ve ilan zorunluluğunu özel hukuk açısından değerlendirdiğini, ceza hukuku açısından maddi gerçeğin araştırılmasının gerektiğinin belirtildiği, ancak ilanın özel hukuk hükümleri ya da ceza hükümleri yönünde olduğu şeklinde bir düzenlemenin Ticaret Kanununda, Borçlar Kanununda ya da Çek Kanununda bulunmadığı açıktır. Yine yukarıda da belirtildiği üzere CMK hükümlerine göre değil İcra Ceza Mahkemesi’nde uygulanan İİK hükümlerine göre yargılamanın yapılacağı da açıktır, bu nedenle maddi gerçeğin araştırılması yönündeki tespit hususunda herhangi bir yasal dayanağı bulunmamaktadır. Başka bir deyişle İcra Ceza Mahkemesi genel ceza hükümlerine göre veya CMK hükümlerine göre maddi gerçeği araştırma görevi ve yetkisi yoktur. Yine çekin karşılıksız kalmasına sebebiyet verme suçuna ilişkin verilen hüküm sadece adli para cezası yönünden verilebilir, ödeme ya da şikayetten vazgeçme ile dava tüm sonuçları ile düşer.
Çekin karşılıksız kalmasına sebebiyet verme suçu ile ilgili olarak genel olarak yargılama şekli bu olduğu halde CMK’ya göre bir yargılamanın yapılamayacağı, tamamen İİK hükümlerine göre şekli yargılama hükümlerinin geçerli olduğu kuşkusuzdur.
Kısaca çek yargılaması ile ilgili olarak bu tespitleri yaptıktan sonra esasen Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin CMK hükümlerine göre maddi gerçeğin ortaya çıkarılması yönünde yargılama yapılmaya kalkışılması halinde çeklerin %99 unun beraat hükümleri ile sonuçlanması gerekir. Çünkü çekin karşılıksız bırakılmasına sebebiyet verme suçundan manevi unsur olan kast unsurunun tespiti mümkün olmadığı gibi ibraz tarihinde çekin bedelini yatırmak durumunda olan yetkilinin
çekin bedelini yatırma hususunda kasten ödemediğinin ispatlanması da mümkün değildir (zira bu suçlama ile ilgili olarak gelen savunmalarda genellikle işlerin kötü gitmesi, ekonomik sebepler, alacakların zamanında alınamaması gibi sebepler gösterildiğinden…) Bu nedenle de çek suçlarının eğer maddi gerçeği bulmak için yargılama yapılacaksa manevi unsur yönünden hepsine beraat kararı verilmesi gerekeceği açıktır.
CMK hükümlerine göre maddi gerçeği aradığımız bir sanığın duruşmaya gelmemesi halinde ve savunmasının alınmaması halinde, mahkumiyet kararı verilmesi de mümkün değildir, genel ceza yargılamasında mutlaka sanığın savunmasının alınması esastır. Hatta mahkumiyet verilmeyeceği belli olan sanığı bile (CMK 193/2. Madde) Yargıtay derhal beraat koşulları oluşmadığından mutlaka dinlenmesi gerektiğini bir çok içtihadında belirtmiştir. Oysa çek yargılamasında böyle birşey söz konusu değildir. Zira ihtaratlı tebligat üzerine gelmeyen sanık hakkında mahkumiyet kararı kurulması mümkündür. Bu şekilde şekilde mahkumiyet verilebilmesi de kuşkusuz İİK usul hükümlerine göre mümkündür. Ancak CMK’ya göre mümkün değildir, dolayısıyla çek yargılamasında CMK hükümlerinin uygulanması da mümkün değildir.
Yargıtay 19. Ceza Dairesinin anılan kararında istifa eden ya da yetkisi ilan edilmeyen genel kurul kararı ile değişen kişinin halen şirket adına fiilen çalışıp çalışmadığının araştırılmasını hükme bağlamış ancak bu araştırmanın ne şekilde ve hangi usulde yapılacağına ilişkin herhangi bir belirleme yapılmamıştır.
Yani başka bir deyişle araştırma yetkisi bulunmayan İcra Ceza Mahkemesi’nin, kolluk vasıtası ile bu araştırmayı yapması halinde kolluğun yapacağı araştırma muhtemelen şirketin çalışanlarına sormak suretiyle taraf olan şirket yetkililerinin mevcut durumu korumak açısından istifa eden yada yetkisi değiştirilen kişinin çalışmadığını söyleyerek durumu geçiştirip ve bu şekilde kolluğun tutanak tutması sağlanacaktır. Muhtemelen bundan fazla da bir araştırma yapılamayacaktır. Bu araştırmanın da Yargıtay ilamında belirtildiği üzere maddi gerçeğin bulunması açısından yapılacak araştırma tekniğine yada amacına ne derece uygun olduğu da kuşkusuz tartışmalıdır.
Aslında gerçekten maddi gerçeğin bulunması yönünde araştırma yapılmak istenirse İcra Ceza Mahkemesi adı geçen firmanın ya da şirketin alış veriş yaptığı ve ticari ilişkide bulunduğu tüm şirketlerin temsilcilerini tanık olarak dinlemesi gerekir ki sadece belge ve hazır delil ile yargılama yapan İcra Ceza Mahkemesi’nin tıpkı genel Ceza Mahkemeleri gibi aslında şekle tabi olan çekin karşılıksız bırakılmasına sebebiyet verme suçundan yasada olmayan bir araştırmaya itecektir ki bu da İcra Ceza Mahkemesinde geçerli ve uygulanan usule uygun değildir.
Tüm bu hususlar göz önüne alındığında kanun koyucu çek yargılamasında CMK’daki gibi maddi gerçeğin bulunması gibi bir araştırma kaygısının mevcut olmaması nedeni ile basit usul ile İİK hükümlerinin uygulandığı İcra Ceza Mahkemesinde yargılanmasının yapılmasını uygun görmüş ve çekin karşılıksız bırakılmasına sebebiyet verme suçunu şekli bir yargılamaya tabi tutmuştur.
Çekin ibraz tarihinde kim çekin karşılıksız kalmasına sebebiyet vermiş ise (ibraz tarihinde ilan edilen resmi şirket temsilcisi kim ise) kuşkusuz o sorumlu olacaktır. İstifa ya da şirket genel kurulunda temsilci değişikliği kararı var ise bunun ticaret sicil gazetesinde tescil (en azından ticaret sicil gazetesinde tescil edilmesi aranır) ve ilanı şarttır.
