YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/987
KARAR NO : 2023/2161
KARAR TARİHİ : 31.05.2023
…
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2013/12 E., 2022/170 K.
…
HÜKÜM/KARAR : Red
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında 01.02.1998 tarihli inşaat sözleşmesi yapılarak … kayıtlı arsalar üzerine 64 adet sosyal konutun inşası için anlaştıklarını, İzmir 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/34 Değişik İş dosyası ile tespit yaptırıldığını, inşaat seviyesinin %39 unun tamamlandığını, müvekkili şirketin 97.498.752.000 TL lik iş yaptığının tespit edildiğini, daha sonra yine İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesine başvurulduğunu, 2000/49 Değişik İş dosyası ile tespit yaptırıldığını, müvekkili tarafından yapılan imalatın parasal tutarın %5 ihale tenzilatı düşüldükten sonra 80.603.718.285 TL olarak tespit edildiğini, mali sıkıntı içindeki davalının ödeme yapmadığını, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile 25.000.000.000 TL alacağın 01.01.1999 tarihinden itibaren %60 yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı şirket ile kooperatif arasında yapılan sözleşme gereği davacının inşaat işine başladığını 1999 yılında davacı şirketin inşai faaliyetine son verdiğini, tespit raporlarının kendi içinde çelişkili olduğunu, ilk raporda gösterilen imalatın sonraki tarihli tespit raporunda olmadığını, müteahhide ödemelerin yapılan imalatlar karşılığı düzenlenen hak ediş raporlarına göre fatura karşılığı ödendiğini, ödemelerin enflasyon farkı ile birlikte ödendiğini davacı şirkete herhangi bir borcun söz konusu olmadığını bildirerek davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 22.12.2005 tarihli ve 200/452 Esas, 2005/875 Karar sayılı kararıyla; 11.12.2003 tarihli bilirkişi raporunda davacı … İnşaat Mim. Müh. San. ve Ticaret Ltd. Şti.’nin davalı kooperatifin davacı şirkete fiyat farkı (enflasyon) bedeli olarak 17.401.638.141 TL daha borçlandığı önceki dönem 1998’den devreden 31.639.342.075 TL ile birlikte toplam 49.040.980.216 TL olan borcunun yıl sonu itibari ile tamamının ödendiğini tespit ettikleri anlaşılmış ve yine davacı tarafın itirazına binaen talimatla alınan 29.07.2005 hakim havale tarihli rapor ile mahkemece yaptırılan 11.12.2003 tarihli bilirkişilerin müştereken vermiş oldukları raporlarında yapılan tespit ve değerlendirmelerin uygun olduğunun davacı şirketin davalı kooperatiften herhangi bir alacağının bulunmadığını teyit ettikleri, davacı şirket alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 03.10.2007 tarihli ve 2006/5567 Esas 2007/5960 Karar sayılı kararıyla, davacının ticari defterlerinde yer alan alacak miktarına göre sair temyiz itirazları reddedilmiş, mahkemece tüm iş bedelinin ödendiği kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de davalı iş sahibi yapılan imalâtın bedelinin ödendiğini ispat etmekle yükümlü olup dosyaya sunulan ödeme belgelerinin fotokopi olduğu ve bir kısım belgelerin de tahrif edildiği ileri sürüldüğüne göre davalıdan belge asılları istenmeli, imzalara itiraz edilmesi ve tahrifat iddiaları nedeniyle bu konuda mahkemece açılan ceza davası dosyaları da celbedilerek gerekli inceleme yapılıp bilirkişiden rapor alınmalı, ispat edilemeyen ödemeler bakımından davalının davacıya yemin teklifine hakkı olduğu hatırlatılmalı ve sonucuna göre hüküm kurulması gereğine işaret edilerek kararın davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile mahkemece Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda davalı yana verilen süre içerisinde usulüne uygun olarak yemin metnini sunduğu ve davacı şirket temsilcisine yemin metni usulüne uygun davetiye ile tebliğ edildiği ve davacı şirket temsilcisinin usulüne uygun yemin metninin kendisine tebliğine rağmen yemini eda etmediği, davacı yanın davalı yandan Mahkemenin bir önceki kararında belirtildiği gibi herhangi bir alacağının bulunmadığı, ayrıca davacı yanın da ispat yükü kendisinde olmasına rağmen bu durumun aksini ve alacağının varlığını ispatlayamadığı da dikkate alındığında, bozma ilamı doğrultusunda eksik olan işlemler de tamamlanmakla mahkememizin bir önceki kararında isabetsizlik bulunmadığı yönünde kanaat hasıl olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin gerçekleştirmiş olduğu imalatlar karşılığında hak kazandığı hakediş bedellerinin ödendiği hususunda ispat külfetinin davalıya ait olduğu, davalının ödeme iddiasını ispatlamak amacıyla sunmuş olduğu delillerin fotokopi ve kısmı tahrif edilmiş olup ispata elverişli olmadığı, davalının hakkediş bedellerini ödediğini kanıtlayamadığı, yemin hususunda ise, Mahkemece verilen kesin sürelere rağmen, davalı tarafça