YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/2513
KARAR NO : 2023/2092
KARAR TARİHİ : 30.05.2023
…
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2018/2810 E., 2022/472 K.- Birl. Dava 2018/116 E.
…
…
…
HÜKÜM/KARAR : Esastan Red
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2017/651 E., 2018/406 K.
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen davalarda alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.ASIL DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 08.01.2016 tarihli hizmet alım sözleşmesi imzalandığını, ihale kapsamında davalı tarafından çalıştırılan işçilerin toplu sözleşme sürecinin Yüksek Hakem Kurulu kararı ile sonuçlandırıldığını, Yüksek Hakem Kurulu kararı uyarınca müvekkili tarafından davalıya 723.611,97 TL fiyat farkı ödenmek zorunda kalındığını, toplu iş görüşmelerinin davalı alt işveren tarafından yürütülmesi gerekirken davalının toplu iş görüşmelerinin yürütülmesi için kamu işveren sendikası olan … Sendikasına yetki verdiğini ve adı geçen sendikanın bu yetkilendirmeyi kabul ederek kamu adına toplu iş görüşmelerini yürüttüğünü, toplu iş görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine uyuşmazlığın Yüksek Hakem Kuruluna intikal ettiğini ve Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlandığını,toplu iş görüşmelerinin Yüksek Hakem Kurulu kararı ile neticelenmesini müteakip oluşan fiyat farkının müvekkilinden talep edildiğini, Yüksek Hakem Kurulu kararlarının kesin ve bağlayıcı nitelikte oluşu nedeniyle müvekkilinin davalıya 723.611,97 TL fiyat farkı ödediğini, 4735 sayılı Yasanın fiyat farkı verilebilmesi başlıklı 8.maddesine göre fiyat farkı verilebilmesi için işyerinin merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinden birine ait olması gerektiğini, oysa ki müvekkilinin merkezi bütçeye bağlı kamu idaresi olmayıp özerk bütçeye sahip bir kamu iktisadi kuruluşu olduğunu, bu durumun 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununun 8.maddesinden açıkça anlaşılabildiğini, fiyat farkı ödenmesine dair yasal düzenlemenin müvekkili kurumu kapsamadığını, davalı firma tarafından yapılan yetkilendirme sonrasında mevzuata aykırı olarak yürütülen toplu iş görüşmeleri neticesinde müvekkilinin yasal olarak ödemek zorunda olmadığı yüksek bir mali külfetin altına girdiğini, ödenen tutarın işveren şirket adına sebepsiz zenginleşme oluşturduğunu belirterek 723.611,97 TL’nin ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; somut olayda toplu iş görüşmeleri ile ilgili süreci yürüten sendikanın yetkili olduğunu, her ne kadar davacının merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinden biri olmadığını özerk bütçeli bir kamu iktisadi kuruluşu olduğunu iddia etmekte ise de 2954 sayılı yasanın 8.maddesinde kurum hakkında kamu iktisadi kuruluşlarına uygulanan genel hükümlerin uygulanacağı, yine uygulamada ilgili kurumun merkezi yönetimin denetimi altında görev yaptığı, yöneticilerinin merkezi yönetim tarafından secildiği mal ve hizmet alımlarının 4734 sayılı yasa kapsamında olduğunu, Yüksek Hakem Kurulu kararına istinaden dava dışı sendikalı işçilere ödeme yapıldığını, fiyat farkı ödemesi ve hesaplanması yönündeki birinci ve ikincil mevzuatın amacının anayasa ile güvence altına alınan sendika hakkı ve bu bağlamda yasal düzenlemelere konu olan toplu iş sözleşmeleri neticesinde sendikalı işçilere ödenecek olan bir kısım maddi tazminatların güvence altına alınmasını amaçladığını, yasadan kaynaklı sendikal tazminatların davacı yanca öngörülebilir bir durum olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmede toplu iş sözleşmesinden kaynaklı fiyat farkı ödenmeyeceğine dair bir düzenleme bulunmadığını, fiyat farkının ödenmesi hususunun ise yasada yer alan emredici bir düzenleme olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III.BİRLEŞEN DAVA
Davacı vekili birleşen Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/116 esas 2018/96 karar sayılı dosyadaki dava dilekçesinde özetle; aynı hukuki sebebe dayalı olarak Yüksek Hakem Kurunun vermiş olduğu karara istinaden davalıya 2017 yılı Ağustos ayından itibaren 6 aylık dönemi kapsar şekilde yapılan KDV dahil toplam 546.104,15 TL tutarındaki fiyat farkının ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