Burada şu husus sorulabilir, istifa eden ya da yetkisi değişen temsilci ya da yetkili ilanı yaptırmak zorunda değil gibi bir soru akla gelebilir, ancak bu husus mevcut yasalar çerçevesinde geçerli olarak ileri sürülebilecek bir mazeret değildir. Zira istifa eden ya da yetkisi değişen kişinin istifa ettiği ya da yetkisinin değiştiği yönünde tescil ve ilan talebi ile müracaat edilmesi gerektiği, eğer şirketin kalan yöneticileri istifa ya da yetki değişikliğinin ilanı yönünde herhangi bir girişimde bulunulmaz ise TTK’nun 33. maddesi ile Ticaret Sicili yönetmeliğinin ilgili maddeleri uyarınca istifa eden ya da yetkisi değişen kişinin şirkete ihtarat yapması gerekir, ihtarata rağmen istifa hususunun ya da yetki değişikliğinin ilan edilmesi yönünde gereği yerine getirilmez ise, istifa eden ya da yetkisi değişen kişi kendisi harcını ödemek suretiyle Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde istifasını tescil ve ilan ettirebilir. Ve ancak bu şekilde sorumluluktan kurtulabilir, aksi halde sorumlu fail
yönünden sürekli bir belirsizlik durumu söz konusu olur ki belirsizlik ile ceza yargılamasının yapılması mümkün değildir. Yasada sorumlu kişinin yada failin ticaret sicil gazetesinde ilan edilen kişi olduğu açıkça belirtilmiştir. (Ek İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü 17/07/2017 tarihli yazısı ve ekleri)
Bu nedenlerle ,Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi’nin kararının hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, Başkanlar Kurulu olarak 5. Ceza Dairesi’nin hukuka uygun kararı doğrultusunda uyuşmazlığın giderilmesi görüşündeyiz;
Takdiri Yüksek Yargıtay’a ait olmak üzere, uyuşmazlığın giderilmesi için Yargıtay’ın görüşüne sunulmuştur. ”yönündeki görüşü ile birlikte, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun “Başkanlar Kurulunun Görevleri” başlıklı 35. maddesi gereği, Yüksek Yargıtay İlgili Ceza Dairesi tarafından bu konuda bir karar verilerek giderilmesini istemiştir.

B- KARAR UYUŞMAZLIĞININ GİDERİLMESİNE KONU KARARLAR
1- Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi’nin 24.02.2022 tarihli, 2021/2911 Esas, 2022/482 Karar sayılı kararı
2- Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi’nin 09.06.2021 tarihli, 2021/696 Esas, 2021/1771 Karar sayılı kararı,
3- Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesi’nin 14.04.2021 tarihli, 2021/105 Esas, 2021/1836 Karar sayılı kararı
4-İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesi’nin 29.03.2021 tarihli, 2020/5027 Esas, 2021/2114 Karar sayılı kararı,
5- İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 24. Ceza Dairesi’nin 17.11.2021 tarihli, 2021/65 Esas, 2021/2609 Karar sayılı kararı

C-KARAR UYUŞMAZLIĞININ GİDERİLMESİNE KONU BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ CEZA DAİRELERİ KARARLARI
1-Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi’nin 24.02.2022 tarihli ve 2021/2911 Esas, 2022/482 Karar sayılı kararı ile; “…Her ne kadar ilk derece mahkemesince; sanık …’nin Beşiktaş 6. Noterliği’nin 10/07/2019 tarihli, 23587 yevmiye numaralı ihbarnamesi ile yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiği; Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 03/12/2019 tarihli, 2019/33988 esas ve 2019/14958 karar sayılı, Bölge Adliye Mahkemeleri Ceza Daireleri Arasındaki Karar Uyuşmazlığının Giderilmesine Dair Kararında da açıklandığı üzere, ibraz tarihinde çek karşılığını bankada bulundurmakla görevli ve yetkili yönetim kurulu üyesinin, ibraz (suç) tarihinden önce yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmış olmasına karşın, bu durumun yönetim kurulu tarafından ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmemiş olması halinde; tescil ve ilanın “kurucu” değil “bildirici” mahiyette bir işlem olması karşısında, ayrılan yönetim kurulu üyesinin çekin ibraz tarihinde karşılığını bankada bulundurma zorunluluğunun, dolayısıyla cezai sorumluluğunun sona erdiğinin kabulü gerekeceğinden, sanık …’nin beraatine karar verilmiş ise de;
Dosyada mevcut Ticaret Sicil Gazetesi nüshalarının incelenmesinde; sanık …’nin Beşiktaş 6. Noterliği’nin 10/07/2019 tarihli, 23587 yevmiye numaralı ihbarnamesi ile yönetim kurulu üyeliğinden istifasına dair yönetim kurulu kararının ticaret sicil gazetesinde tescil ve ilan edilmediği, suça konu çekin 12/07/2019 tarihinde ilgili banka şubesine ibraz edildiği, dolayısıyla suç tarihinde sanık …’nin de yetkilisi olduğu tüzel kişinin, suça konu çekin süresinde ibrazında karşılığının bulunmadığı, aksine dair yerel mahkeme hükmünün usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşıldığından; şikayete konu çekin yetkili hamil tarafından yasal süresi içerisinde muhatap bankaya ibraz edildiği, ibraz sonucu suça konu çekin karşılığının bulunmaması nedeniyle, çek arkasına karşılıksızdır işleminin yapıldığı, sanık …’nin de çek hesabı yetkilisi olduğu ve yasal ibraz süresinde suça konu çekin karşılığını

banka hesabında bulundurmamak suretiyle üzerine atılı çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçunu işlediği anlaşıldığından sanık …’nin suça konu çek yaprağı için bankanın sorumlu olduğu miktar mahsup edilerek çekin karşılıksız kalan miktarı olan 297.970,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına…” yönünde karar verildiği,
2-)Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi’nin 09.06.2021 tarihli ve 2021/696 Esas, 2021/1771 Karar sayılı kararı ile; “…yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanık Nail …müdafii ve sanık … müdafiinin istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 280/1-a maddesi uyarınca istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine…” yönünde karar verildiği,
