Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2022/711 E. 2023/504 K. 09.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/711
KARAR NO : 2023/504
KARAR TARİHİ : 09.02.2023

MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
HÜKÜM/KARAR : Davacının İstinaf Başvurusunun Reddine, Davalının Kabulüne
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın taraflar vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacının istinaf başvurusunun reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı kooperatif arasında 18.04.2011 tarihli eser sözleşmesi bulunduğunu, sözleşme gereği müvekkilinin bütün yükümlülüklerini getirdiğini, işi zamanında teslim ettiğini, fakat davalının sözleşme gereği üzerine düşen yükümlülüklerini halen yerine getirmediğini, müvekkilinin bu nedenle uğramış olduğu maddi zararın (kira vs.) bir kısmının tahsili için ayrı bir dava açıldığını, bu davanın konusunun ise cezai şarta ilişkin olduğunu, sözleşmenin şartları bölümünün 3.maddesinde şartlara uymayan tarafın 300.000,00 TL cezai şart ödeyeceğinin kabul edildiğini, sözleşme gereği kabul edilen cezai şartın tahsili amacıyla davalı aleyhine Konya 7. İcra Müdürlüğünün 2018/3656 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, borçlunun haksız ve kötü niyetle takibe itiraz ederek takibi durdurduğunu belirterek, davalının Konya 7. İcra Müdürlüğünün 2018/3656 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 60.000,00 TL’lik kısım yönünden iptaline ve takibin devamına, davalının %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş; 15.04.2019 tarihli ıslah dilekçesinde; talebini 335.838,00 TL’ye arttırarak bu miktar üzerinden itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili 14.08.2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; anılan icra takibinde alacaklı (davacı) takibin dayanağı veya borcun sebebi olarak 18.09.2014 tanzim tarihli cezai şart alacağına dayandığını, oysa mahkemeye açılan itirazın iptali davasında ise davacı tarafın 18/04/2011 tarihli sözleşmeye dayandığını, dayanak olarak gösterilen sözleşmenin müvekkili kooperatif açısından bağlayıcı olmayıp geçersiz olduğunu, davacı tarafın üstlendiği edimi zamanında yerine getirmediğini, zira davacının sözleşmeye göre edimini yerine getirdikten sonra sözleşme konusu gayrimenkulün 30.12.2011 tarihinde müvekkili kooperatifçe teslim edileceğini, bu durumda her halükarda davacı tarafın edimini 30.12.2011 tarihinden önce yerine getirmesinin gerektiğini, oysa davacı tarafın bu tarihten önce edimini yerine getiremediğini, davacı tarafın sözleşme ile edindiği taşınmazı kiraya verdiğini, iskân ruhsatı bulunmamasına rağmen kira geliri elde ettiğini, davacı tarafın basiretli bir iş adamı olarak hareket etmediği gibi vaki takibinde haksız ve aynı zamanda kötü niyetli olduğunu, sözleşme tarihinin 18.04.2011 ve bu sözleşmeye göre tarafların karşılıklı edimlerinin gerçekleşeceği tarihin 30.12.2011 iken, davacı tarafın 06.04.2018 tarihinde yaklaşık 6 yılı aşkın bir süre (6 yıl 3 ay 6 gün) sonra icra takibine geçmiş olmasının ve bu yolla müvekkili kooperatifi zarara uğratma çabasının ancak kötü niyetle izah edilebileceğini, Konya 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/36 Esas sayılı derdest davada, davacı yanın dava dilekçesinde taşınmazı “iki ay önce” kiraya verdiklerini ifade ettiklerini, dava dilekçesinin mahkemeye verildiği 16.01.2017 tarihinden bir yılı aşkın bir