YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/2789
KARAR NO : 2023/3079
KARAR TARİHİ : 02.10.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/297 E., 2021/441 K.
DAVA TARİHİ : 18.11.2016 – Birl. Davada 03.10.2018
HÜKÜM/KARAR : Kısmen Kabul
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1 . Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/2007 E. – 2019/2500 K.
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın asıl ve birleşen davada kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
ASIL DAVA
I. DAVA
Asıl davada davacı yüklenici vekili; müvekkilinin 26.12.2014 tarih ve 2014/122920 ihale kayıt numaralı sözleşme ile Tokat Erbaa Tanoba Kasabası Çarşağın (Kavaklık) Deresi ıslahı işini üstlendiğini, taahhüt altına girdiği işin ifası için sözleşmede açıkça yazmamasına rağmen dere yatağında yıllar önce imâl edilmiş ve artık işlevini kaybetmiş duvarları yıkmak gayesi ile “patlayıcı madde kullanmadan demirli veya demirsiz beton inşaatın yıkılması” ve “yıkımdan kaynaklanan moloz ve hafriyatı taşıma işini” de yapmak zorunda kaldığını, yaptığı bu yıkım ve kırım işleri için hakediş talebinde bulunan müvekkilinin talebinin reddedildiğini, Erbaa Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından yapılan delil tespitinde bilirkişilerce davacı firma tarafından 1.879,44 metreküp perde duvar ve temelinin yıkım işinin gerçekleştirildiğinin tespit edildiğini belirterek, müvekkili tarafından sözleşme dışı yapılan bu iş bedelinin işin yapıldığı 2015 yılındaki rayiçlere göre hesaplanıp %20 müteahhit kârı da eklendikten sonra fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 200.000,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. 29.11.2018 tarihli dilekçesi ile talebini 248.086,08 TL üzerinden ıslah etmiştir.
II. CEVAP
Davalı iş sahibi vekili; dava konusu işin sözleşme kapsamında bulunmadığını, beton kırılması ile ilgili kurumlarınca herhangi bir talimat verilmediğini, davacının bu işi kendi insiyatifi ile yaptığını, şube müdürlüklerince yerinde yapılan incelemede 1.019,490 metreküp beton yıkıldığının tespit edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
BİRLEŞEN DAVA:
I. DAVA
Birleşen davada davacı vekili; müvekkili ile asıl davada davacı şirketin oluşturduğu adi ortaklık ile davalı idare arasında imzalanan 26/12/2014 tarihli sözleşmenin 05/08/2016 tarihinde haksız olarak feshedildiğini, fesih sonrası teminat mektuplarının nakde çevrilmesinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, haksız fesihten kaynaklanan şimdilik 1000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminatın davalı idareden tahsilini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin asıl davaya ilişkin 28/03/2019 tarihli ve 2017/372 Esas, 2019/143 Karar sayılı kararıyla; dava konusu sözleşme dışı iş sebebi ile hesaplanan iş bedeline %20 müteahhit kârını da ekleyen 22.11.2018 tarihli 2. bilirkişi kurulu raporu hükme esas alınmış ve 29.11.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile artırılan 248.086,08 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 26/11/2019 tarihli ve 2019/2007 Esas, 2019/2500 Karar sayılı kararıyla; istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi 2020/147 Esas, 2020/1948 Karar sayılı ve 30.06.2020 tarihli ilamı ile; mahalli piyasa rayiçleri içerisinde, yüklenici kârı ve KDV de bulunacağından, mahalli piyasa rayiçlerine göre hesaplanacak olan iş bedeline ayrıca yüklenici kârı ve KDV eklenmesinin hatalı olduğu, teknik bilirkişilerden dava dilekçesinde yapıldığı ileri sürülüp, delil tespit dosyasında belirlenen dere yatağındaki duvarın yıkımı ile moloz ve hafriyat işlerinin davalı iş sahibi yararına olup olmadığının tespiti ile iş sahibinin yararına olduğunun