3-)Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesi’nin 14.04.2021 tarihli ve 2021/105 Esas, 2021/1836 Karar sayılı kararı ile; “…Tüm dosya kapsamına göre: Ticaret Sicil Müdürlüğü yazı cevabındaki bilgilere göre; her ne kadar sanıklar … ve …’nin de şikayete konu çeklerin bankaya ibrazları ile karşılıksızdır işlemlerinin yapıldığı tarihte çek hesabı sahibi tüzel kişinin, diğer sanık Nail …ve dava dışı … Ferman … ve Kenan …ile birlikte müştereken yetkilisi olarak görüldükleri anlaşılmış ise de; sanık …’ın Bodrum 9. Noterliği’nin 25/07/2019 tarihli, 06452 yevmiye numaralı ihbarnamesi ile yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiği; sanık …’nin de Beşiktaş 6. Noterliği’nin 10/07/2019 tarihli, 23587 yevmiye numaralı ihbarnamesi ile yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiği anlaşıldığından; Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 03/12/2019 tarihli, 2019/33988 esas ve 2019/14958 karar sayılı, Bölge Adliye Mahkemeleri Ceza Daireleri Arasındaki Karar Uyuşmazlığının Giderilmesine Dair Kararında da açıklandığı üzere, ibraz tarihinde çek karşılığını bankada bulundurmakla görevli ve yetkili yönetim kurulu üyesinin, ibraz (suç) tarihinden önce yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmış olmasına karşın, bu durumun yönetim kurulu tarafından ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmemiş olması halinde; tescil ve ilanın “kurucu” değil “bildirici” mahiyette bir işlem olması karşısında, ayrılan yönetim kurulu üyesinin çekin ibraz tarihinde karşılığını bankada bulundurma zorunluluğunun, dolayısıyla cezai sorumluluğunun sona erdiğinin kabulü gerekeceği cihetle; anılan nedenle 5941 sayılı Kanunun 5/2 maddesi uyarınca sanıklar … ve …’nin cezai sorumlulukları bulunmadığından, atılı suçu işlemedikleri anlaşıldığından, beraatlerine karar verilmesi gerekirken, mahkumiyetlerine karar verilmesi hukuka aykırı olduğundan…” yönünde karar verildiği,
4-) İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesi’nin 29.03.2021 tarihli ve 2020/5027 Esas, 2021/2114 Karar sayılı kararı ile; “… suça konu çekin 18/07/2019 tarihinde bankaya ibraz edildiği, sanık …’nin Beşiktaş 6. Noterliğinin 10/07/2019 tarihli 23587 sayılı onayı ile şirketteki görevinden istifa ettiğinin anlaşılması karşısında Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 03/12/2019 tarihli 2019/33988-14958 Esas-Karar sayılı BAM Ceza Daireleri arasındaki karar uyuşmazlığının giderilmesine dair kararında da açıklandığı üzere, her hangi bir nedenle yönetim kurulu üyeliği ve dolayısı ile çekin karşılığını bankada bulundurma yetkisi… sona ermiş olan yönetim kurulu üyesinin, yönetim kurulundan ayrılması hususunun şirket yönetimi tarafından ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmemiş olması halinde, şirketin yönetim kurulundan ayrıldıktan sonra “Karşılıksızdır” işlemine tabi olan bir şirket çeki nedeni ile cezai sorumluluğuna gidelemeyeceği, sanığın harice karşı, ayrıldığı şirket yararına kendisinin ayrıldığı şirket ile bağlantısı olduğu yönünde bir eyleminin, düzenlemiş olduğu bir çekin, somut olayda suça konu çekin bu şekilde düzenlendiğinin de delillendirilmeyişi karşısında, suça konu çekin ibraz tarihi olan 18/07/2019 tarihi öncesinde belirtildiği şekilde şirketteki görevinden istifa etmesi karşısında, yerel mahkemece sanığın beraatine dair verilen kararda isabetsizlik görülmemiş, müşteki vekilinin bu sanık yönünden istinaf talepleri yerinde bulunmamış olmakla CMK’nın 280/1-a maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine…” karar verildiği,

5-)İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 24. Ceza Dairesi’nin 17.11.2021 tarihli ve 2021/65 Esas, 2021/2609 Karar sayılı kararıyla ile; “…Çek hesabı sahibi … Faselis Turistik İşletmeler Ve Tic. A.Ş’nin, suç tarihi olan suça konu çeklerin ibraz tarihini de kapsayacak şekilde yönetim kurulu; Başkan Nail …, Başkan Yardımcısı … ve üye …’dan oluşmakta iken Sanık …’ın Bodrum 9 Noterliğinin 25/07/2019 tarih ve 6452 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile, sanık …’nin ise Beşiktaş 6. Noterliğinin 10/07/2019 tarih ve 23587 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile, ihtarnamelerin düzenleme tarihi itibariyle istifa ettiklerini şirkete bildirdikleri anlaşılmıştır. Çek hesabı sahibi … Faselis Turistik İşletmeler Ve Tic. A.Ş’nin yönetim organının üyeleri olarak görev yapan sanıklar … ve …’ın suç tarihi itibariyle yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettikleri Ticaret Sicil Memurluğuna bildirilmemiş ise de; Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin Bölge Adliye Mahkemeleri Ceza Daireleri Arasındaki Karar Uyuşmazlığının Giderilmesine Dair 03/12/2019 tarih ve 2019/33988 Esas, 2019/14958 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere, ibraz tarihinde çek karşılığını bankada bulundurmakla görevli ve yetkili yönetim organı üyesinin, ibraz (suç) tarihinden önce yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmış olmasına karşın, bu durumun yönetim kurulu tarafından ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmemiş olması halinde; tescil ve ilanın “kurucu” değil “bildirici” mahiyette bir işlem olması karşısında, ayrılan yönetim kurulu üyesinin çekin ibraz tarihinde karşılığını bankada bulundurma zorunluluğunun, dolayısıyla cezai sorumluluğunun sona erdiğinin, 5941 sayılı Kanunun 5/2 maddesi uyarınca çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlülüklerinin olmadığının kabulü gerekeceğinden cezai sorumluluklarının bulunmadığı, atılı suçu işlemedikleri anlaşıldığından bu sanıkların beraatlerine yönelik katılan vekilinin yapmış olduğu istinaf başvurusunun, CMK.nun 280/2 maddesi uyarınca esastan reddine…” karar verildiği anlaşılmıştır.

D- KARAR UYUŞMAZLIĞI HAKKINDA YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞININ GÖRÜŞÜ VE TALEBİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06.10.2022 tarihli, UG-2022/107315 sayılı Uyuşmazlık talebinin değerlendirilmesi konulu yazısında; “…Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairelerinin kararları arasında tüzel kişiliğin çek bedelini ödemeye yetkili kişisinin sorumluluğunun bu görevden istifa etmesi halinde de devam edip etmediği hususunda ihtilaf vardır. Geçmişte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımızın aynı konudaki içtihat farklılığının giderilmesi hususunda 2019/108216 UG tebliğname numarası ile yüksek yargıtay’ın görevli ve yetkili 19.Ceza Dairesine yaptığı müracaat üzerine Yüksek Yargıtay Dairesi 03/12/2019 tarih ve 2019/33958 Esas 2019/14958 Karar sayılı Kararı ile “sonuç” kısmında aşağıdaki şekilde karar vermişti:
“G-) SONUÇ
5941 sayılı Kanun’un 5/1. maddesinde düzenlenen “çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme” suçunun failinin; aynı Kanun’un 5/2. maddesinde yazılı olduğu üzere, çek karşılığını bankada bulundurmakla yükümlü olan tüzel kişinin mali işlerini yönetmekle görevlendirilen yönetim organı üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa bu sefer yönetim organını oluşturan tüm gerçek kişiler olacağı kuşkusuzdur.

