YARGITAY KARARI
DAİRE : 7. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/23457
KARAR NO : 2015/16262
KARAR TARİHİ : 04.06.2015
MAHKEMESİ : Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 4733 sayılı Yasa’ya aykırılık
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
Müşteki Gümrük İdaresi adına hazine vekilinin 25.04.2013 havale tarihli dilekçesi ile temyiz talebinden vazgeçtiği gözetilerek, sanığın temyiz talebine göre yapılan incelemede;
Açılan davanın niteliğine göre, suçtan doğrudan zarar görmeyen ve davaya katılma hakkı bulunmayan gümrük idaresinin müdahilliğine karar verilerek lehine vekalet ücreti takdir edilmesi,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden ve bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 322.maddesi uyarınca, gümrük idaresine vekalet ücreti takdir edilmesine ilişkin kısmın hükümden çıkarılması, sair kısımların ise aynen bırakılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 04.06.2015 günü oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Sanık kullanmış olduğu araçla seyir halinde iken durumundan şüphelenilmesi üzerine kolluk görevlilerince durdurulmuş ve araçta yapılan aramada 27.700 paket kaçak ve bandrolsüz nitelikte sigara bulunmuş, açılan davanın yargılaması sonucu sanığın ticari amaçla sigara naklettiğinden bahisle mahkumiyetine karar verilmiştir.
Sanık kollukta ve mahkemede, nakliye işi yaptığını, açık kimlik ve adreslerini bilmediği iki şahısla nakli konusunda anlaştığı yükün sigara olduğunu bilmediğini savunarak suçlamayı kabul etmemiştir.
Anayasamızın;
2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir.
12. maddesi “herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez, temel hak ve hürriyetlere sahiptir” hükmünü taşımaktadır.
13. maddesi ise, “temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlandırılabilir. Bu sınırlamalar Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” biçimindedir. 20. maddesinde de, özel hayatın gizliliği güvence altına alınmış ve “Milli güvenlik, kamu düzeni ve suç işlenmesinin Önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve Özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça yine sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça, kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz…” hükümleri mevcuttur.
Yine Anayasamızın 38. maddesinin 6.fıkrası da “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez.” hükmü amirdir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası’nın 206/2-a, 271/2, 230/1 maddeleri fıkraları da hukuka uygun surette elde edilen delillerin kullanılabileceğini, yani kanuna aykırı elde edilenlerin ise hükme esas alınamayacağı şeklinde açık düzenlemeleri içermektedir.
Suç tarihinde adli aramaların nasıl yapılacağını düzenleyen 5271 sayılı CMK’nun 116. maddesi arama kararı verebilmesi için makul şüphenin bulunması ve aynı yasanın 119. maddesi aramanın, hakim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı takdirde kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlilerince yapılabileceği biçimindedir.
Sanık aşamalardaki savunmasında suçlamayı kabullenmemiştir.
Sanık hakkında mahkumiyet kararı verebilmek için yakalanan sigaralardan başka delil yoktur. Ancak arama, CMK’nun 119. maddesine aykırı biçimde, hakim kararı alınmadan Cumhuriyet savcısı ya da kolluk amirinin yazılı emri olmadan kolluk tarafından yapılmıştır. Kolluğun doğrudan arama yapması hukuka aykırıdır. Bu şekilde ele geçen delillerde hukuka aykırı delil niteliğindedir.
Yukarıda maddeler halinde belirtilen Anayasa ve CMK’nun hükümlerine nazaran; usulsüz aramayla ele geçen delillerin hükme esas alınması, hukuk devleti ilkesini zedeleyeceği, kişilerin Anayasa ile teminat altına alınmış temel hak ve özgürlüklerini korumasız bırakacağı aşikardır.
Sanık hiçbir aşamada suçu kabul etmemiştir. Usulsüz arama sonucu ele geçen suçun maddi konusu sigaralar ve sigaralar üzerinde yapılan inceleme sonucu ulaşılan bilgilerin yasal delil olarak kabulü mümkün değildir.
Anayasanın 38/6,5271 sayılı yasanın 206/2-a, 217/2, 230/1. madde ve fıkralarına nazaran hukuka aykırı biçimde elde edilen deliller hükme esas alınamayacağı ve başkaca sanığın mahkumiyeti için yasal delil bulunmadığından beraati gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun düzelterek onama kararına katılmıyorum.