Yargıtay Kararı 7. Ceza Dairesi 2018/5361 E. 2018/14822 K. 13.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/5361
KARAR NO : 2018/14822
KARAR TARİHİ : 13.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 4733 sayılı Kanuna muhalefet
HÜKÜM : Sanıklar …, …, …, …, … hakkında davanın reddine, Sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … hakkında hükümlülük, erteleme, diğer sanıklar hakkında hükümlülük, araçların sahiplerine iadesine, araçların müsadere talebinin reddine, tasfiye

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
I) Sanık …’un temyizine göre yapılan incelemede;
Hükmün sanık …’a 06.01.2015 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmakla, hükmü yasal süresinden sonra 20.01.2015 tarihli dilekçe ile temyiz etmiş bulunan sanığın temyiz talebinin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
II) Sanık … müdafii, sanık … müdafii, sanık … müdafii, sanık … müdafii, sanıklar …, …, … müdafii, sanıklar …, …, … müdafii, sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …’in temyiz istemlerine yönelik yapdan incelemede;
1. Ceza Muhakemesi Hukuku’muzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nun 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında kural olarak Cumhuriyet Savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan Kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da. “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
CMK’nun 225. maddesi uyarınca ise; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” Bu madde gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Anılan kanuni düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açık aykırılık oluşturacaktır.Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hakim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır. 5271 sayılı CMK’nun 170. maddesinin 4. fıkrasında “iddianamede yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” hükmü gereğince, yukarıda belirtilen açıklamalar çerçevesinde, dosyada mevcut iddianamede anlatılan olaylar ile “5 nolu olay” kapsamında şüpheli olarak gösterilen …, …, …, …, …, …, …, … ‘nin ne şekilde ilişkilendirildiği hiç bir şekilde açıklanmadan, “9 nolu olay” kapsamında şüpheli olarak gösterilen … ve …’nin nakil aracının görüldüğü iş yeri çalışanları olduğu belirtilmekle birlikte ne şekilde suça karıştıkları açıklanmadan, “10 nolu olay” kapsamında …’in şüpheli olarak gösterilmesine
rağmen ne şekilde suça karıştığı hiç bir şekilde açıklanmadan. “14 nolu olay” kapsamında şüphelilerin evinde sigara ele geçirildiği belirtilmesine rağmen sigaraların ne şekilde ele geçirildiği ve ne miktarda sigara ele geçirildiği dahi açıklanmadan dava açıldığı gözetilerek, iddianame tavzih ettirilmeden yargılamaya devamla hüküm kurulması,
2. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141, 5271 sayılı CYY’nın 34. ve 230. maddeleri uyranıca bütün mahkeme kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur.
Hükmün gerekçesinde ise CYY’nın 230. maddesi uyarınca, suç oluşturduğu kabul edilen eylemin gösterilmesi, ulaşılan kanaat, sanıkların suç oluşturduğu sabit görülen fiilleri ve bunun nitelendirmesinin yapılması, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan veya reddedilen delillerin belirlenmesi ile mantıksal ve hukuksal bütünlük sağlanarak herkesi tatmin edecek ve anlaşılır kararın, bu hali ile Yargıtay denetimine olanacak verecek biçimde gerekçeli olması gerektiği Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25.01.2011 tarihli ve 2010/7-192 E., 2011 1 K. sayılı kararında belirtilmiştir.
Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime olanak sağlamak bakımından, hükmün gerekeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.
5271 sayılı CYY’nın 230. maddesinin 1/c bendine uygun şekilde ulaşılan kanaat ve sanığın suç oluşturduğu kabul edilen fiiline uygun delillerin nitelendirilmesi yapılarak, mahkumiyete götüren delillerin nelerden ibaret olduğu açıklanmalı, deliller ile varılan sonuç arasındaki dosya kapsamına uygun, mantıksal ve hukuksal bağ kurularak hüküm kurulması gerekirken dava konusu olayların tek tek irdelenmek sureti ile hangi olay nedeniyle hangi hükmün kurulduğu açıklanmadan ve denetime imkan vermeyecek şekilde yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, sanık … müdafii, sanık … müdafii, sanık … müdafii, sanık … müdafii, sanıklar …, …, … müdafii, sanıklar …, …, … müdafii sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …’in temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13/12/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.