Herhangi bir nedenle (sürenin dolması, istifa vb.) yönetim kurulu üyeliği ve dolayısıyla çekin karşılığını bankada bulundurma yetkisi, Kanunda yazılı usulüne uygun şekilde sona ermiş olan yönetim kurulu üyesinin, yönetim kurulundan ayrılması hususunun şirket yönetimi tarafından ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmemiş olması halinde; şirketin yönetim kurulundan ayrıldıktan sonra karşılıksızdır işlemine tabi olan bir şirket çeki nedeniyle kural olarak cezai sorumluluğuna gidilemeyecektir.

Ancak anonim şirket adına düzenlenen çekin karşılığını bankada bulundurmakla görevli yönetim kurulu üyesinin Kanunda öngörülen sebeplerle ve usulüne uygun şekilde bu üyeliği sona ermesine ve bu husus yönetim kurulu tarafından tescil ve ilan edilmemesine rağmen; ayrıldığı anonim şirket yararına olmak üzere piyasada kendisi, ayrıldığı anonim şirketle bağlantısı olduğu tespit edilen üçüncü kişiler veya ayrıldığı anonim şirket adına; çek düzenlemeye, bu kişiler adına düzenlenen çeki bir şekilde ele geçirerek şirketin alacaklılarına şirket menfaatine teslim etmeye veya anonim şirket adına halen yönetici gibi davranarak bu çeklerle anonim şirket yararına mal veya hizmet alımına devam etmesi halinde; adı geçen yöneticinin borçlu anonim şirketle fiili bağlantısını sona erdirmediği kabul edilerek, çekin karşılığını bankada bulundurmakla yükümlü olacak diğer anonim şirket yöneticileriyle birlikte cezai sorumluluğunun devam etmesi gerektiğine, 03.12.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.”
Açıklanan nedenle Bölge Adliye Mahkemeleri Ceza Daireleri arasında oluşan değinilen uyuşmazlığın yüksek Yargıtay 19. Ceza Dairesinin ilamında değinilen şekilde çözümlenmesinin uygun olacağı değerlendirilmiştir.
Sonuç : 696 sayılı KHK m.92/2 maddesi ile değişik 5235 sayılı Kanunun 35/1 madde ve fıkrası uyarınca Konya Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun 04/07/2022 tarih ve 2022/6 esas-karar numaralı kararına istinaden değinilen kararlar arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi arz ve talep olunur.” görüşü ileri sürülmüştür.

E- KARAR UYUŞMAZLIĞI İLE İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELER
1- 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanunu’nun, 20.11.2017 tarihli ve 696 Sayılı KHK’nin 92 nci maddesi İle değişik, Başkanlar Kurulunun Yetkileri Başlıklı 35 inci maddesinin birinci fıkrasının üçüncü bendi;
”…(3)Re’sen veya bölge adliye mahkemesinin ilgili hukuk veya ceza dairesinin ya da Cumhuriyet başsavcısının, Hukuk Muhakemeleri Kanunu veya Ceza Muhakemesi Kanununa göre istinaf yoluna başvurma hakkı bulunanların, benzer olaylarda bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında ya da bu mahkeme ile başka bir bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında uyuşmazlık bulunması hâlinde bu uyuşmazlığın giderilmesini gerekçeli olarak istemeleri üzerine, kendi görüşlerini de ekleyerek Yargıtaydan bu konuda bir karar verilmesini istemek,”
Aynı maddenin ikinci fıkrası;
”(Değişik fıkra: 20/11/2017 – KHK-696/92 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7079/87 md.) (3) numaralı bende göre yapılacak istemler, ceza davalarında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına, hukuk davalarında ise ilgili hukuk dairesine iletilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı uyuşmazlık bulunduğuna kanaat getirmesi durumunda ilgili ceza dairesinden bir karar verilmesini talep eder. Uyuşmazlığın giderilmesine ilişkin olarak dairece bu fıkra uyarınca verilen kararlar kesindir…” hükümlerini içermektedir.
2- 5941 Sayılı Çek Kanunu’nun İlgili Hükümleri
a-) Bankanın araştırma yükümlülüğü, çek hesapları ve çek defterleri başlıklı 2 nci maddesinin üçüncü ve sekizinci fıkraları;
”…(3) Çek hesabı ilgilinin, vekilin veya yasal temsilcisinin imzası olmadan açılamaz. Çek hesabı açılmasını veya mevcut çek hesabından çek defteri verilmesini isteyen kişi, her defasında tacir veya esnaf ve sanatkâr olup olmadığı ve kendisi hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunmadığı hususunda bankaya yazılı beyanda bulunur. Tüzel kişiler adına verilecek beyannamede ayrıca, tüzel kişinin yönetim organında görev yapan, temsilcisi olan veya imza yetkilisi olan kişilerin çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunmadığı belirtilir. (Ek cümleler: 15/7/2016-6728/61 md.) Muhatap banka; gerçek veya tüzel kişi adına açılması talep olunan çek hesaplarında bunların, sermaye şirketlerinde ayrıca yönetim organında görev yapanlar ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkililerinin çek hesabı açma yasağının bulunmadığı
hususunu kontrol ederek, yasağın bulunmadığına ilişkin sorgulama sonucunu muhafaza eder. Bankalar çek hesabı açtıkları kişiler ile çek hesabı sahibi tüzel kişi ise hesap açılış tarihi itibarıyla tüzel kişi tarafından bildirilen işlem yetkililerini, 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 780 inci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen sisteme kaydeder…”
”…(8) Tüzel kişi adına çek düzenleyen kişinin adı ve soyadı, düzenlenen çek üzerine açıkça yazılır…”,
b-) 31.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Kanun’un 76 ncı maddesiyle değişik İbraz, ödeme, çekin karşılıksız olduğunun tespiti ve gecikme cezası başlıklı 3 üncü maddesinin onuncu fıkrası;
”…(10) (Ek: 15/7/2016-6728/62 md.) Lehine karekodlu çek düzenlenen lehdar, teslim aldığı çeki Türk Ticaret Kanununun 780 inci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen sisteme kaydeder. Karekodlu çekin sisteme kaydedildiği tarihten sonra çek düzenleyen tüzel kişinin temsilcilerinde meydana gelen değişiklikler, çek hesabı sahibi tüzel kişinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz…”,
c-) Bankaların bildirim yükümlülüğü başlıklı 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası;
