Yargıtay Kararı 7. Ceza Dairesi 2015/18725 E. 2015/23376 K. 03.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/18725
KARAR NO : 2015/23376
KARAR TARİHİ : 03.12.2015

Tebliğname No : 7 – 2015/238378
MAHKEMESİ : Akçadağ Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 25/11/2014
NUMARASI : 2013/171 (E) ve 2014/235 (K)
SUÇ : 5607 sayılı Yasa’ya Muhalefet

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
Gümrük İdaresi vekili 29.12.2014 havale tarihli dilekçe ile temyiz talebinden vazgeçtiğinden sanığın ve sanık müdafiinin temyiz istemi üzerine yapılan incelemede;
Sanığın gıyabi kararın tebliği sırasında askerde bulunmasına karşın tebligatın sivil adresine yapıldığı anlaşılmakla, sanığın ve sanık müdafiinin öğrenme üzerine hükmü yasal süresi içinde temyiz ettiği kabul edilip temyiz isteğinin reddine dair mahkemenin 04.05.2015 tarihli 2013/171 Esas-2014/235 Karar sayılı ek kararı kaldırılarak 25.11.2014 tarihli hükme yönelik yapılan temyiz incelemesinde;
Gerekçeli kararda, dava konusu olaya uygun olarak değerlendirme yapıldığı cihetle, sanığın dosya kapsamındaki savunmalarıyla bağdaşmayacak şekilde, “…sanığın aşamalardaki savunmalarında Siirt merkezden tanımadığı bir kişiden sigaraları satın aldığı, iş arkadaşlarının sigara siparişi verdiğini, arkadaşları ile birlikte içmek için satın aldığını,” belirttiğine dair bölümün sehven yazıldığı anlaşılmış olup bu husus maddi hata kabul edilerek mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
1) 24.11.2015 günlü 29542 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile 5237 sayılı TCK.nın 53.maddesinin bazı bölümlerinin iptal edilmesi nedeniyle anılan maddenin yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
2) 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, aynı maddenin 1.fıkrasının (c) bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet hakları ile vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverilmesine, altsoyu dışında kalanlarla ilgili bu hak ve yetkilerden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi,
Yasaya aykırı, sanığın ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden ve bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nm 322. maddesi uyarınca, hükümden TCK.nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılması, yerine “24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 E. , 2015/85 K. sayılı kararındaki iptaî, edilen hususlar gözetilerek, 5237 sayılı TCK’nun 53/1-2-3 madde fıkralarının tatbikine,” ifadesinin eklenmesi ve sair kısımların aynen bırakılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 03/12/2015 günü oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
21/07/2013 tarihinde 250 karton yabancı menşeyli sigara ile yakalanan sanık hakkında 5607 sayılı kanunun 3/18 maddesi ile cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır. Mahkeme, sanığın 5607 sayılı kanunun 3/18, TCK. 62/2 maddeleri ile 2 yıl 6 ay hapis ve 80.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Sayın çoğunluk ise mahkeme kararının onanmasına karar vermiştir.
Sanığın eyleminin 6455 sayılı Kanun ile değişik 5607 sayılı kanunun 3/10 maddesine uyduğunu düşündüğümden Sayın Çoğunluğun onama kararına katılmıyorum.
Şöyle ki;
1 – 6455 sayılı kanun ile yapılan değişiklikle tütün, tütün mamulleri ve alkollü içkiler için 5607 sayılı kanunun 10 ve 18. maddelerinde farklı ceza düzenlemesi getirilmiştir. Ayrıca, 3 maddenin 18. fıkrasında ise yeni bir suç tanımı yapılmıştır. Değişiklik ile farklı ifadelerle, tütün ve tütün mamulleri/alkollü içkiler bakımından yasada iki hüküm olduğu algısı yaratılmıştır. Yasada aynı konuda iki farklı düzenleme olup olmadığını veya 3/10 – 3/18 hükümlerinin nasıl anlaşılması gerektiğini yasal hükümlere göre incelememiz gerekmektedir.