tespiti halinde, bu işlerin yapıldığı ileri sürülen 2015 yılı mahalli piyasa rayiçleri ile bedeli konusunda, mahalli piyasa rayiçleri (fiyatları) içerisinde KDV ve yüklenici kârı da bulunacağından bu kalemler ayrıca eklenmeksizin gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, belirtilen niteliklere uygun düzenlenmeyen ve piyasa rayiçlerine (fiyatlarına) göre hesaplama yapmayan ve ayrıca toplam iş bedeline yüklenici kârını da ekleyen bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın ıslahla arttırılan miktarı üzerinden kabulü ve ardından bu karara karşı istinaf başvurusunun esastan reddi doğru görülmemiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı idarenin dava konusu iş için Asm İnş. Ve İnş.malz. Nak. Ve Taah. Mad. Hayv. San. Tic. Ltd.şti. – … adi ortaklığı ile sözleşme imzaladığı, adi ortak olan davacılar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğu halde adi ortakların aynı talep nedeniyle aynı mahkemede ayrı ayrı dava açması nedeniyle davaların birleştirilmesine karar verilerek taraf teşkili sağlanmış, alınan ek bilirkişi raporu ile dere yatağındaki duvarın yıkımı ile moloz ve hafriyat işlerinin davalı iş sahibi yararına olduğunun belirlendiği, bu işlerin yapıldığı ileri sürülen 2015 yılı mahalli piyasa rayiçleri ile bedelinin 200.000,00 TL olduğu anlaşıldığından ve davacılar arasında mecburi dava arkadaşlığı olduğu gözetilerek asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne, 200.000,00 TL’nin 03/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Asıl davada davacı vekili; Birleştirilen dosya ile eldeki dosyadaki taleplerin farklı olmasına rağmen hukuka aykırı olarak birleştirme kararı verildiğini, bir an için birleştirme kabul edilse dahi asıl ve birleşen dava bakımından ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken tek hüküm kurulduğunu, bilirkişi raporundaki hesaplamanın hatalı olduğunu, bulunan bedelden KDV ve yüklenici kârının mahsubu ile elde edilen bedel yönünden karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, raporun denetime elverişli olmadığını, birleşen dosyanın tefriki ile kararın bozulmasını talep etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı vekili; Dosya kapsamında sözleşme kapsamında olmayan işin davacının kendi insiyatifi ile yapıldığını, müvekkilinin bir talimatı olmadan davacının kendi başına böyle bir iş yapamayacağını, vekaletsiz iş görme hükümlerinin somut olaya eksik uygulandığını, davacının hesap ve haber verme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, şartname gereği belirlenen işten daha fazlasının müvekkilinin talebi ile yapılabileceğini, davacının iyiniyetli olmayan taleplerinin reddi ile kararın bozulmasını talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili; Asıl ve birleşen davalar bakımından ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken ortak hüküm kurulduğunu, birleşen davadaki taleplerinin haklı olduğunu ve asıl davada hükmedilen bedele ek olarak haksız fesihten kaynaklanan maddi ve manevi tazminat taleplerinin de kabul edilmesi gerektiğini, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada sözleşme dışı yapılan imalât bedelinin tahsili, birleşen davada ise haksız fesihten kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 ncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 nci maddeleri, ile 166, 167, 297/2 6098 sayılı TBK 470-486 maddeleri
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanunun 371 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Bozmaya uyan yerel mahkemece verilen kararın hüküm fıkrasında aynen ;
‘‘ Asıl ve birleşen davanın kısmen kabulü ile; 200.000,00 TL’nin 03/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,’’ karar verilmiştir.