IV. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesinin özel hukuk hükümlerine tabi bir sözleşme olduğu gözetildiğinde taraflar açısından bağlayıcı olduğu kabul edilmesi gerektiği, sözleşme kapsamında çalıştırılacak personele fiyat farkı ödenip ödenmeyeceğinin, ödeme halinde geri istenip istenemeyeceğinin öncelikle sözleşme hükümleri bağlamında değerlendirilmesi gerekeceği, sözleşmede bu konuda bir hüküm bulunmaması halinde yedek hukuk kuralı olan mevzuat hükümlerine başvurulması gerektiği, taraflar arasında akdedilen 08.01.2016 tarihli sözleşmenin “fiyat farkı ödenmesi ve hesaplanması” başlıklı 14.2 maddesi “Bu sözleşme kapsamında yapılan işler için fiyat farkı hesaplanacağı, 28751 sayılı R.G. yayımlanan Bakanlar Kurulunun 2013/5215 sayılı (4734 sayılı Kamu İhale Kanununa göre ihale edilen Hizmet Alımlarında Uygulanacak Fiyat Farkına ilişkin Esaslar) kararına istinaden fiyat farkı verilecektir” şeklinde olduğu, anılan sözleşmede bahsi geçen 2013/5215 sayılı Bakanlar Kurulu kararı; 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa göre İhale Edilen Hizmet Alımlarında uygulanacak fiyat farkına ilişkin olduğu, davacı ve davalı arasındaki sözleşmeye konu işin Kamu İhale Kanununa göre ihale edildiği taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmadığı, şu durumda Yüksek Hakem Kurulu Kararı uyarınca davalıya fiyat farkı ödenmesinde sözleşmeye aykırı bir durum tespit edilmediği, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin Kamu İşveren Sendikası tarafından yürütülmesi ve nihayetinde uyuşmazlığın Yüksek Hakem Kurulu kararı ile sonuçlanmasında davalının kötü niyetle hareket ettiği ve açık bir yönlendirmesi olduğu iddia ve ispat olunmadığı, öte yandan Yüksek Hakem Kurulu Kararına dayalı olarak oluşan fiyat farkı sözleşme kapsamında çalıştırılan işçilere ödenen bir ücret olup davalının sebepsiz zenginleştiğinden de bahsedilemeyeceğinden tüm bu nedenlerle Yüksek hakem kurulu kararı uyarınca ödenen fiyat farkının iadesi talebi yerinde olmayıp asıl ve birleşen davalarda davanın reddine karar verilmiştir.
V. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili kurumun sözleşme bedelinin çok daha üstünde bir ödeme yapması söz konusu olduğunu, kurumun sözleşme bedelini aşan bir ödemeden sorumlu tutulamayacağından bahisle davanın kabulü gerektiğini, karar gerekçesinin sözleşmede yer alan 14.2 maddesine dayandırılmış olduğunu ancak TRT kurumunun merkezi yönetim kapsamındaki idarelerden olup olmadığının yani 4735 sayılı Yasa’nın 8.md’sinde yer alan fiyat farkı ödemelerinden kurumun sorumlu olup olmayacağına dair bir hukuki değerlendirme yapılmadığını, mahkemece bilirkişi raporu almadan karar verildiğini, aynı konuda başka bir mahkeme tarafından yapılan yargılamada bilirkişi incelemesi yapıldığını ve alınan bilirkişi raporunda kurumun haklılığının ortaya konulduğunu, alt işveren tarafından usulsüz olarak … sendikasına yetki verildiğini, sendikanın hatalı tutumu nedeniyle kurumun ödemek zorunda olmadığı bir mali külfetle karşı karşıya kaldığını, müvekkili kurumca 4734 sayılı Yasa’nın 62.md. 1. fıkra /(e) bendine göre alım yapmasının tek başına sorumluluk için yeterli olmadığını, davalı şirketin Yüksek Hakem Kurulu Başkanlığının yetki konusunu resen araştırdığı iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, müvekkili kurumun merkezi yönetim kapsamında yer almayan 5018 Sayılı Yasa kapsamının dışında tutulan özerk bütçeli kamu iktisadi kurulu olduğunu, davalı şirketin kurum yöneticilerinin merkezi yönetimce atanmasının ve kurulun kamu iktisadi kuruluşu olması nedeniyle fiyat farkından sorumlu olduğu iddiasının hukuki bir geçerliliği ve inandırıcılığının olmadığını, davacı kurum merkezi yönetim kapsamında olmadığı için fiyat farkından sorumlu olmadığını, Yüksek Hakem Kurulu kararında söz konusu farkın kurum tarafından ödeneceğine dair bir beyanın yer almadığını, ödemenin ihtirazi kayıtla yapıldığını bildirerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde belirttiği itirazlarını temyiz dilekçesinde yinelemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ticari nitelikteki hizmet sözleşmesinden kaynaklanan toplu iş sözleşmesinden dolayı ödenen fiyat farkı alacağı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 ncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunun 371 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, Anayasal bir hak olan toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme yapma hakkı, hukuki kaynağını Anayasadan alan ve sosyal taraflara yasa gücünde düzenleme yapma yetkisini veren sosyal bir haktır.
