Yargıtay Kararı 7. Ceza Dairesi 2018/8519 E. 2018/14851 K. 26.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/8519
KARAR NO : 2018/14851
KARAR TARİHİ : 26.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5607 sayılı Kanuna muhalefet
HÜKÜM : Hükümlülük, müsadere

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
1-Suç tarihi ve ele geçen eşyanın niteliği itibariyle, 5752 sayılı Yasa ile değişik 4733 sayılı Yasanın 8/4. maddesi gereğince sanığın mahkumiyetine karar verilmesi yerine uygulama yeri bulunmayan 5607 sayılı Yasanın 3/5. fıkrası gereğince yazılı şekilde hüküm tesisi,
2- Dairemizce de kabul gören Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.04.2014 tarih ve 2013/7-591 Esas, 2014/171 Karar sayılı kararında; suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesindeki özellikler, fiillerin işleniş yer ve zamanı, fiiller arasında geçen süre, korunan değer ve yarar, hareketin yöneldiği maddi konunun niteliği, olayların oluş ve gelişimi ile dış dünyaya yansıyan diğer tüm özellikler birlikte değerlendirilip, sanığın eylemlerini bir suç işleme kararının icrası kapsamında gerçekleştirip gerçekleştirmediği ve hakkında TCK.nun 43. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı hususlarının tartışılarak belirlenmesi gerektiğinin belirtildiği dikkate alınarak;
İncelemeye konu Beytüşşebap Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/12 Esas, 2016/43 Karar sayılı dosyasında suç tarihinin 01.12.2010, iddianame düzenlenme tarihinin 17.12.2010 olduğu,
Dairemizde aynı gün incelenen 2014/7847 Esas sayılı dosyada (Çatak Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/22 Esas, 2013/15 Karar sayılı dosyasına ilişkin) suç tarihinin 06.09.2010, iddianame düzenleme tarihinin 30.03.2011 olduğu,
Temyiz edilmeksizin kesinleşen Pervari Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/4 esas, 2013/63 karar sayılı dosyasında suç tarihinin 06.11.2010, İddianame düzenleme tarihinin 31.01.2011 olduğu,
Dairemizin 12.01.2015 tarihli ve 2013/21731 E. – 2015/68 K. sayılı ilamıyla her üç dosyadaki “sanığın eylemleri nedeniyle sanık hakkında TCK.nun 43. maddesinin uygulanıp uygulanamayacağının mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği, yerel mahkemesince bozmaya uyularak sanığın bozma ilamında belirtilen dosyası getirtilip incelenerek, “Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda
mahkememizce zincirleme suç hükümleri yönünden yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde; mahkememizdeki olaya ilişkin suç tarihinin ve olay tutanak tarihinin 01.12.2010 tarihi, iddianame tanzim tarihinin 17.12.2010 tarihi olduğu, Pervari Asliye Ceza Mahkemesinde görülen dosyadaki olay tutanak tarihinin 06.11.2010, iddianame tanzim tarihinin 31.01.2011 tarihi olduğu, Çatak Asliye Ceza Mahkemesinde görülen dosyadaki olay tutanak tarihinin 06.09.2010, iddianame tanzim tarihinin 30.03.2011 tarihi olduğu tespit edilmekle, Yargıtay 7.Ceza Dairesinin 2012/22611 Esas, 2012/23950 Karar ve yine Yargıtay 7.Ceza Dairesinin 2009/17175 Esas, 2012/19141 Karar sayılı ilamlarında ve benzer birçok kararında da belirtildiği gibi, sanığa isnat edilen suçların niteliği, işlendiği tarih aralıkları, suçların işlendiği yerlerin çeşitliliği, sanığın yakalandığı coğrafi yerlerin konumu, yakalanma şekli, kullanılan vasıtalar, suç konuları, kolluk tarafından düzenlenen olay tutanak tarihlerine göre, araya aylık olarak geniş zaman dilimleri girecek şekilde işlenmesi gözetilerek, suç tarih aralıklarının zincirleme suç için gereken “değişik zamanlar” ibaresine ilişkin unsuru hususunda, incelenen dosyalardaki suç tarih aralıklarının makul bir zaman ve fasıla dilimi olarak kabul edilemeyecek aralıkta olduğu, iddia edilen suçların, sanığın tek bir kast ile bir suç işleme kararının icrası kapsamında görülemeyeceği, sanığın her defasında eyleme ilişkin yeni bir karar ile kastının yenilendiğinin ve yeni bir suç işleme kastının varlığının kabulü gerekeceğinden, somut olayda bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda atılı suçu işlediğinin kabulünün mümkün olmadığı, zira değişik zamanların bu şekilde geniş yorumlanmasının kanun koyucunun amacına uygun düşmediği, aksi halde makul aralık içermeyen uzun aralıklarla defaten işlenen suçların cezalandırabilme imkanının bulunmadığı, kaldı ki Yargıtay kararlarından da açıkça anlaşılacağı üzere, kaçakçılık suçuna ilişkin zincirleme suçlarda asıl aranacak hususun hukuki kesinti değil, fiili kesinti olduğunun belirtildiği, bu nedenle somut dosya içerikleri ve suç tarihleri ile kolluk olay tutanaklarına göre, her bir eyleminde fiili kesinti bulunan sanığın her bir eylemin ayrı ve bağımsız suç teşkil ettiğinin kabulü ile sanığın her bir eylemi için ayrı ayrı kaçakçılık suçundan yargılamasının yapılmasının gerektiği mahkememizce kabul edilmekle, somut olayda yasal şartları oluşmadığından sanığın eylemi nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 43.maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümleri sanık hakkında uygulanmamıştır.” gerekçesiyle TCK’nun 43. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına ve eylemleri nedeniyle sanığın üç kez cezalandırılmasına karar verilmesi, direnme niteliğinde olmayıp eylemli uyma niteliğinde olduğu kabul edilerek temyiz incelemesi yapılmış;
Bozma üzerine yerel mahkemece, TCK.nun 43. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilerek sanığın eylemleri için Çatak Asliye Ceza Mahkemesi ve Beytüşşebap Asliye Ceza Mahkemesince ayrı ayrı cezaya hükmedilmiş ise de, yukarıda belirtilen ve Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı uyarınca, tek suç işleme kararı kapsamında 3 ay gibi kısa aralıkla üç kez 4733 sayılı Yasanın 8/4. maddesinde düzenlenen suçu işlemesi, hukuki kesintinin kolluk tarafından düzenlenen olay tutanağıyla değil, iddianame düzenlenmesiyle gerçekleşecek olması, işlemiş olduğu suçtan dolayı henüz hakkında iddianame düzenlenmeden, aynı suç işleme kararıyla hukuki kesinti gerçekleşmeden yeniden suç işleyen sanık hakkında Çatak Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/31 E, 2018/43 karar nolu dosyası ile birleştirilip, temyiz edilmeksizin kesinleşen Pervari Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/4 Esas, 2013/63 Karar sayılı dosyasının aslı ya da onaylı örneklerinin getirtilip incelenmesi, zincirleme suç hükümlerinin uygulanması ve kesinleşen cezasının mahsubunun düşünülmesi yerine, sanığın her bir eylemi ayrı suç kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, sanık müdafii ile TAPDK vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.12.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.