bu usulün gereklerinin yerine getirilmediği, yemine ilişkin usuli işlemler ve yemin teklifinin usule ilişkin koşulları davalı tarafından yerine getirilmediği dikkate alınarak uygulama yapılması gerektiği halde, yemin mersaimi usulüne uygun olarak yapılmışcasına sonuca gidildiği, davalının asıllarını ibraz etmek koşuluyla delil listesinde yer alan ödeme belgeleri ile sınırlı olarak yemin teklif edebileceği, bu belgelerde görünen imzalar huzura alınan müvekkil şirket yetkilisi … tarafından kabul edilmediğinden, belgelerde görünen tutarların tahsil edilip-edilmediğiyle sınırlı olarak yemin verdirilmesi söz konusu olabileceği halde, bu yön gözetilmeden uygulama yapılmıştır. Davalı tarafın ara kararda belirtilen bu sınırı aşarak kapsamı genişletmeye çalışarak bir yemin metni oluşturulmuş ve yemin teklifini … ve …’e yönelttiği, buna rağmen, yemin metninin …’ya tebliğ edilmeye çalışılmış, ancak kendisine usulüne uygun olarak tebligat yapılmadığını, yeminin usulüne uygun olarak eda ettirilmesine yönelik itiraz ve taleplerimiz mahkemece dikkate alınmadığı, …’nun yemini eda etmediğinden bahisle davanın reddi yönünde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu gerektiğini belirterek mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 01.02.1998 tarihli sözleşme uyarınca davacının yaptığı imalâtın ödenmeyen bedelinin davalıdan tahsiline ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3 ncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 428 nci maddesi, 438 nci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 ncu maddesinin ikinci fıkrası,
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 1086 sayılı Kanunun 437 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Yemin, taraflardan birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu, kanunda belirtilen usule uyarak, mahkeme önünde, kutsal sayılan değerlerle teyit eden ve kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır (03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı YİBK).
Bir ispat vasıtası olan yeminin konusu HMK’nın 225. maddesine göre, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Görüleceği üzere yemin, tarafın kendisinden kaynaklanan (ondan sadır olan) vakıalar hakkında verilebilir.
Kanunda, bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılırken (HMK. m. 225/2), tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar, bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller ve yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıaların yemin konusu olamayacağı (HMK. m. 226) düzenlenmiştir.
Mahkemece hükmüne uyulan Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 03.10.2007 tarihli ilamı ile; mahkemece tüm iş bedelinin ödendiği kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de davalı iş sahibi yapılan imalâtın bedelinin ödendiğini ispat etmekle yükümlü olup dosyaya sunulan ödeme belgelerinin fotokopi olduğu ve bir kısım belgelerin de tahrif edildiği ileri sürüldüğüne göre davalıdan belge asılları istenmeli, imzalara itiraz edilmesi ve tahrifat iddiaları nedeniyle bu konuda mahkemece açılan ceza davası dosyaları da celbedilerek gerekli inceleme yapılıp bilirkişiden rapor alınmalı, ispat edilemeyen ödemeler bakımından davalının davacıya yemin teklifine hakkı olduğu hatırlatılmalı ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği belirtilerek kararın davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, davacı şirket temsilcisinin usulüne uygun yemin metninin kendisine tebliğine rağmen yemini eda etmediği gerekçesiyle dava reddedilmişse de davalı tarafından sunulan yemin teklifi usulüne uygun değildir. Bu durumda Mahkemece, öncelikle usulüne uygun yemin teklifi sağlandıktan sonra yeminin eda ettirilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yargıtayın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli müktesep hak doğmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyulduğu ve bozma ilamında açıkca davalı iş sahibinin yapılan imalâtın bedelinin ödendiğini ispat etmekle yükümlü olduğu belirtilmesine rağmen kararın gerekçesinde “davacı yanın davalı yandan Mahkemenin bir önceki kararında belirtildiği gibi herhangi bir alacağının bulunmadığı, ayrıca davacı yanın da ispat yükü kendisinde olmasına rağmen bu durumun aksini ve alacağının varlığını ispatlayamadığı da dikkate alındığında, bozma ilamı doğrultusunda eksik olan işlemlerin de tamamlanmasıyla mahkemenin bir önceki kararında isabetsizlik bulunmadığı” yönünde kanaat bildirilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.
VIII. KARAR
2. Bentte açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
31.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.