YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4459
KARAR NO : 2022/5151
KARAR TARİHİ : 03.11.2022
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
KARAR
Taraflar arasındaki dava sonucu Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen hükmün Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi kararı ile bozulması üzerine, verilen direnme kararına ilişkin dava dosyası 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Yasa’nın geçici 4/1. maddesi uyarınca Dairemize gönderilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okundu gereği görüşülüp, düşünüldü:
Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 16.06.2021 tarih, 2020/2067 Esas ve 2021/2764 Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmuş olup, mahkemece verilen direnme kararının yerinde olmadığı anlaşıldığından, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanun’un 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK’nın 373. maddesinin 5. fıkrası uyarınca yetkili ve görevli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 03.11.2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
İstinaf mahkemesinin direnme kararının konusu, icra inkâr tazminatına hükmetmek için yasal koşulların bulunup bulunmadığına yöneliktir. Asıl davada, davacı/müflis şirket, davalı şirket aleyhine ilamsız genel takip başlatmış, takip borçlusu/davalı şirketin “borcunun bulunmadığı” soyut itirazı üzerine icra dairesi 15.06.2016 tarihinde takibin durdurulmasına karar vermiştir. Davacı taraf itirazın kaldırılması ve icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Dosya içeriği itibariyle davacı/taşeronun 26.05. 2016 tarihinde işi teslim ettiği, aynı tarihte kesin kabul tutanağı imzalandığı ve davacının 31.05.2016 tarihinde, kesin teminattan kaynaklanan alacağının ödenmesi için ihtarname çektiği, taraflar arasındaki sözleşmenin 14. maddesine göre “teminat kesintisinin kesin kabul işleminden sonra serbest bırakılacağı” sabittir.
Dairemizin Sayın çoğunluğu, haksız itirazdan yaklaşık 6 ay sonra takip alacaklısının borçlu olduğu icra dosyalarından bu icra dosyasına gönderilen haciz ihbarnamelerine davalı/borçlunun verdiği cevaba istinaden “borç ikrarının” söz konusu olmadığı ve 14. 12. 2016 tarihinde teminat mektup bedelinin o dosyalara ödendiği” gerekçesiyle itirazın haklı olduğuna ve inkâr tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığına dair bozma ilamına vaki direnme kararının doğru olmadığı, direnme kararının incelenmesi için Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesi gerektiğine karar verilmişse de bu karara katılmamız mümkün değildir.
Şöyle ki;
İcra inkâr tazminatına hükmedebilmek için borçlunun itiraz tarihinde kötü niyetli olması aranmaz. Sadece haksız olarak likit bir alacağa itiraz edilmesi, bu tazminata hükmedilmesi için yeterlidir. Likit alacaktan maksat, taraflar alacak ve miktarı üzerinde uzlaşamasalar bile; borçlu, tek başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda ise alacak likit alacaktır.
Somut olaya da, davacı/alacaklı ile davalı/iş sahibi arasında yapılan eser sözleşmesi çerçevesinde, iş tamamlanmış, teslim edilmiş, kesin kabul tutanağı düzenlenmiş ve taraflar arasındaki sözleşmenin 14. maddesi gereğince iş sahibinin, davacı alacaklının iş bedelinden teminat olarak tuttuğu belli bir meblağın ödenmesi hususunda davalı borçluya 31.05.2016 tarihinde ihtar çekerek, temerrüde düşürüldükten sonra borçlu hakkında icra takibi başlatmıştır. Bu durumda, davalı–borçlunun anılan hususlarla ilgili dosyaya yansımış ve inkar tazminatına hükmedilmesini engelleyen geçerli bir savunması bulunmadığın göre, ilk derece mahkemesinin tespit ettiği alacak itiraz tarihinde likittir ve icra takibine yapılan soyut itiraz haksızdır.
Bozma gerekçesinde, itiraz tarihindeki vakıalar yerine altı ay sonraki ve somut olayla ilgisi bulunmayan haciz ihbarnamelerine verilen cevaplar ve çok sonraki ödeme iddiaları dikkate alınarak inkar tazminatının “haksızlık” koşulunun bulunmadığı gerekçesine, iştirak etmediğimizden HMK’nın 373/5. fıkrası gereğince bozma kararının düzeltilmesi gerekirken Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine muhalifim.