süre sonra (06.04.2018 tarihinde) vaki icra takibi ile cezai şart alacağının tahsiline geçilmesinin kötü niyetle izah edilebileceğini, basiretli bir iş adamı gibi hareket etme mecburiyeti bulunan davacı tarafın iddia ettiği alacağının 6098 sayılı TBK hükümleri uyarınca 5 yıllık zamanaşımına uğradığını bildiği halde icra takibi yoluyla müvekkili kooperatifi tehdit etmesinin, eksik borç tahakkuk ettirmeye çalışmasının haksız ve kötü niyetli bir davranış olduğundan bahisle haksız ve yersiz açılan davanın reddine, vaki icra takibinde haksız ve kötü niyetli olan davacı şirketin %20’den aşağı olmamak üzere İİK.’nın 67.maddesi gereğince tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “..gerek taraflar arasındaki sözleşme hükümleri gerekse Yargıtay yerleşik içtihatları gereğince anahtar tesliminden maksadın iskan ruhsatını da kapsadığı, Selçuklu Belediyesinden gelen 21/10/2019 tarihli yazıdan yapı kullanım belgesinin alınmadığının anlaşıldığı, dolayısı ile davalı kooperatifin sözleşmede belirlenen ifayı eksik yerine getirdiği, taraflar arasında düzenlenen 14/04/2011 tarihli sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın ifaya eklenen cezai şart olduğu ve süresi taraflarca belirlendiğinden muaccel olması için ayrı ihtara gerek bulunmadığı, ancak davalının temerrüdünden bahsedebilmek için 6098 sayılı TBK’nın 117. maddesi gereğince temerrüde düşürülmesi gerektiği, dava dilekçesine ekli davacı tarafça dosyaya sunulan Konya 6.Noterliğinin 11.08.2016 tarih ve 12976 yevmiye numaralı ihtarnamenin dava dışı Mehmet Yıldırım tarafından keşide edildiği, Mehmet Yıldırım’ın sözleşmenin tarafı olmaması nedeniyle davacı şirket açısından bir bağlayıcılığının bulunmadığı, temerrüdün icra takip tarihi itibariyle oluştuğu (Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 05/11/2012 tarih ve 2012/1642 Es. 2012/6821 Kar. Sayılı ilamı), taraflar arasında kararlaştırılan cezai şartın sözleşmenin bedeli, kooperatifin sosyal amaca hizmeti, tacir olmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde davalı yönünden ekonomik mahvına sebebiyet vereceği, hakkaniyetle bağdaşmadığı, fahiş olduğu bu nedenle Yargıtay uygulamaları dikkate alınarak TBK’nın 182/3. maddesi gereğince takdiren %30 oranında hakkaniyet indiriminin yapılması gerektiği” gerekçesiyle “Konya 7.İcra Müdürlüğünün 2018/630 Esas sayılı dosyasından davalının itirazının TBK’nın 182/3. md gereğince takdiren cezai şarttan %30 oranında indirim yapılmak sureti ile belirlenen 210.000,00 TL cezai şart alacağı yönünden iptali ile bu miktar asıl alacağa icra takip tarihi olan 09/04/2018 tarihinden itibaren değişen oranlarda yasal faizi üzerinden takibin devamına, İİK’nın 67/2. maddesi gereğince kabul edilen 210.000,00 TL alacağın takdiren % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1-Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davalı kooperatifin tacir olmadığının kabulü ile cezai şart alacağından %30 oranında hakkaniyet yapılmasının doğru olmadığını, davalı tacir olduğundan cezai şartta indirim yapılamayacağını, hakkaniyet indirimi yapan mahkemenin davalı lehine vekalet ücretine hükmetmesinin doğru olmadığını, ayrıca davalı takipten önce ihtarname gönderilerek temerrüte düşürüldüğünden takip öncesi faiz talebinin kabul edilmemesinin de doğru olmadığını, sözleşmede yer alan cezai şartın kooperatif bakımından bağlayıcı olmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

