Yargıtay Kararı 7. Ceza Dairesi 2015/14325 E. 2015/20015 K. 01.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/14325
KARAR NO : 2015/20015
KARAR TARİHİ : 01.10.2015

Tebliğname No : 7 – 2014/36784
MAHKEMESİ : İstanbul 57. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28/11/2012
NUMARASI : 2011/20 (E) ve 2012/22 (K)
SUÇ : 4733 sayılı Yasaya Muhalefet

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
I) Gümrük İdaresi vekilinin temyizine göre yapılan incelemede;
Sanığın eyleminin suç tarihi ve ele geçen eşyanın niteliği itibariyle 5752 sayılı Yasa ile değişik 4733 sayılı Yasa kapsamında kaldığı cihetle, suçtan doğrudan zarar görmeyen gümrük idaresinin davaya katılma ve hükmü temyize yetkisi bulunmadığından, gümrük idaresi vekilinin vaki temyiz talebinin 5320 sayılı Yasa’nın 8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 317.maddesi gereğince REDDİNE,
II- Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu vekilinin temyizine göre yapılan incelemede;
Sanığın üzerinde ve elindeki siyah poşet içerisinde yapılan aramada 30 karton sigara yakalandığı, sigaranın kaçak olduğu , sanığın ticari maksatla kaçak sigara bulundurduğu ve şahsi kullanım dışında kaldığı, sabit olduğu görülmekle, sanığın mahkumiyeti yerine yazılı gerekçe ile beraatına karar verilmesi,
Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Yasa’nın 8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.10.2015 günü oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Suç tarihinde Eyüp l. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 2011/426 Değişik iş sayılı önleme arama kararına istinaden kollukça İstanbul Otogarı’nda yapılan devriye çalışmaları sırasında,sanığın elinde siyah bir poşetle yürürken görülmesi ve durumdan şüphelenilmesi üzerine sanığın elindeki poşet içerisinde kaçak olduğu iddia edilen 30 karton sigara ele geçirilmiş, sanık tüm aşamalarda sigaraları ailesi ile birlikte içmek için aldığını söylemiştir.
Sanığın mahkumiyeti için yeterli ve yasal delil olup olmadığını irdelediğimizde;
Sanık sigaraları ticari amaçla aldığını hiç bir aşamada kabul etmemiştir. Bu durumda mahkumiyetin asıl kanıtı ele geçen sigaralar ve üzerinde yapılan inceleme sonucu elde edilen diğer bilgilerdir. O halde sigaraların nasıl ele geçirildiğine ve bu işlemin hukuka uygun olup olmadığını irdelemek gerekmektedir.
Dosyada bir örneği bulunan Eyüp 1. Sulh Ceza Mahkemesinin önleme arama karan incelendiğinde; huzur ve güven ortamının devamlılığını sağlamak, muhtemel terör olayları , hırsızlık , gasp , soygun , kap kaç , yankesicilik , kaçak cd, korsan gösteri… suç ve suçlularla daha etkin mücadele edebilmek , suç unsurlarının ele geçirilmesini sağlamak amacıyla mahalleler, otogar ve çevresi, alışveriş merkezleri , halkın yoğun olarak bulunduğu yerlerde 12.04.2011-03.05.2011 tarihleri arasında önleme araması yapılmasına karar verilmiştir.
Olayımız bakımından yasal düzenlemeler incelendiğinde;
Anayasamızın;
2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir.
12. maddesi “herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilemez, temel hak ve hürriyetlere sahiptir” hükmünü taşımaktadır.
13. maddesi ise, “temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlandırılabilir. Bu sınırlamalar Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” biçimindedir.
20. maddesinde de, özel hayatın gizliliği güvence altına alınmış ve “Milli güvenlik, kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça yine sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça, kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz ” hükümleri mevcuttur.
Yine Anayasamızın 38. maddesinin 6. fıkrası da “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez.” hükümünü amirdir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası’nın 206/2-a, 217/2, 230/1 maddeleri fıkralarıda hukuka uygun surette elde edilen delillerin kullanılabileceğini, kanuna aykırı elde edilenlerin ise hükme esas alınamayacağı şeklinde açık düzenlemeleri içermektedir.