Kaçakçılık kavramını ve ilgili yasa hükümleri;
5607 sayılı KMK nun “amaç başlıklı 1. maddesi hükmü şöyledir:
“Bu Kanunun amacı, kaçakçılık fiilleri ve yaptırımları ile kaçakçılığı önleme, izleme, araştırma usûl ve esaslarını belirlemektir.”
Maddede sözü edilen kaçakçılık fiilleri “gümrük kaçakçılığı” fiilleridir. 4458 sayılı Gümrük Kanunun “amaç” başlıklı 1. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti Gümrük Bölgesine giren ve çıkan her eşya hakkında gümrük kurallarına göre işlem yapılması gerekmektedir. Aynı Kanunun 2. maddesine göre “Gümrük Bölgesi” Türkiye Cumhuriyeti topraklarını kapsamaktadır. Kara suları, iç sular ve hava sahası gümrük bölgesine dahildir. Gümrük bölgesine giren ve çıkan “eşya” deyimi Gümrük Kanunun 3. maddesinin 23. bendi hükmüne göre her türlü madde, ürün ve değeri ifade etmektedir. Dava konusu olan sigaralar da bu hüküm kapsamında eşyadır. Gümrük bölgesinden girişi ve çıkışı da gümrük kurallarına tabidir.
4458 Sayılı Kanundaki düzenleme 5607 Sayılı Kanunun 2. maddesinde yer alan gümrük vergisi tanımı olan “Gümrük idaresi veya başka idarelerce, eşyanın ithali veya ihracına bağlı olarak uygulanan vergiler ile diğer malî yükümlülükleri, ifade eder.” hükmü ile birleştirildiğinde belirtilen kurallara uyulmadan gümrük bölgesine eşya sokulması veya gümrük bölgesinden çıkarılması kaçakçılık fiili olarak kabul edilecek ve bu fiili işleyenler hakkında 5607 sayılı KMK nun fiile uygun maddesi uyarınca yaptırım uygulanacaktır.
Nitekim, 6455 Sayılı Kanun ile değişik 5607 Sayılı Kanunun 3. maddesi incelendiğinde bu maddede 1. fıkrasında “Eşyayı, gümrük işlemlerine tâbi tutmaksızın Türkiye’ye ithal eden kişi…”, 1. fıkranın 2. cümlesinde ” Eşyanın, belirlenen gümrük kapıları dışından Türkiye’ye ithal edilmesi halinde,…….” 2. fıkrasında “Eşyayı, sahte belge kullanmak suretiyle gümrük vergileri kısmen veya tamamen ödenmeksizin, Türkiye’ye ithal eden kişi……” şeklinde giden suç tanımından anlaşıldığı üzere eşyanın vergileri ödenmeden yani gümrük işlemleri yapılmadan yurda sokulması halinde kaçakçılık suçunun oluşacağı kabul edilmektedir. Bu hükümlerden hareket ettiğimizde eşyanın kaçak sayılabilmesi için mutlak surette gümrük işlemleri yapılmadan, vergileri ödenmeden ithal edilmesi gerekmektedir. 3. maddenin 1-9. fıkralarında kaçakçılık suçları tanımlanırken cezaları da birlikte öngörülmüştür.
Muhalefet konumuz bakımından 5607 sayılı kanunun 6455 sayılı kanunla değişik 3. maddesinin 10 ve 18. Fıkralarını da ayrıca incelemekte zaruret bulunmaktadır;
3. maddenin 10. fıkra hükmü şöyledir;
“Kaçakçılık suçunun konusunu oluşturan eşyanın akaryakıt ile tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkiler olması halinde, kaçakçılık suçunu işleyen kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”
3. maddenin 18. fıkra hükmü söyledir;
” Ambalajlarında bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaret bulunmayan tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkileri üreten, yurda sokan, ticarî amaçla bulunduran, nakleden, satışa arz eden veya satanlar üç yıldan altı yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” denilmektedir.
