Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2022/340 E. 2023/61 K. 17.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/340
KARAR NO : 2023/61
KARAR TARİHİ : 17.01.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
HÜKÜM : Dava Red

Taraflar arasındaki (itirazın iptali) eser sözleşmesinden kaynaklı iş bedeli alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ve davacının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı yüklenici vekili tarafından tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı yüklenici vekili dava dilekçesinde; Davacı ile davalı şirket arasında akdedilen 23.12.2010 tarihli sözleşme ile davalı şirketin diğer davalılarca verilen inşaat işlerine dair, 18.08.2010 tarihli düzenleme şeklindeki vekaletname ile şirketin taşınmazda yapımını üstlendiği inşaata ait mimari proje, statik proje, jeolojik etüd, sıhhi tesisat, elektrik projesi, inşaatın başlangıcından bitimine kadar sorumlu şantiye şefliği ücreti dahil proje hazırlama ve yapım işini üstlendiği, işin teslim edildiği ancak inşaatın yapımı sırasında ekstradan tadilat projeleri yapılmasına ve müvekkili şirketçe düzenlemnen 06.05.2013 tarih ve 36287 no.lu faturaya rağmen, proje tadilat bedelleri olan 23.000,00 TL’nin davalılarca ödenmemesi üzerine iş bedelinin tahsili için başlattığı icra takibine işbu davalılarca itiraz edildiğini belirterek, yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, 08.02.2013 tarihinden itibaren alacağa yasal faiz uygulanmasına ve % 20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
1.Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; dava konusu inşaatla ilgili olarak 06.03.2013 tarihinde davacı şirket ortakları ve sorumlu müdürleri olan mimar ve mühendislerin ve de şantiye şefinin oluru ve imzası ile yapı kullanma izin belgelerinin alındığını ve daire sahiplerinin dairelerine taşındıklarını, davacının iddia ettiği gibi proje tadilatı nedeniyle alacağı olmuş olsa idi iskan ruhsatını imzaladığı tarihte alacağını almış olması gerektiğini, alacağını almadıysa iskan ruhsatını imzalamaktan imtina edeceğini, davacının kendi hatalarından kaynaklanan proje yanlışlıklarını düzeltmek için 08.02.2013 tarihli tadilat projelerini hazırladığını, sadece 19.12.2012 tarihinde yaptırılan 1 adet 93,48. m².1ik tadilat yapı ruhsatında belirtilen tadilatın, davalı müvekkillerinin talebi ile yapıldığını, bu tadilatın ise toplam inşaat hacminin büyüklüğü sebebiyle bedelsiz yapılmış bir tadilat olduğunu, davacının kendi aleyhine müvekkili şirketçe başlatılan bonoya dayalı takibe karşılık ve kötü niyetle takibe geçtiğini belirterek, davanın reddine ve alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini savunmuştur.