”…(2) Tacir tüzel kişi veya onun faaliyetleri ile ilişkilendirilmek kaydıyla, tüzel kişinin gerçek kişi ortakları, ortakların ilgili bulunduğu veya tüzel kişinin veya ortaklarının etkisi altında bulundurduğu gerçek kişiler ile tüzel kişinin yönetim organında görev alan veya temsilcisi sıfatını taşıyan gerçek kişiler adına açılmış olan çek hesapları, tacir tüzel kişiye ait kabul edilir. Söz konusu ilişkinin varlığına yönelik emarelerin bulunması hâlinde, hesabın bulunduğu banka şubesi durumu Gelir İdaresi Başkanlığına bildirir…”,
d-) 09.08.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Kanunla değişik Ceza sorumluluğu, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı başlıklı 5 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları;
”(1) (Değişik: 15/7/2016-6728/63 md.) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Ancak, hükmedilecek adli para cezası; çek bedelinin karşılıksız kalan miktarı, (…)(10/10/2017 tarihli ve 30206 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 26/7/2017 tarihli ve E.: 2016/191, K.: 2017/131 sayılı Kararı ile, bu fıkranın ikinci cümlesinde bulunan “çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticari işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama gideri toplamından” ibaresi iptal edilmiştir) az olamaz. Mahkeme ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına; bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmeder. Yargılama sırasında da resen mahkeme tarafından koruma tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına karar verilir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi, bu tüzel kişi adına çek keşide edenler ve karşılıksız çekin bir sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda ayrıca yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileri hakkında uygulanır. Koruma tedbiri olarak verilen çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararlarına karşı yapılan itirazlar bakımından 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 353 üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü uygulanır. Bu suçtan dolayı açılan davalar icra mahkemesinde görülür ve İcra ve İflas Kanununun 347, 349, 350, 351, 352 ve 353 üncü maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır. Bu davalar çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da hesap sahibinin yahut şikâyetçinin yerleşim yeri mahkemesinde görülür.
(2) (Mülga: 31/1/2012-6273/3 md.; Yeniden düzenleme: 15/7/2016-6728/63 md.) Birinci fıkra hükmüne göre çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişi, çek hesabı sahibidir. Çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde, bu tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür. Birinci fıkra uyarınca hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilenler, yasaklılıkları süresince sermaye şirketlerinin yönetim organlarında görev alamazlar.

Ancak, hakkında yasaklama kararı verilenlerin mevcut organ üyelikleri görev sürelerinin sonuna kadar devam eder…hükümlerini içermektedir.”
3- 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun İlgili Hükümleri
a-) Ticari Temsilciler, Ticari Vekiller ve Diğer Tacir Yardımcıları başlıklı onikinci bölümün A. Ticari temsilci başlıklı kısmının, I. Tanımı ve yetki verilmesi başlıklı 547 nci maddesi;
”Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.
İşletme sahibi, ticari temsilcilik yetkisi verildiğini ticaret siciline tescil ettirmek zorundadır; ancak ticari işletme sahibinin ticari temsilcinin fiillerinden sorumluluğu, tescilin yapılmış olmasına bağlı değildir.”,
b-) II. Temsil yetkisinin kapsamı başlıklı 548 inci maddesi;
”Ticari temsilci, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili sayılır.
Ticari temsilci, açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz.”,
c-) III. Temsil yetkisinin sınırlandırılması başlıklı 549 uncu maddesi;
”Temsil yetkisi, bir şubenin işleriyle sınırlandırılabilir.
Temsil yetkisi, birden çok kişinin birlikte imza atmaları koşuluyla da sınırlandırılabilir. Bu durumda, diğerlerinin katılımı olmaksızın temsilcilerden birinin imza atmış olması, işletme sahibini bağlamaz.
Temsil yetkisine ilişkin yukarıdaki sınırlamalar, ticaret siciline tescil edilmedikçe, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı hüküm doğurmaz.
Temsil yetkisine ilişkin diğer sınırlamalar, tescil edilmiş olsalar bile, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.”,
d-) IV. Temsil yetkisinin sona ermesi başlıklı 550 nci maddesi;
”Temsil yetkisinin verildiği ticaret siciline tescil edilmemiş olsa bile, sona erdiği tescil edilir.
Temsil yetkisinin sona erdiği ticaret siciline tescil ve ilan edilmediği sürece, bu yetki iyi niyetli üçüncü kişiler için geçerliliğini korur.” hükümlerini içermektedir.
4-) 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun İlgili Hükümleri
a-) 2. İlgililer başlıklı 28 inci maddesi;
”(1) Tescil istemi ilgililer, temsilcileri veya hukuki halefleri tarafından yetkili sicil müdürlüğüne yapılır.
(2) Bir hususun tescilini istemeye birden çok kimse zorunlu ve yetkili olduğu takdirde, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, bunlardan birinin talebi üzerine yapılan tescil tümü tarafından istenmiş sayılır.”,
b-) 5. Değişiklikler başlıklı 31 inci maddesi;
”(1) Tescil edilmiş hususlarda meydana gelen her türlü değişiklik de tescil olunur.
(2) Tescilin dayandığı olgu veya işlemler tamamen veya kısmen sona erer ya da ortadan kalkarsa sicildeki kayıt da kısmen yahut tamamen silinir.
(3) Her iki hâlde 27 ilâ 30 uncu madde hükümleri geçerlidir.”,
c-) 2. Tescile davet ve ceza başlıklı 33 üncü maddesi;
”(1) Tescili zorunlu olup da kanuni şekilde ve süresi içinde tescili istenmemiş olan veya 32 nci maddenin üçüncü fıkrasındaki şartlara uymayan bir hususu haber alan sicil müdürü, ilgilileri, belirleyeceği uygun bir süre içinde kanuni zorunluluklarını yerine getirmeye veya o hususun tescilini gerektiren sebeplerin bulunmadığını ispat etmeye çağırır.
(2) (Değişik: 26/6/2012-6335/4 md.) Sicil müdürünce verilen süre içinde tescil isteminde bulunmayan ve kaçınma sebeplerini de bildirmeyen kişi, sicil müdürünün teklifi üzerine mahallin en büyük mülki amiri tarafından bin Türk Lirası idari para cezasıyla cezalandırılır.