Yerel mahkeme kararının hüküm fıkrası HMK 297/2. maddesindeki ‘’Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir ‘’ düzenlemesine aykırı olup, asıl ve birleşen her bir dava bakımından ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, hangi dava bakımından hangi hükmün verildiği, hükmedilen bedelin hangi davanın konusunu oluşturduğu hususunda hiçbir açıklamanın yapılmadığı, bu hali ile kurulan hükmün de usul ve yasaya aykırı olduğu, bozmayı gerektirdiği anlaşılmıştır.
2.1. İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, verilen kararın davalı vekilince süresinde temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin (kapatılan) 2020/147 Esas, 2020/1948 Karar sayılı ve 30.06.2020 tarihli ilamı ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesi hükmünün davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Eldeki davada, birleştirilen dosyanın Dairenin bozma kararından sonra, asıl dava ile birleştirildiği anlaşılmaktadır.
2.2. 6100 sayılı HMK’nın 166. maddesinin birinci fıkrasında; “Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davaların aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar diğer mahkemeyi bağlar” hükmüne yer verilmiştir.
2.3. Dosyaların birleşmesi halinde, ilk dosya Yargıtay incelemesinden geçtikten sonra henüz kanun yolları aşamasına gelmemiş yeni bir dosyanın bu dosya ile birleşmesi halinde, birleşen dosyanın istinaf yoluna tabi olacağı açıktır. Zira davalar birleşmekle bağımsızlıklarını korur, ayrı dosya olma özelliğini devam ettirirler.
2.4. Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesinin 1. fıkrasında bölge adliye mahkemelerinin Resmi Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanun’un temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin, yine aynı maddenin 2. fıkrasında ise bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine istinaf yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 427 ile 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı, yani bu kararlara ilişkin dosyaların bölge adliye mahkemelerine gönderilemeyeceği belirtilmiştir. Bu durumda 20 Temmuz 2016 tarihinden önce verilen kararlar, kanun yoluna başvurma tarihi ne olursa olsun, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. ve 454. maddelerindeki temyize ilişkin hükümlere tabi olup, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay Başkanlığına gönderilmesi gerekmektedir. Buna karşılık, 20 Temmuz 2016 tarihinde ve sonrasında verilen temyiz incelemesinden geçmeyen kararlara karşı yasa yoluna gidilmesi halinde ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341-360. maddesindeki istinafa ilişkin hükümlerin uygulanması için bölge adliye mahkemesine gönderilmesi zorunludur.
Hemen belirtilmelidir ki, daha önce Yargıtay denetiminden geçen asıl dosyanın “İstinaf” kanun yoluna tabi olmadığı açıktır.
Ne var ki, birleştirilen dosya yönünden ise karar tarihi 11/11/2021 olup, bu karar ile ilgili daha önce Yargıtayın bir denetimi de söz konusu olmadığından, anılan kararın ”İstinaf” kanun yoluna tabi olduğu anlaşılmaktadır. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2021/5595 Esas, 2023/1487 Karar sayılı ve 13.03.2023 tarihli kararı, 2022/3384 Esas, 2022/6791 Karar sayılı ve 18/10/2022 tarihli kararı, Aynı yönde Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2022/11601 Esas, 2022/12052 Karar sayılı ve 21/11/2022 tarihli kararı)
2.5. Hal böyle olunca, davaların birleştirilmesiyle bağımsız dava olma özelliğini kaybetmedikleri gözetilerek, ”İstinaf” kanun yoluna tabi olduğu anlaşılan birleştirilen dosyanın tefrik edilerek istinaf incelemesi yapılmak üzere ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi gerekirken, asıl dava dosyası ile birlikte temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtaya gönderilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz incelemesine konu Samsun 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/297 Esas, 2021/441 Karar sayılı ve 11/11/2021 tarihli kararının re’sen BOZULMASINA, bozma nedenine göre asıl ve birleşen davada taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına,
Temyiz peşin harcın istek halinde temyiz edenlere iadesine,
Karara karşı karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
02/10/2023 gününde oy birliğiyle karar verildi.