10. fıkra hükmüne dikkatle baktığımızda kaçakçılık suçunun konusunu oluşturan eşyanın akaryakıt ile tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkiler olması halinde faile uygulanacak cezanın 2 yıldan 5 yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası olarak ön görülmek suretiyle arttırıldığını görmekteyiz. Bunun anlamı şudur 10. fıkradan önceki fıkralarda tanımlanan kaçakçılık suçlarının konusunu oluşturan eşyanın tütün, tütün mamulleri, alkollü içki, akaryakıt vs. olması halinde 10. fıkra uygulanacaktır. 10. fıkradan sonraki fıkralarda tanımlanan suçlar hakkında ise eşya tütün, tütün mamulü, alkollü içki veya akaryakıt olsa dahi 10. fıkra hükmü uygulanamayacaktır. Dava konusu eşya ise 3. maddenin 1. fıkrası kapsamında gümrük işlemine tabii tutulmadan yurda sokulmuş eşyadır. Bu nedenle failin 10. fıkra hükmüne göre cezalandırılması gerekir.
Dava konusu eşyanın, 3. maddenin 18. fıkrasında tanımlanan suç konusu olan eşya kapsamına giren eşya kapsamına girip girmediği konusuna gelince;
Kanaatimce yasal olmayan yollardan yurda sokulan yabancı menşeli tütün, tütün mamulleri ve alkollü içecekler 18. fıkra kapsamına girmemektedir.
Çünkü; 18. fıkra hükmü 6455 sayılı kanun ile 5607 sayılı kanunun 3. maddesine 4733 sayılı kanunun 8/4. maddesinden aktarılmıştır. 4733 sayılı kanun ise Türkiye’de üretilen ve işlenen tütün ve tütün mamullerinin üretimi, işlenmesi, alımı, satımı konularını düzenlemektedir. Dolayısıyla 18. fıkra yerli üretim tütün, tütün mamulleri ve alkollü içkilere ilişkin olarak işlenen suçları tanımlamaktadır. Buna karşılık, 18. fıkra hükmünde yer alan “yurda sokan” ifadesinden bu fıkranın yasal olmayan yollardan yurda sokulan yabancı menşeyli tütün ve tütün mamullerini de kapsadığı şeklinde bir görüş ileri sürülebilir. Kanaatimce bu görüş de isabetli olmayacaktır. Söz konusu ifadeden anlaşılması gereken şudur;
Yasal olarak ithal edilip de Gümrük Kapılarından bandrol yapıştırılması gereken ürünlerin bu bandrolleri yapıştırmadan yurda sokulması hali anlaşılmalıdır. Bu noktada tütün ve tütün mamullerinin etiketlenmesi ile ilgili yönetmelik ve tebliğleri incelemekte fayda vardır.
06.01.2005 tarihli ve 25692 sayılı Resmi Gazete yayımlanan Tütün mamullerinin zararlarından korumaya yönelik üretim şekline, etiketlenmesine ve denetlenmesine ilişkin usul ve esaslar hakkında yönetmeliğin 4. maddesinde üretici tanımı yapılmaktadır. Buna göre “Üretici: Tütün mamulünü üreten veya ürüne adını, ticari markasını veya ayırt edici işaretini koymak suretiyle kendini üretici olarak tanıtan gerçek veya tüzel kişiyi; üreticinin Türkiye dışında olması halinde, üretici tarafından yetkilendirilen temsilciyi ve/veya ithalatçıyı; ayrıca ürünün tedarik zincirinde yer alan ve faaliyetleri ürünün güvenliğine ilişkin özelliklerini etkileyen gerçek veya tüzel kişiyi,” ifade etmektedir.