(3) Süresi içinde kaçınma sebepleri bildirildiği takdirde, sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesi, dosya üzerinde inceleme yaparak tescili
gerekli olan bir hususun bulunduğu sonucuna varırsa, bunun tescilini sicil müdürüne emreder, aksi takdirde tescil istemini reddeder. Süresi içinde tescil isteminde bulunmayan veya kaçınma sebeplerini bildirmeyen kişinin ikinci fıkradaki cezayla cezalandırılması bu fıkra hükmünün uygulanmasına engel oluşturmaz.”,
d-) IV – Sonuçları başlıklı bölümün 1. Tescil ve ilanın üçüncü kişilere etkisi başlıklı 36 ncı maddesi;
”(1) Ticaret sicili kayıtları nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üçüncü kişiler hakkında, tescilin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği; ilanın tamamı aynı nüshada yayımlanmamış ise, son kısmının yayımlandığı günü izleyen iş gününden itibaren hukuki sonuçlarını doğurur. Bu günler, tescilin ilanı tarihinden itibaren işlemeye başlayacak olan sürelere de başlangıç olur.
(2) Bir hususun tescil ile beraber derhâl üçüncü kişiler hakkında sonuç doğuracağına veya sürelerin derhâl işleyeceğine ilişkin özel hükümler saklıdır.
(3) Üçüncü kişilerin, kendilerine karşı sonuç doğurmaya başlayan sicil kayıtlarını bilmediklerine ilişkin iddiaları dinlenmez.
(4) Tescili zorunlu olduğu hâlde tescil edilmemiş veya tescil edilip de ilanı zorunlu iken ilan olunmamış bir husus, ancak bunu bildikleri veya bilmeleri gerektiği ispat edildiği takdirde, üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir.”,
e-) 2. Görünüşe güven başlıklı 37 nci maddesi;
”(1) Tescil kaydı ile ilan edilen durum arasında aykırılık bulunması hâlinde, tescil edilmiş olan gerçek durumu bildikleri ispat edilmediği sürece, üçüncü kişilerin ilan edilen duruma güvenleri korunur.”,
f-) 3. Sorumluluk başlıklı 38 inci maddesi;
”(1) (Değişik birinci cümle: 26/6/2012-6335/5 md.) Tescil ve kayıt için gerçeğe aykırı beyanda bulunanlar, ikibin Türk Lirası idari para cezasıyla cezalandırılır. Gerçeğe aykırı tescilden dolayı zarar görenlerin tazminat hakları saklıdır.
(2) Kayıtların 32 nci maddenin üçüncü fıkrası hükümlerine uymadığını öğrendikleri hâlde düzeltilmesini istemeyenler ve tescil olunan bir hususun değişmesi, sona ermesi veya kaldırılması dolayısıyla, kaydın değiştirilmesini veya silinmesini istemeye ya da yeniden tescili gereken bir hususu tescil ettirmeye zorunlu olup da bunu yapmayanlar, bu kusurları nedeniyle üçüncü kişilerin uğradıkları zararları tazmin ile yükümlüdürler.”,
g-) B) Yönetim ve temsil başlıklı bölümünün, I – Genel olarak başlığı altında düzenlenen 1. Esas alt başlıklı 365 inci maddesi;
”(1) Anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. Kanundaki istisnai hükümler saklıdır.”,
h-) 2. Görev dağılımı başlıklı 366 ncı maddesi;
”(1) Yönetim kurulu her yıl üyeleri arasından bir başkan ve bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet etmek üzere, en az bir başkan vekili seçer. Esas sözleşmede, başkanın ve başkan vekilinin veya bunlardan birinin, genel kurul tarafından seçilmesi öngörülebilir.
(2) Yönetim kurulu, işlerin gidişini izlemek, kendisine sunulacak konularda rapor hazırlamak, kararlarını uygulatmak veya iç denetim  amacıyla içlerinde yönetim kurulu üyelerinin de bulunabileceği komiteler ve komisyonlar kurabilir.”,
ı-) 3. Yönetimin devri başlıklı 367 nci maddesi;
”(1) Yönetim kurulu esas sözleşmeye konulacak bir hükümle, düzenleyeceği bir iç yönergeye göre, yönetimi, kısmen veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye devretmeye yetkili kılınabilir. Bu iç yönerge şirketin yönetimini düzenler; bunun için gerekli olan görevleri, tanımlar, yerlerini gösterir, özellikle kimin kime bağlı ve bilgi sunmakla yükümlü olduğunu belirler. Yönetim kurulu, istem üzerine pay sahiplerini ve korunmaya değer menfaatlerini ikna edici bir biçimde ortaya koyan alacaklıları, bu iç yönerge hakkında, yazılı olarak bilgilendirir.

(2) Yönetim, devredilmediği takdirde, yönetim kurulunun tüm üyelerine aittir.”,
i-) 4. Ticari mümessil ve vekiller başlıklı 368 inci maddesi;
”(1) Yönetim kurulu, ticari mümessil ve ticari vekiller atayabilir.”,
j-) II. Temsil yetkisi başlıklı bölümünün 1. Genel olarak başlıklı 370 inci maddesi;
”(1) Esas sözleşmede aksi öngörülmemiş veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir.
(2) Yönetim kurulu, temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebilir. En az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması şarttır.”,
k-) 2. Kapsam ve sınırlar başlıklı 371 inci maddesi;
”(1) Temsile yetkili olanlar şirketin amacına ve işletme konusuna giren her tür işleri ve hukuki işlemleri, şirket adına yapabilir ve bunun için şirket unvanını kullanabilirler. Kanuna ve esas sözleşmeye aykırı işlemler dolayısıyla şirketin rücû hakkı saklıdır.
(2) Temsile yetkili olanların, üçüncü kişilerle, işletme konusu dışında yaptığı işlemler de şirketi bağlar; meğerki, üçüncü  kişinin, işlemin işletme  konusu dışında  bulunduğunu bildiği veya durumun gereğinden, bilebilecek durumda bulunduğu ispat edilsin. Şirket esas sözleşmesinin ilan edilmiş olması, bu hususun ispatı açısından, tek başına yeterli delil değildir.
(3) Temsil yetkisinin sınırlandırılması, iyi niyet sahibi üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez; ancak, temsil yetkisinin sadece merkezin veya bir şubenin işlerine özgülendiğine veya birlikte kullanılmasına ilişkin tescil ve ilan edilen sınırlamalar geçerlidir.
(4) Temsile yetkili kişiler tarafından yapılan işlemin esas sözleşmeye veya genel kurul kararına aykırı olması, iyi niyet sahibi üçüncü kişilerin o işlemden dolayı şirkete başvurmalarına engel değildir.
(5) Temsile veya yönetime yetkili olanların, görevlerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden şirket sorumludur. Şirketin rücû hakkı saklıdır.
(6)  Sözleşmenin yapılması sırasında, şirket tek pay sahibi tarafından ister temsil edilsin ister edilmesin, tek pay sahipli anonim şirketlerde, bu pay sahibi ile şirket arasındaki sözleşmenin geçerli olması sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. Bu şart piyasa şartlarına göre günlük, önemsiz ve sıradan işlemlere ilişkin sözleşmelerde uygulanmaz.  
