Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2022/4868 E. 2023/2665 K. 12.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4868
KARAR NO : 2023/2665
KARAR TARİHİ : 12.09.2023

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1769 E., 2022/1246 K.
HÜKÜM/KARAR : Davanın Reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ordu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/521 E., 2021/368 K.

Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmişse de 6100 sayılı Kanunun 369 ncu maddenin ikinci fıkrası uyarınca duruşma isteğinin reddine, temyiz dilekçesinin kabulü ile incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili bankanın 04.03.2013 tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden kredi kullandırdığını, kredi sözleşmesinden doğan edimlerini yerine getirmeyen borçluların hesaplarının kat edildiğini, ihtara rağmen borç ödenmeyince müvekkili banka tarafından borçlular hakkında icra takibini başlatıldığını, borçluya ait taşınmazın satışı neticesinde sıra cetveli düzenlendiğini ve satış bedelinin davalıya ödenmesine karar verildiğini, davalı ile borçlu arasında gerçek bir alacak borç ilişkisi olmadığını ileri sürerek, sıra cetvelinde 1.sırada yer alan davalının alacaklı olduğu takip dosyasına isabet eden paranın alacağın asıl ve ferileri toplamı ile sınırlı olmak üzere müvekkilinin alacaklısı olduğu takip dosyasına tahsisine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı banka tarafından borçlu hakkındaki takibin 2015 yılında açıldığını, bu kapsamda genel kredi sözleşmesinin ne aşamada imzalandığının bir öneminin bulunmadığını, bedeli paylaşıma konu taşınmaz üzerine müvekkil lehine 21.10.2014 tarihinde ipotek tesis edildiğini, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takipte tüm işlemlerin usulüne uygun olduğunu, borçlu ile müvekkili arasında ticari ilişkinin bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, davalının alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlayamadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile, sıra cetvelinde davalı tarafa ayrılan payın öncelikle davacı banka alacağının asıl ve fer’ileri ile sınırlı kalmak kaydıyla tahsisine, artan kısım bulunması hâlinde davalıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; ispat yükünün davacıda olduğunu, davaya konu olayda muvazaalı bir işlem bulunmadığını, ortada gerçek bir borç ilişkisinin bulunduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacı banka tarafından 07.01.2015 tarihinde hesabın kat edildiği, 15.05.2015 tarihinde ihtiyati haciz kararı alındığı, davalı alacağının ise resmi belge niteliğindeki 21.10.2014 tarihli ipotek senedine dayandığı, davalı alacağın varlığını, davacı bankanın hesap kat ihtar ve ihtiyati haciz tarihinden önce düzenlenmiş resmi belge ile ispat etmiş olduğu gerekçesiyle, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurularak, davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; müvekkil bankanın alacağının doğduğu tarihin genel kredi sözleşmesinin düzenlendiği 04.03.2013 tarihi olduğu, kredi sözleşmesi davalının alacaklı olduğu icra takip dosyası ve ipotek tesisinden çok önce imzalandığından, müvekkilin alacağının doğum tarihinin davalının alacağının doğum tarihinden önce olduğunu, ispat yükünün davalıda olduğunu, davalının ipotek tesisine esas teşkil eden temel ilişkiye ilişkin hiç bir belge sunmadığını, dava dışı borçlunun müvekkile olan edimlerini tam da yerine getirememeye başladığı ve müvekkil tarafından idari takibe alındığı bir dönemde, kredi hesapları kat edilmeden hemen önce ipotek tesis edildiğini, söz konusu ipoteğin taraflar arasında gerçekten var olan bir borcu yansıtmadığını, davalı ile borçlunun aynı sektörde ve aynı ilçede faaliyet gösteren gerçek kişi tacirler olup davalı alacaklının, borçlunun ızrar kastını bilecek konumda olduğunu, yargılama sırasında davalının alacağın varlığını ispatlayacak hiçbir delil sunmadığını, davalının konkordato talep ettiğini, konkordato talep ettiği dava dosyasında alacağını bildirmediğini, anılan dosyada borçludan alacaklı olduğuna dair hiçbir beyanda bulunmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muvazaa iddiasına dayalı olarak sıra cetveline itiraz istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 ncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 nci maddeleri, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 142 nci maddesi

3. Değerlendirme
1. Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia, kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Öte yandan ispat yükü davalı alacaklı olup davalı alacaklı alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlamalıdır.

2. Somut olayda, davacı banka ile dava dışı borçlu arasında 04.03.2013 tarihli genel kredi sözleşmesi bulunduğu, anılan genel kredi sözleşmesinden kaynaklı dava dışı borçluya 07.01.2015 tarihinde hesap kat ihtarnamesi gönderildiği, dava dışı borçlu hakkında 22.05.2015 tarihinde icra takibi başlatılıp bedeli paylaşıma konu taşınmaz üzerine 29.05.2015 tarihinde ihtiyati haciz konulduğu görülmüştür.

3. Bu durumda, davacı bankanın alacağının 04.03.2013 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı, davacı bankanın alacağının davalının 21.10.2014 tarihli ipotek tesisinden önce doğduğu göz önünde bulundurularak, ispat yükü kendisinde olan davalı alacaklının ipoteğe konu alacağının varlığını ve miktarını birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlayamadığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddi doğru görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,12.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.