Toplu iş sözleşmesinde aksi belirtilmedikçe iş sözleşmeleri toplu iş sözleşmesine aykırı olamaz. İş sözleşmelerinin toplu iş sözleşmesine aykırı hükümlerinin yerini toplu iş sözleşmesindeki hükümler alır. Toplu iş sözleşmesinde iş sözleşmelerine aykırı hükümlerin bulunması hâlinde ise iş sözleşmesinin işçi yararına olan hükümleri geçerlidir. (6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu m. 36) Toplu iş sözleşmesinden taraf işçi sendikasının üyeleri yararlanır. Toplu iş sözleşmesinden, sözleşmenin imzalanması tarihinde taraf sendikaya üye olanlar yürürlük tarihinden, imza tarihinden sonra üye olanlar ise üyeliklerinin taraf işçi sendikasınca işverene bildirildiği tarihten itibaren yararlanır. Toplu iş sözleşmesinin imza tarihi ile yürürlük tarihi arasında iş sözleşmesi sona eren üyeler de, iş sözleşmelerinin sona erdiği tarihe kadar toplu iş sözleşmesinden yararlanır (6356 sayılı Kanun m. 39).
İşletme toplu iş sözleşmesi kapsamında olan ya da toplu iş sözleşmesi bulunan bir işyeri veya işyerinin bir bölümünün devrinde, devralan işverenin aynı işkoluna giren işyeri veya işyerlerinde yürürlükte bir toplu iş sözleşmesi var ise; devralınan işyeri veya işyerlerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinden doğan hak ve borçlar, iş sözleşmesi hükmü olarak devam eder. Devralan işverenin işyeri ya da işyerlerinde uygulanan bir toplu iş sözleşmesi yok ise; devralınan işyerinde yürürlükteki toplu iş sözleşmesinden doğan hak ve borçlar, yeni bir toplu iş sözleşmesi yapılıncaya kadar toplu iş sözleşmesi hükmü olarak devam eder (6356 sayılı Kanun m. 38).
Yukarıda yer verilen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere toplu iş sözleşmesi niteliği gereği kamu düzeninden olup, bireysel iş sözleşmelerinden farklı olarak sözleşmeye taraf olmayanları da bağlar. Zira 6356 sayılı Kanunun m. 38/1 inci maddesinde, işyeri devri halinde devralınan işyerinde yürürlükteki toplu iş sözleşmesinden doğan hak ve borçların, yeni bir toplu iş sözleşmesi yapılıncaya kadar toplu iş sözleşmesi hükmü olarak devam edeceği düzenlenmiştir.
Bununla beraber toplu iş sözleşmelerinin yukarıda anlatılan kamu düzeni gereği sözleşmede aksine hüküm olsa dahi işvereni bağlar. Sözleşme tarihinden sonra yapılan toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre işçiye bir ödeme yapılmışsa davacı işveren ile davalı yüklenici arasında yapılan hizmet sözleşmesinin önceden imzalanmış olması halinde işveren (kurum) toplu iş sözleşmesi uyarınca işçiye ödediği bedeli talep edemeyeceğinden, davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunun 370 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
30.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.