(7) (Ek: 10/9/2014 – 6552/131 md.) Yönetim kurulu, yukarıda belirtilen temsilciler dışında, temsile yetkili olmayan yönetim kurulu üyelerini veya şirkete hizmet akdi ile bağlı olanları sınırlı yetkiye sahip ticari vekil veya diğer tacir yardımcıları olarak atayabilir. Bu şekilde atanacak olanların görev ve yetkileri, 367 nci maddeye göre hazırlanacak iç yönergede açıkça belirlenir. Bu durumda iç yönergenin tescil ve ilanı zorunludur. İç yönerge ile ticari vekil ve diğer tacir yardımcıları atanamaz. Bu fıkra uyarınca yetkilendirilen ticari vekil veya diğer tacir yardımcıları da ticaret siciline tescil ve ilan edilir. Bu kişilerin, şirkete ve üçüncü kişilere verecekleri her tür zarardan dolayı yönetim kurulu müteselsilen sorumludur.”
l-) 4. Tescil ve ilan başlıklı 373 üncü maddesi;
”(1) Yönetim kurulu, temsile yetkili kişileri ve bunların temsil şekillerini gösterir kararının noterce onaylanmış suretini, tescil ve ilan edilmek üzere ticaret siciline verir.
(2) Temsil yetkisinin ticaret sicilinde tescilinden sonra, ilgili kişilerin seçimine veya atanmalarına ilişkin herhangi bir hukuki sakatlık, şirket tarafından üçüncü kişilere, ancak sakatlığın bunlar tarafından bilindiğinin ispat edilmesi şartıyla ileri sürülebilir.
(3) (Ek:28/1/2021-7263/23 md.) Kamu kurum ve kuruluşları tarafından, ticaret siciline tescil olunan temsile yetkili kişiler ile bunların temsil şekilleri hakkında ticaret sicili kayıtları esas alınır ve şirketten bu kayıtlara ilişkin ticaret sicili müdürlüklerince düzenlenen belgeler ile Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ilan dışında hiçbir belge istenemez.”
m-) Çeklerin Düzenlenmesi ve Şekli başlıklı kısmının A) Şekli bölümünün I – Unsurlar başlıklı 780 inci maddesi;

”(1) Çek;
a) Senet metninde “çek” kelimesini ve eğer senet Türkçe’den başka bir dille yazılmış ise o dilde “çek” karşılığı olarak kullanılan kelimeyi,
b) Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi,
c) Ödeyecek kişinin, “muhatabın” ticaret unvanını,
d) Ödeme yerini,
e) Düzenlenme tarihini ve yerini,
f) Düzenleyenin imzasını,
g) (Ek: 15/7/2016-6728/70 md.) Banka tarafından verilen seri numarasını,
h) (Ek: 15/7/2016-6728/70 md.) Karekodu,
içerir.
(2) (Ek fıkra : 15/7/2016-6728/70 md.) Çek alacaklıları, ellerinde bulunan çek ile çek hesabı sahibine ve bu çeki düzenleyenlere ilişkin verilere karekod aracılığıyla erişim sağlayabilir. Karekod ile;
a) Çek hesabı sahibinin adı, soyadı veya ticaret unvanı,
b) Çek hesabı sahibinin tacir olması hâlinde, ticaret siciline tescil edilen yetkililerinin adı, soyadı veya ticaret unvanı,
c) Çek hesabı sahibinin, çek hesabı bulunan toplam banka sayısı,
d) Çek hesabı sahibine ait bankalara ibraz edilmemiş çek adedi ve tutarı,
e) Düzenlenerek bankalara teslim edilen çeklerin adedi ve tutarı,
f) Son beş yıl içerisinde ibrazında ödenen çeklerin adedi ve tutarı,
g) İbraz edilen ilk çekin ibraz tarihi,
h) İbraz edilen son çekin ibraz tarihi,
ı) İbrazında ödenen son çekin ibraz tarihi,
i) Son beş yılda “karşılıksızdır” işlemi gören ve halen ödenmemiş çeklerin adedi ve tutarları,
j) Son beş yılda “karşılıksızdır” işlemi gören ve sonradan ödenen çeklerin adedi ve tutarı,
k) Son beş yılda “karşılıksızdır” işlemi gören son çekin ibraz tarihi,
l) Çek hesabı sahibi hakkında çek hesabı açma yasağı bulunup bulunmadığı, varsa yasaklama kararının tarihi,
m) Her bir çek yaprağı ile ilgili olarak tedbir kaydı olup olmadığı,
n) Çek hesabı sahibi tacirse, iflasına karar verilip verilmediği, iflasına karar verilmişse kararın tarihi, çek hesabı sahibi ya da cirantanın rızası aranmaksızın üçüncü kişilerin erişimine sunulur.
(3)(Ek fıkra : 15/7/2016-6728/70 md.) İkinci fıkrada belirtilen verilere ulaşılmasını sağlayacak karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemi 5411 sayılı Kanunun ek 1 inci madde hükmü uyarınca kurulan Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi tarafından oluşturulur. Risk Merkezi sistemdeki verileri, 5411 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin on birinci fıkrası uyarınca bilgi alışverişini gerçekleştirdiği şirket ile paylaşmaya yetkilidir. Bu yetki kullanıldığı takdirde sistem bilgilerin paylaşıldığı şirket nezdinde kurulabilir.
(4)(Ek fıkra : 15/7/2016-6728/70 md.) Çekte yer alacak MERSİS numarası ile karekodun tanım ve içerikleri ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığının müştereken çıkaracağı tebliğle belirlenir.” hükümlerini içermektedir.
5-) 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun İlgili Hükümleri
a-) Suçta ve cezada kanunîlik ilkesi başlıklı 2 nci maddesi
”(1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.

(2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.
(3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.”,
b-) Özel kanunlarla ilişki başlıklı 5 inci maddesi;
”(1) Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.”,
c-) Ceza sorumluluğunun şahsiliği başlıklı 20 nci maddesi;
”(1) Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.
(2) Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç dolayısıyla kanunda öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır.”
d-) Faillik başlıklı 37 nci maddesi;
”(1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.
(2) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar artırılır” hükümlerini içermektedir.