2.Davalı arsa sahipleri dosyaya herhangi bir cevap dilekçesi sunmamışlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 03/03/2016 tarihli ve 2014/188 Esas, 2016/125 Karar sayılı kararıyla; TBK’nın m. 480/1 hükmü uyarınca eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile yüklenicinin, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemeyeceği, dosyaya sunulan tadilat projelerinin ilave iş sayılamayacağından ilave ücret istenemeyeceği, sözleşme dışı yapılan iş olarak da nitelendirilemeyeceği, TBK’nun m.480/2’deki yasal düzenleme karşısında tadilat projelerinin başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlardan biri olmadığı, imar mevzuatı kapsamında asıl proje ve inşaatın yasal izinleri alması için gerekli olan, durum ve koşullar gereği yüklenicinin özen yükümlülüğü (m.471/1) kapsamında değerlendirilen işlerden olduğu, mükerrer ödeme amacıyla alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığı anlaşılmakla davacının davasının reddine ve alacağın likit olması, davalı şirketin ayrıca ve açıkça talep etmiş olması, davacının alacaklı olmadığını bilerek haksız ve kötü niyetli olarak icra takibi başlatmış olması gerekçesiyle bu davalı lehine icra tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı yüklenici vekili temyiz isteminde bulunmuşsa da, Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 15.01.2018 tarihli ve 2016/4683 Esas, 2018/7 Karar sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar verilmesi üzerine bu kez davacı yüklenici vekili Daire ilamına karşı karar düzeltme talebinde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 02.04.2019 tarihli ve 2018/2287 Esas, 2019/1496 Karar sayılı ilamı ile, davacının diğer karar düzeltme itirazlarının reddi ile taraflar arasındaki sözleşmeye konu işin proje işi olduğu ve talep edilen tadilat projelerinin sözleşme kapsamında olup olmadığının ancak bilirkişi tarafından belirlenebileceği gerekçesiyle bilirkişi kurulundan alınacak rapor ile davacı tarafından sözleşme kapsamı dışında proje yapılıp yapılmadığının incelettirilmesi, sözleşme kapsamı dışında proje yapılmadığının anlaşılması halinde şimdiki gibi davanın reddine karar verilmesi, sözleşme dışı olup davalı yararına proje yapıldığının anlaşılması halinde bedellerinin yapıldığı yıl piyasa fiyatlarına göre hesaplattırılıp tahsil kararı verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesinin doğru olmadığı, ayrıca takibin kötüniyetle yapıldığının kanıtlanmamasına rağmen davalı yararına kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin de doğru olmadığı belirtilerek, kararın açıklanan bu gerekçe ile bozulması gerekirken hatalı olarak onandığı yapılan inceleme ile anlaşıldığından Dairece verilen 15.01.2018 tarihli onama ilamının kaldırılarak mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bilirkişi kurulu raporlarına göre yapılan tadilatların sözleşme kapsamında kabul edilmesi gereken basit tadilatlar olduğu, tüm proje bedelleri ile inşaat başlangıcından bitimine kadar sorumlu şantiye şefliği ücreti dahil 29.000 TL olarak anlaşılmış bir işte toplam brüt m² yi etkilemeyen basit tadilatların sadece mimari ve statik proje tadilat bedelinin 23.000 TL olamayacağı, yapılan tadilat projelerinin bir kısmı proje müellifinden kaynaklı olduğundan ve yapılan tadilat proje işlerinin basit tadilat olmasından dolayı sözleşme kapsamı içinde kabul edilmesi gerektiğinden yapılan işlerin ücrete tabi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine ve davacı şirketin, basiretli bir tacir gibi davranarak yaptığı iş gereği bu tadilatların proje müellifinin görevi dahilinde ve basit tadilat olmasından dolayı ücrete tabi olmayacağını bilmesi gerektiği gerekçesiyle davalı şirketin kötüniyet tazminatı talebinin kabulü ile asıl alacağın (23.000,00-TL) %20 si tutarında olmak üzere 4.600,00-TL icra tazminatının davacıdan alınarak davalı şirkete verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı yüklenici vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı yüklenici vekili temyiz dilekçesinde özetle; yapılan işlerin sözleşme haricinde ve davalı talebi ile olduğunu, yeterli inceleme yapılmadan hazırlanan rapora dayanılarak hüküm kurulamayacağını, bilirkişi raporuna itiraz edildiğini, dava konusu tadilatlar basit olmadığı gibi iç tadilatlar olduğundan fiilen m² artışının söz konusu olamayacağını, fatura delilinin dikkate alınmadığını, TBK m. 480’in uygulanamayacağını, davalı mal sahiplerinin davalı şirketle birlikte müşterek ve müteselsil sorumlu olduğunu, alacak yargılamayı gerektirir olduğundan likit kabulünün de yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasına karar verilmesi talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, eser sözleşmesinden kaynaklı iş bedeli alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı ile kötüniyet tazminatı istemlerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427 nci ve devamı maddeleri, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67 nci maddesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 365 inci maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 480 inci maddesi).

3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin 2 nci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 427 nci maddesi ile 439 uncu maddesinin 2 nci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı yüklenici vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3. Davacı yüklenici vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemece bozmaya uyulduğuna göre, usulî kazanılmış hak ilkesi uyarınca bozma doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılıp karar verilmelidir. Nitekim 1086 sayılı HUMK’nın yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09.05.1960 tarih, 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş olması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesi usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup, kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK’da da usulî kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de; bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtay’ın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli müktesep hak doğmuştur. Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.02.1988 tarih, 1987/2-520 Esas, 1988/89 Karar sayılı ilamında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usulî kazanılmış hak denilmektedir…” şeklinde tanımlanmaktadır.

Yukarıda yer verilen açıklama ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 02.04.2019 tarihli bozma ilamında “takibin kötüniyetle yapıldığının kanıtlanmamasına rağmen davalı yararına kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığı” belirtilmiş olup, mahkemece bozma ilamına uyulmak suretiyle davacı yararına usuli kazanılmış hak oluşmasına ve usuli kazanılmış hakkın istisnalarının da dosya kapsamında mevcut olmadığının anlaşılmasına göre, bozma sonrası kurulan hükümde davalının kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yeniden davalı yararına kötüniyet tazminatına hükmedilmesi doğru olmamıştır.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, kararın 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollaması ile mülga 1086 HUMK’nın 438/VII. maddesi gereği düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacı yüklenici vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2.Davacı yüklenici vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (2) numaralı bendinde yer alan “icra tazminatı talebinin kabulü ile asıl alacağın (23.000,00-TL) %20 si tutarında olmak üzere 4.600,00-TL icra tazminatının davacıdan alınarak davalı şirkete verilmesine” ibaresinin çıkartılarak yerine “kötüniyet tazminatı isteminin reddine” ibaresinin yazılmasına ve hükmün değiştirilmiş bu hali ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

17/01/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.