Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2022/644 E. 2023/103 K. 18.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/644
KARAR NO : 2023/103
KARAR TARİHİ : 18.01.2023

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi
HÜKÜM/KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının genellikle kamu kuruluşlarından ihale işleri alarak inşaat işi yapmakta olan ticaret erbabı olduğunu, davacının halen devam etmekte olan bir çok ihale sonucu aldığı işleri bulunmakta olduğunu, davacının kendi şahıs firması bünyesinde 27 SGK’ya kayıtlı sigortalı işçisi, 2 işgüvenliği uzmanı, 1 makina mühendisi, 1 elektrik mühendisi ve 2 tane de inşaat mühendisi bulunduğunu, bu zamana kadar daha evvel yapmış olduğu tüm işlerde gerekli işgüvenliği önlem ve tedbirleri alınmakta olduğundan hiçbir şekilde iş kazası olayı yaşanmadığını, davacının işinin gerektirdiği her türlü dikkat, özen, yasal yükümlülükleri yerine getiren bir kişi olduğunu, davalı … isimli şahısla bir yemek ortamında tanıştıklarını ve davalının inşaat işleri konusunda kendisine yardımcı olmasını ya da bu işi yüklenmesini yahutta beraber yapmaları teklifinde bulunduğunu, davacının kendisinin yoğun olduğunu, beraber yapma ya da işi yüklenme gibi bir durumun olmasının söz konusu olmadığını söyleyerek işi kabul etmediğini, ancak bazı malzeme ve işçi tedarikçileri ile irtibat kurmasına yardımcı olduğunu, iş sahibi olan …’e bazı işçileri yönlendirdiğini, … isimli kişinin …’le görüşerek yanlarına maktul …’ü de alarak …’e ait işyerinde çalışmaya başladıklarının ikinci günü olan 08.04.2016 tarihinde meydana gelen kazada … isimli kişinin vefat ettiğini, davalı …’le davacı arasında yazılı veya sözlü bir şekilde eser sözleşmesi bulunmadığı gibi davalıya ait işyerinin tadilat işlerinin davacıya verilmediğini, işin müvekkiline verilmesi halinde kendi bünyesinde bulunan 27 adet işçiye yaptırmak yerine piyasa işçilerine yaptırdığını düşünmenin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, maktul … ile davacı arasında 4857 sayılı Yasa kapsamında bir hizmet akdinin mevcut olmadığını, yapılacak iş başına ne ücret görüştüklerini dahi davacının bilmediğini, yardım amaçlı işçi temini bakımından asıl işveren alt işveren ilişkisinin kurulmasının da imkansız olduğunu, davacı ile davalı arasında taşeron ilişkisinin bulunmadığını belirterek maktul …’ün 08.04.2016 tarihinde ölümüyle sonuçlanan iş kazasından dolayı davacının taşeron (alt işveren) sıfatının bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili yönünden ileri sürdüğü iddiaların ve istemlerin hiçbirini kabul etmediklerini, açılan davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, işleri yoğun olduğu için yeni bir iş bile alamayacak olan bir insanın başkası için hiç bir karşılık almadan araştırma yükümlülüğü altına girmesi, kendisini çevresiyle tanıştırması, tanıştırdıktan sonra aralarında irtibat sağlayıp aracı olması, kendisine işçi bulması hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı yanın söz konusu işte sadece yardımcı olmak için bulunmadığını, aksine müvekkilinin taşeronu olduğunu, davacı tarafından kendi el yazısı ile yazılmış olan ve sonrasında müvekkile e-mail yolu ile gönderilmiş olan bahsi geçen iş ile ilgili fiyat listesi olduğunu, bu listedeki işçilik alacağı olarak belirtilen 35.000,00 TL’nin davacı tarafından müvekkilinden talep edildiğini, davacı ile müvekkilinin bahsi geçen işi yürütebilmesi için aralarında her ne kadar asıl işveren – alt işveren iş akdi yapılmamış olsa da söz konusu işin kurulabilmesinin yazılı bir sözleşmeye tabi olmadığını, dolayısı ile davacı ile müvekkili arasında söz konusu husumete ilişkin asıl işveren – alt işveren ilişkisi olduğunu, müvekkilinin büyük bir üzüntü ve elem duymuş olduğu söz konusu olayda, herhangi bir kusuru bulunmadığını, nitekim müteveffanın müvekkilinin işçisi olmadığı, müvekkili tanımadığı, aralarında bağıtlanmış olan herhangi bir iş akdinin mevcut olmadığı, sigortalı işçisi olmadığı, müteveffa ve birlikte işe başladığı arkadaşlarının müvekkili tanımadığı, aksine davacı … Kalis’in kendileri ile görüştüğü, işe başlattığı, ücretlerini ödeyeceği, iş yerindeki güvenlik önlemlerinden ve işçilerden kendisinin sorumlu olduğu hususları müteveffa ile birlikte işe başladığı arkadaşları … ve …’in beyanları ile de sabit olduğunu belirterek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı maktül …’ün 08.04.2016 tarihinde ölümle sonuçlanan, davalıya ait Ankara Batıkent’de bulunan okul inşaatı işinde meydana gelen iş kazasından dolayı davacının davalı ile arasında taşeron (alt işveren) sıfatının bulunmadığı, davalı ile bir yemek ortamında tanıştığını ve inşaat işleri konusunda kendisine yardımcı olmasını ya da bu işi yüklenmesini yahutta beraber yapmaları teklifinde bulunduğu, davacının kendisinin yoğun olduğunu, beraber yapma ya da işi yüklenme gibi bir durumun olmasının söz konusu olmadığını söyleyerek işi kabul etmediği böylece aralarında taşeron ilişkisinin kurulmadığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla davalıya ait Ankara Batıkent’de bulunun okul inşaatı işinde meydana gelen iş kazasından dolayı davacı …’in davalı … ile aralarında taşeron (alt işveren) ilişkisinin bulunmadığının ve davacının işveren sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının, müvekkilinin iş teklifini yoğunluktan dolayı kabul etmeyip müvekkiline yardımcı olması hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının kendi el yazısı ile fiyat listesi gönderdiğini, diğer belgelerin de mahkemeye sunulduğu, yazılı sözleşmenin zorunlu olmadığını, müteveffa işçinin davacının çalışanı olduğu, davacı işçinin ailesi tarafından açılan maddi manevi tazminat davasının sorumluluğundan kurtulmak için iş bu davayı açtığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı tarafından davacıya yönetilen, ileride açılması muhtemel bir menfi tespit davasına esas olabilecek alacak talebi bulunmadığını, Ankara 30. İş Mahkemesinin 2016/1242 Esas sayılı dosyasında yer alan davacıların bu dosyada taraf olmaması da dikkate alındığında bu dosyada verilecek kararın vefat eden işçinin yakınları tarafından açılan tazminat davasına kesin hüküm niteliği taşıma durumunun da bulunmadığını, bu nedenle açılan dava yönünden hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediğini, açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden karar verilmesine, hukuki yarar dava şartı yokluğu sebebiyle HMK’nın 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Açılan eldeki davada bir borcun veya alacağın bulunup bulunmadığının, yargılama konusu olmadığını,