F-) İNCELEME, DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE
Anonim şirket yönetim kurulu üyeliğinden istifa; tek taraflı ve bozucu yenilik doğuran bir işlem olup, istifa iradesinin muhataba ulaşması ile hüküm ifade edecektir. Bu bakımdan, istifanın karşı tarafça kabul edilmesine gerek olmamakla birlikte, yönetim kurulu üyeliği de istifanın anonim şirkete ulaştığı tarihte sona ermiş olacaktır. Bununla birlikte, benzer nitelikteki uyuşmazlık bakımından, Yargıtay (Kapatılan) 19. Ceza Dairesi’ nin 03.12.2019 tarih ve 2019/33988 Esas 2019/14958 Karar sayılı kararında yer verilen; ” Çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçundan açılan ceza davasında; ibraz tarihinde çek karşılığını bankada bulundurmakla görevli ve yetkili yönetim kurulu üyesinin, ibraz (suç) tarihinden önce yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmış olduğunun, yönetim kurulu tarafından ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmemiş olması halinde; tescil ve ilanın “kurucu” değil “bildirici” mahiyette bir işlem olması karşısında, ayrılan yönetim kurulu üyesinin çekin ibraz tarihinde karşılığını bankada bulundurma zorunluluğunun, dolayısıyla cezai sorumluluğunun sona erdiğinin kabulü gerekmektedir.
Ceza muhakemesinin amacı, maddi gerçekliğe ulaşmaktır. Ceza muhakemesinde taraflar her türlü delille iddia ve savunmalarını ispat edebilirler. Bu nedenle yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmış olan ancak bu durum ticaret siciline tescil ve ilan edilmeyen yönetim kurulu üyesinin, çekin bankadaki karşılığını bulundurmamaktan kaynaklanacak cezai sorumluğunun sona ereceğine dair genel kuralın ceza muhakemesi sürecinde ortaya çıkacak maddi gerçeklik karşısında bazı istisnaları olabilmesi mümkündür.
Keza, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 4/2. maddesinde;
Doğrudan veya dolaylı olarak tacir tüzel kişiyle veya tüzel kişinin faaliyetleriyle ilişkilendirilmek şartıyla;
– bu tüzel kişi tacirin gerçek kişi ortakları adına,
– bu tüzel kişinin ortaklarının ilgili bulundukları gerçek kişiler adına,
– tüzel kişi tacirin veya ortaklarının etkisi altında bulundurdukları gerçek kişiler adına,
– tüzel kişinin yönetim organında görev alan gerçek kişiler adına,
– tüzel kişinin temsilcisi sıfatını taşıyan gerçek kişiler adına,
açılmış bulunan çek hesaplarının dahi bu tüzel kişi tacire ait kabul edileceği açıkça belirtilmiştir.

Buna göre; bir tüzel kişi olan anonim şirketin, çek karşılığını bankada bulundurmakla yükümlü gerçek kişi yönetim kurulu üyesinin, anonim şirketin yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmış olmasa dahi kendi nam ve hesabına ve fakat tüzel kişi faaliyetleri ile ilişkili olarak açmış olduğu çek hesabının görev yaptığı tüzel kişiye ait sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
Geçmişte şirketle ilgili olarak sahip olduğu tüm yetkileri sona erse dahi, ticaret sicilinde halen üçüncü kişilere karşı temsil yetkisinin sona erdiği ilan edilmeyen bir yöneticinin, bu durumdan faydalanarak ve kötü niyetli olarak, sona eren yönetici sıfatını kullanmaya devam edip üçüncü kişilere karşı tüzel kişi şirketi temsil etmeye devam etmesi mümkün olabilir. Ancak ayrılan ve bu durumu üçüncü kişilere ilan edilmeyen eski yöneticinin, piyasada tüzel kişi adına ve/veya hesabına yada kendi adına fakat ayrıldığı tüzel kişi hesabına veya yararına çek keşide etmeye, tüzel kişi adına düzenlenmiş çekleri bir şekilde ele geçirerek ayrıldığı anonim şirketin yararına yapacağı mal ve hizmet alımları karşılığında alacaklılara teslim etmeye devam etmesi, tüzel kişinin de buna (açık veya örtülü olarak) icazet göstermesi veya bu işlemlerden yarar (menfaat) sağlaması durumunda, bu yöneticinin yöneticilik sıfatının fiilen sona erdiği kabul edilemeyecektir. Bu durumda eski yöneticinin şirketin diğer yöneticileriyle birlikte gerçek kişi tacir sıfatıyla fiilen yöneticiliğinin devam ettiğinin, hukuken de mali işlerden kaynaklı cezai sorumluluğunun eskisi gibi devam edeceğinin kabulü gerekmektedir.
Hemen belirtmek gerekir ki; karşılıksızdır işlemi yapılan bir çekin alacaklısının, şirketin mali işlerini yönetmekle sorumlu kılınan bir yöneticiyi veya bu hususta bir karar alınmaması halinde tüm yöneticileri şikayet etmesiyle açılacak ceza davasında; bu yöneticilerden birinin esasen şirketteki yöneticilik vasfının ve yetkilerinin fiilen ve hukuken sona erdiğinin tespit edilmesi nedeniyle beraat etmesi halinde, ticaret sicilindeki duruma güvenerek, bu kişinin yöneticilik sıfatının sona erdiğini bilmeden (iyi niyetle) dava açan şikayetçi alacaklı aleyhine, haksız yere dava açılmasına neden olduğu gerekçesiyle yargılama giderlerine hükmedilmemesi, bu giderlerden ilanı yapmayan tüzel kişinin yönetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulması gerekmektedir.” yönündeki gerekçe de yine somut uyuşmazlık bakımından benimsenmektedir.
G-)SONUÇ
Çekle ilgili olarak, karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçundan açılan ceza davalarında; anonim şirket yönetim kurulu üyesinin, çekin bankaya ibrazı tarihinden önce istifa ederek yönetim kurulu üyeliğinden ayrılması durumunda, bu durumun yönetim kurulu tarafından ticaret sicilinde tescil ve ilân edilmemiş olması halinde dahi tescil ve ilanın kurucu değil bildirici mahiyette bir işlem olması nedeni ile kural olarak yönetim kurulu üyesinin cezaî sorumluluğuna gidilemeyeceği, ancak, anonim şirket yararına olmak üzere piyasada kendisi, ayrıldığı anonim şirketle bağlantısı olduğu tespit edilen üçüncü kişiler veya ayrıldığı anonim şirket adına; çek düzenlemeye, bu kişiler adına düzenlenen çeki bir şekilde ele geçirerek şirketin alacaklılarına şirket menfaatine teslim etmeye veya anonim şirket adına halen yönetici gibi davranarak bu çeklerle anonim şirket yararına mal veya hizmet alımına devam etmesi halinde; yöneticinin, borçlu anonim şirketle fiili bağlantısını sona erdirmediği kabul edilerek, çekin karşılığını bankada bulundurmakla yükümlü olacak diğer anonim şirket yöneticileriyle birlikte cezaî sorumluluğunun devam etmesi gerektiğine, 17.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.