Adli aramaların nasıl yapılacağı 5271 sayılı CMK.nun 116 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, arama kararı verebilmesi için makul şüphenin bulunması gereklidir
Önleme araması ise Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nun 9. maddesi ile Arama Yönetmeliğinin 18 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. PVSK.nun 9. maddesinin 2. fıkrası “arama talep yazısında, arama için makul sebeplerin oluştuğunun gerekçeleri ile birlike gösterilmesi gerekir.” hükmünü amirdir.
Arama talep yazısı dosyada mevcut değilse de, arama kararında yer alan arama talebi gerekçeleri, genel ve soyut kavramlardan ibaret olup 20 gün boyunca sürekli arama yapılmasına izin vermeyi haklı kılar nitelikte makul sebepler gösterilmemiştir. Belirtilen sebeple somut verilere dayanmayıp soyut ve genel olmaları yanında genel yollarda ve umuma açık alanlarda 20 gün süre ile önleme aramasına izin verilmesi, suç işlenmesinin ve tehlikenin önlenmesi amacını aşan ve genel arama boyutuna ulaşan yasaya aykırı bir karar olur ki, böyle bir arama sonucu ulaşılan delillerin yasal nitelikte olduğu kabul edilemez. Arama için makul şüphe ve sebeplerin olduğunu gösteren hiçbir olguya yer verilmeden genel ve soyut ifadelere dayalı ve genel aramaya dönüşen söz konusu arama izni yukarıda maddeler halinde belirtilen Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu, herkesin vazgeçilemez, dokunulamaz temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu, temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunulamayacağı, yalnızca şartları varsa, Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmamak kaydıyla kanunla sınırlandırılabileceği, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyasının aranamayacağı kurallarını boşa çıkaran ve adli aramayı düzenleyen CMK.nun 116. maddesindeki “yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa şüphelinin veya sanığın üstü eşyası, konutu, işyeri ve ona ait diğer yerler aranabilir” önleme aramasını düzenleyen PVSK.nun 9. maddesinin 2. fıkrasındaki “arama talep yazısında arama için makul sebeplerin oluştuğunun gerekçeleri ile birlikte gösterilmesi gerekir.” biçimindeki hükümleri bertaraf eden bir karar niteliğine dönüşmüştür. Aramanın genel ve soyut ifadeler dışında haklı ve makul bir gerekçesi gösterilmemiştir. Belirtilen gerekçeler ile tüm yurt sathında arama izni almak mümkün olur ki, bu da tüm eylem ve işlemlerinde hukukla kendisini bağlı sayması gereken hukuk devleti özelliği ile bağdaşmaz.
O halde; Eyüp 1. Sulh Ceza Mahkemesinin önleme aramasına ilişkin olarak verdiği karar, hukuka aykırı olup, bu karara istinaden durdurulup aranan sanıkta ele geçen ve suçun maddi konusunu oluşturan eşyanın delil olarak kullanılması mümkün değildir. Bu şekilde ele geçirilen eşya yok sayılıp varsa hukuka uygun elde olunan diğer kanıtlara göre hüküm kurulabilir. Hukuk dışı yöntemlerle el konulan sigaranın karine niteliğinde ki sayısına ve ayrıca yurtdışı üretim olduğunu gösteren incelemeler sonucu ulaşılan bilgilere dayanılamaz. Sanığın iradesi aleyhine savunması genişletilip ikrar olarak kabul edilemez. Anayasa’nın 38/6, 5271 sayılı Yasa’nın 206/2-a, 217/2,230/l.madde ve fıkralarına nazaran hukuka aykırı olarak elde edilen deliller hükme esas alınamaz.
Bütün bu açıklamalardan sonra;
Sanığın mahkumiyetini gerektiren hukuka uygun delil mevcut değildir. Savunmasında ticari amacının bulunmadığını söylemiştir. Hukuka aykırı bir arama kararına dayanılarak ele geçirilen sigaralar ve üzerinde yapılabilecek incelemeler sonucu bunların kaçak olduğunun tespitine ilişkin delillere dayanarak hüküm kurulması yukarıda açıklanan yasa hükümlerine aykırıdır.
Sonuç olarak; sanığın cezalandırılması için hukuka uygun olarak elde edilmiş yeterli delil mevcut bulunmadığından sanığın beraati ve dolayısıyla yerel mahkeme hükmünün onanması gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.
( Muhalif Üye)