2-Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; kooperatif genel kurulu tarafından yönetim kuruluna yetki verilmediği için söz konusu sözleşmenin davalı kooperatifi bağlayamayacağını, kooperatif üyesi olan davacı şirketin diğer kooperatif üyeleri ile aynı hak ve alacaklara sahip olduğunu, davalı kooperatifin Belediyeden kaynaklanan bir takım sebeplerden dolayı yapı kullanım izin belgesini süresinde alamadığını, ancak davacı da dahil tüm üyelerine dairelerini teslim tarihinde fiilen teslim ettiğini ve dairelerde oturulmaya başlandığını, davacının taşınmazı ihtirazı kayıt koymadan teslim aldığını, ayrıca davacının kendisinin de sözleşmedeki edimlerini süresinde yerine getirmediğini, yapılan işlerdeki eksiklere ilişkin 20.12.2012 tarihinde tutulan tutanakla bu hususun sabit olduğunu, taşınmazın fiilen teslim edildiği tarihten itibaren beş yıl içinde dava açılmadığından davanın zamanaşımına uğradığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “…davada, sözleşmenin 3’ncü maddesiyle ‘iş bu sözleşmede; şartlara uymayan taraf 300.000,00 TL cezai şart ödemekle yükümlüdür’ şeklinde belirtilen ceza koşulu, sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesine yönelik olduğundan TBK’nın 179/1’nci maddesinde belirtilen seçimlik ceza niteliğinde olup, alacaklı ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir. Dava dilekçesinde, sözleşmenin ifası kapsamında kira tazminatı talebiyle ayrı bir dava açılmış olduğunun belirtildiği nazara alınarak, davacının hem borcun hem de cezanın ifasını isteyemeyeceği açık olduğundan, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kararlaştırılan ceza koşulunun ifaya ekli cezai şart olarak nitelendirilmesi ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Teslim gerçekleşmediği için davalının zamanaşımı itirazı yerinde değilse de, esasa yönelik istinaf talebinin belirtilen gerekçeyle kabulüne karar vermek gerekmiştir” gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde, davalının istinaf dilekçesinde veya aşamalardaki savunmalarında istinaf mahkemesi kaldırma kararının gerekçesine uygun bir savunma veya bu yönde bir beyanının bulunmadığını, kaldırma kararının kamu düzenine aykırılık sebebiyle de verilmediğini, bu nedenle davalı vekilinin istinaf dilekçesinde ileri sürmediği ve kamu düzenine ilişkin bir gerekçeye dayanmayan kaldırma kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı şirketin uyuşmazlık konusu dükkanın tapusunu kat irtifaklı şekilde aldığını, ancak taraflar arasındaki yazılı sözleşme anahtar teslim sözleşme olduğundan davalı kooperatifin iskan ruhsatını halen almadığını bu sebeple davalının süresinde olmayan eksik teslimi bulunduğunu, davacının kira tazminatı talebiyle ayrı bir dava açmış olmasının davacının ifayı çekincesiz kabul ettiği manasına gelmeyeceğini, davacının kat irtifak tapusunu alır almaz ve sonrasında defalarca davalı ile görüştüğünü taşınmazı kiraya veremediğini, gelen kiracıların da iskan ruhsatı olmaması sebebiyle düşük kira verdiklerini, işyeri açma ruhsatı alamayan kiracıların çok kısa sürede taşınmazı tahliye ettiklerini davalıya belirttiğini ancak sonuç alamadığını, davacıya ihtar çektiğini, akabinde kira tazminatı için dava açtığını, bu nedenle davacının baştan beri ortaya koyduğu eylem ve davranışları ile ifayı çekince koyarak kabul ettiğinin açıkça ortada olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, cezai şart alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 ncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 nci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 179/1. maddesi

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunun 371 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Davacı vekili temyiz dilekçesinde, “Davalının istinaf dilekçesinde veya aşamalardaki savunmalarında, istinaf mahkemesinin kaldırma kararının gerekçesine uygun bir savunma veya bu yönde bir beyanda bulunmadığını, bu nedenle davalı vekilinin istinaf dilekçesinde ileri sürmediği ve kamu düzenine ilişkin bir gerekçeye dayanmayan kaldırma kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Davalı tarafından istinaf dilekçesinde açıkça cezai şarta karşı çıkılarak davacının cezai şart talep edemeyeceği belirtilmiştir. Davacının sözleşme uyarınca cezai şart isteyip isteyemeyeceğinin belirlenmesi için sözleşmede düzenlenen cezai şartın nitelendirilmesi gerektiği açıktır. Bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesince sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın seçimlik ceza niteliğinde olduğunun kabul edilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamakta olup, davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazı yerinde görülmemiştir.

3.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle:

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunun 370 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

Aşağıda yazılı onama harcını temyiz eden davacıdan alınmasına,

09.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.