Yargıtay Kararı 7. Ceza Dairesi 2020/792 E. 2020/3802 K. 04.03.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/792
KARAR NO : 2020/3802
KARAR TARİHİ : 04.03.2020

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5411 sayılı Yasaya muhalefet, özel belgede sahtecilik
HÜKÜM : Sanıklar hakkında özel belgede sahtecilik suçundan kamu davasının ortadan kaldırılmasına,5411 sayılı Yasaya muhalefetten sanıklar … hakkında beraat, sanıklar … ve … hakkında hükümlülük

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
I) Katılan … vekilinin sanıklar hakkında Özel belgede sahtecilik suçundan verilen ortadan kaldırma kararını temyizi üzerine yapılan incelemede;
Yapılan duruşmaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, gösterilen gerekçeye ve takdire göre katılan … vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
II) Sanıklar … ve … müdafiileri ile katılan … vekilinin sanık … hakkında zimmet suçundan verilen beraat kararını ve sanıklar … ve … hakkında verilen mahkumiyet hükümlerini temyizi üzerine yapılan incelemede ise;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141, 5271 sayılı CMK’nun 34. ve 230. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur.
Hükmün gerekçesinde ise CMK’nun 230. maddesi uyarınca, suç oluşturduğu kabul edilen eylemin gösterilmesi, ulaşılan kanaat, sanıkların suç oluşturduğu sabit görülen fiilleri ve bunun nitelendirilmesinin yapılması, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan veya reddedilen dellilerin belirlenmesi ile mantıksal ve hukuksal bütünlük sağlanarak herkesi tatmin edecek ve anlaşılır kararın, bu hali ile Yargıtay denetime olanak verecek biçimde gerekçeli olması gerektiği Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25.01.2011 tarihli ve 2010/7-192 E., 2011/1 K. sayılı kararında belirtilmiştir.
Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime olanak sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.
5271 sayılı CMK’nun 230. maddesinin 1/c bendine uygun şekilde ulaşılan kanaat ve sanığın suç oluşturduğu kabul edilen fiiline uygun delillerin nitelendirilmesi yapılarak, mahkumiyete götüren delillerin nelerden ibaret olduğu açıklanmalı, deliller ile varılan sonuç arasındaki dosya kapsamına uygun, mantıksal ve hukuksal bağ kurularak hüküm kurulması gerekirken CMK’nun 289/1-g hükmüne aykırı davranılarak işlemlerin ne şekilde nitelikli veya basit zimmet olarak kabul edildiği denetime imkan verecek şekilde açıklanmaksızın yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabüle göre;
Tediye fişleri kullanılarak banka parasının zimmete geçirilmesinde fiilin, basit ya da nitelikli zimmet suçunu oluşturup oluşturmayacağının değerlendirilmesi bakımından;
Tediye fişleri bulunamamış ya da bulunan tediye fişlerinde mudi imzası yok ise eylem basit zimmet;
Mudinin yanıltılarak veya kandırılarak imzalatılan boş bir tediye fişini kullanıp, mudinin bilgi ve talimatı olmaksızın hesabından para çekerek mal edinilmiş ise eylem nitelikli zimmet;
Tediye fişine mudi yerine sahte imzalar atmak suretiyle gerçekleştirilen işlemler ile ilgili olarak, fişler üzerindeki sahte imzaların ilk bakışta ve basit bir inceleme ile sahteliğinin anlaşılması halinde eylem basit zimmet, sahteciliğin aldatıcılık özelliğinin bulunması halinde ise eylem nitelikli zimmet suçunu oluşturacaktır.
Mudi ya da mudilerin güvene dayalı olarak boş tediye fişlerini önceden kullanılmak üzere banka görevlisine vermesi halinde güveni kötüye kullanma suçunun, sanığın mudi ya da mudileri kandırarak önceden alınmış boş dekontları daha sonra kullanmasının ise nitelikli zimmet suçunu oluşturacağı göz önüne alındığında,
Somut olayda;
… Bank (…)… Şubesinde müşteri hizmetleri müdür yardımcısı olarak çalışan sanık … …’in suç tarihinde … Konut Yapı Kooperatifinin denetçisi olduğu diğer sanık …’un ise anılan kooperatifin başkanı olduğu, sanıkların birlikte çalıştıkları Kooperatifinin terste kalan hesaplarını düzeltmek için, banka zararına işlemler yaparak birlikte menfaat temin ettikleri, sanık …’in kooperatif hesabından yetkisiz nakit çektiği, yine …’in hesabından yazılı talimatı olmadan muayyen paraları çektiği 01.11.2002 tarihli ve 1 sayılı müfettiş raporu ile açıklandığı ve bu rapora dayanarak sanıklar hakkında dava açıldığı gözetilerek, sanıkların subut bulan eyleminin nitelikli ya da basit zimmet kapsamında kalıp kalmadığının denetime olanak verecek şekilde tespiti bakımından işlemlere ilişkin tediye fişlerinin, virman talimatlarının, imza kartonetlerinin fiziki olarak dosyaya celp edildikten sonra, sanıkların eyleminin gerçekleşen her bir işlem yönünden belirtilen kriterlere göre, basit ya da nitelikli zimmet suçunu oluşturup oluşturmayacağının değerlendirilmesi, sahte imzalı tediye fişleri ile yapılan işlemler yönünden; mudilere ait hesap kartonetlerinde bulunan imzalarla sahte mudi imzası taşıyan fişlerdeki imzalar karşılaştırılıp aldatma kabiliyetinin bulunup bulunmadığının mahkemece saptanması, denetime imkan verecek şekilde tutanağa geçirilmesi, işlemlerin çokluğu ve duraksama halinde mahkemeye yardımcı olma ve aydınlatma bakımından bankacılık işlemleri konusunda uzman bir bilirkişinin görüşüne başvurulup her bir işlem bakımından duraksamaya yer bırakmayacak şekilde, eylemlerin ayrı ayrı basit ya da nitelikli zimmet olup olmadıklarının tespit edilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik araştırmaya dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi,
Yasaya aykırı, katılan … vekili ile sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 04/03/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.