2.Yargıtay uygulamalarında menfi tespit davasının açılabilmesi için davalı tarafından davacıya karşı yöneltilmiş davacının hukuki statüsünü etkileyecek ve onu sorumluluk altına sokabilecek, davalı tarafından yetkili makamlara iletilmiş iddianın bulunmuş olmasının yeterli olduğunu, illa ki bu iddianın davacıya yöneltilmesine gerek olmadığını, nitekim davalının da polis merkezinde verdiği ifade de kendileri ile eser sözleşmesi ilişkisi olduğunu iddia ettiğini,

3.Ceza mahkemelerinin kendi ihtisas alanlarına girmeyen konularda inceleme ve araştırma yapamadığını, hüküm de kuramadığını, bu yönde ihtisas mahkemesinin vermiş olduğu kararın ceza mahkemesinde delil mahiyetinde olabilecek vasfa sahip olduğunu, bu yönüyle de hukuki yararın varlığını kabul etmek gerektiğini,

4.Ankara 30. İş Mahkemesinin dosyasında yer alan davacıların işbu eldeki davada dava tarihi itibari ile davacının hukuki statüsünü etkileyebilecek ve onu sorumluluk altına sokabilecek, yetkili makamlara iletilmiş bir iddialarının bulunmaması nedeniyle taraf olarak gösterilmediğini, gösterilse idiler bölge adliye mahkemesi gerekçesinin yerinde olabileceğini,

5.İşbu davanın henüz ceza davası ve Ankara 30. İş Mahkemesinde tazminat davası açılmadan, davalının yetkili makamlara ilettiği iddia üzerine açılmış bir menfi tespit davası olduğunu, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflar arasında taşeron/işveren ilişkisi bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun m.106, 114/1-h, 115, 369/1, 370. maddeleri

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada hâlen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez.
3.Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkâr ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır.
4.Bu doğrultuda, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı; bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı; yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden birisi ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. Yani eda davasının açılmasının mümkün olduğu hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
5.Bu durumda, iş mahkemesinde devam eden dosyada davacı taraf olarak bulunmadığından, bu dava dosyasında alınacak karar davacı için kesin hüküm niteliği taşımayacaktır. Ayrıca davalı tarafından davacıya yöneltilen, ileride açılması muhtemel bir menfi tespit davasına esas olabilecek alacak talebi de bulunmamaktadır.
6.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

18.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.