Yani üretici, yerli tütün ve tütün mamullerini üreten veya yurt dışında bulunan üretici tarafından ise yetkilendirilen temsilci/ithalatçı tarafından yasal olarak tütün ve tütün mamulü ithal eden kişidir. Yönetmeliğin 7. maddesinde ise “Etiketleme” düzenlemesi yapılmıştır. 7. maddenin 3. fıkrasında “…….. Üretici veya ithalatçı firma tarafından, genel uyarılar ile birleşik uyarıların kullanım sırası ve süresi dönüşümlü olarak her bir marka için belirlenerek Kuruma bildirilir. Kurum gerekli gördüğü takdirde kullanım sırasını ve süresini değiştirebilir……” ve keza yönetmeliğin aykırı davranışlarda uygulanacak hükümler başlıklı 12. maddesinde “Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı olarak birim paket ambalajları üzerinde uyarı mesajlarını taşımayan tütün mamullerini ithal eden…….” hükümlerine geçen ” …Tütün mamulünün etiketlemesinin üretici veya ithalatçısı tarafından yapılabileceği ve etiketlemeye aykırı ithal eden kavramları” da fikrimizi destekler ifadelerdir. Keza, 30.12.2012 tarihli ve 28513 sayılı Resmi Gazete de yayımlana Tütün, Tütün Mamulleri, Alkol Ve Alkollü İçkilerin İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği Ve Denetimi: 2013/19) nin 1. maddesinde amaç “(1) Bu Tebliğin amacı, ithalatta ekli listelerde yer alan ürünlerin ilgili teknik mevzuata uygunluğunun belgelenmesine, bildiriminin yapılmasına ve denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” 2. maddesinde kapsamı “(1) Bu Tebliğ Serbest Dolaşıma Giriş Rejimi, Dahilde İşleme Rejimi, Hariçte İşleme Rejimi, Gümrük Kontrolü Altında İşleme Rejimi ve Geçici İthalat Rejimine tabi tutulan ekli listelerde yer alan maddelerin ithalatına ilişkin usul ve esasları kapsar.” 3. maddesinde dayanak “(1) Bu Tebliğ, 13.10.2005 tarihli ve 25965 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7/9/2005 tarihli ve 2005/9454 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki Dış Ticarette Teknik Düzenlemeler ve Standardizasyon Rejimi Kararının 4 üncü maddesine dayanılarak düzenlenmiştir.” 4. maddesinde Gümrük işlemleri “(1) Ek-1’de yer alan ürünlerin ithalatında, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunca düzenlenen uygunluk belgesi veya kapsam dışı yazısı beyannamenin tescili sırasında Gümrük İdarelerine ibraz edilir.
(2) İthalatçı, ithal edeceği ürünlerin denetlenmesinden ve kapsam dışı beyanından sorumludur.” Yukarıda belirtilen düzenlemelerden anlaşıldığı üzere etiketlemenin yapılabilmesi için eşyanın (sigaranın) yasal yoldan yurda getirilmesi halinde mümkündür. Esasen yasal olmayan yöntemlerle yurda sigarayı kaçak olarak getiren kişinin bu ürüne bandrol, etiket alması mümkün bulunmamaktadır.
Bu durum karşısında 3. maddesinin 18. fıkrası hükmü konusu eşya ya yurt içersinde üretilen yada yasal olarak ithal edildiği halde etiket, hologram gibi benzeri işaretler yapıştırılmadan yurda sokulup ticarete konu yapılan eşyadır.
Nitekim,
3. maddenin 10. fıkrası ile 18. fıkrası hükümlerinin uygulanmasında meydana gelen karışıklıklar nedeni ile bu fıkra hükümleri 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı kanunun 89. maddesi ile yeniden düzenlenmiştir. Yapılan bu düzenleme ile fıkra hükümlerine görüşümüz doğrultusunda açıklık getirilmiştir. Buna göre, 10. fıkra yurda yasal olmayan yollardan getirilen yabancı menşeyli tütün,tütün mamulleri, akaryakıt ve alkollü içkiler bakımından, 18. fıkra ise yerli üretim tütün-tütün mamulü ve alkollü içkiler ve ithal edilerek bandrolsüz yurda sokulan ürünler bakımından uygulanacaktır.
Yukarıda yaptığım gerekçelerle Sayın Çoğunluğun onama kararına katılmıyorum.
Muhalif Üye