Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2022/2501 E. 2023/2095 K. 30.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/2501
KARAR NO : 2023/2095
KARAR TARİHİ : 30.05.2023


MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2018/2291 E., 2022/452 K.

HÜKÜM : Esastan Red
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2015/354 E., 2017/1054 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraflar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın davalı ile 10.08.2014 tarihinde, davalının taahhüdündeki “Ankara Parkları, Yeşil Alanları, Piknik Alanları, Mezarlıkları, Barajları, Bitkisel Yapısal Tesisat Elektrik Bakım Onarım Hizmeti Alım İşi bünyesindeki Ankara 60. Bölge Bakım Onarım Hizmet Alımı İşi” ile ilgili yapılan sözleşme neticesinde taşeronluk sözleşmesi yaptığını, sözleşme bedelinin 2.121.600,00-TL olduğunu, davalı firmanın müvekkiline ödeme yapmasının davalının … işletmelerinden aynı işin hakedişini tahsil etmesi koşuluna bağlandığını, ayrıca sözleşme gereğince müvekkili firmanın sözleşme bedelinin %6’sı tutarındaki… hesap numaralı, … çek numaralı, …,… nolu hesaba ait, 133.080,00-TL tutarındaki çeki teminat olarak verdiğini ve çekin arkasına sözleşme için teminat olarak verildiğinin de yazıldığını, sözleşmenin bitiş süresinin 31.12.2015 tarihi olduğunu, müvekkili firmanın sözleşme gereğince hakkı olan 354.016,00-TL + 63.722,88-TL KDV toplamı 417.738,88-TL için 02.01.2015 tarihli, Ankara 60. Bölge Bakım Hizmet Alımı Ağustos-Eylül-Ekim ayı hakediş bedeli için fatura kestiğini, davalıya iadeli taahhütlü olarak gönderdiğini, davalının Ankara 2. Noterliği, 02005 yevmiye nolu ve 10.02.2014 tarihli bir ihtarname ile faturayı 03.02.2015 tarihinde tebellüğ ettiğini, işin gerçekleşmediği gerekçesi ile faturayı iade ettiğini, daha sonra ise 04.03.2015 tarihli, 07751 yevmiye nolu Ankara 38. Noterliğinden davalı firmanın vekillerince ilk gönderilen ihtarname ile tamamen çelişkiler içeren yeni bir ihtarnamenin gönderildiğini, bunun üzerine taraflarınca Ankara 26. İcra Müdürlüğünün 2015/5285 Esas sayılı dosyası ile icra takibine girildiğini, davalıca yapılan itirazın üzerine bu davanın açıldığını ileri sürerek, itirazın iptali ile birlikte takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı şirket adına şirket yetkilisi olduğunu ifade eden… arasında bir taşeronluk sözleşmesi imzalandığını, müvekkili şirket yetkililerince sözleşmenin imzalanmasından sonra sözleşmeyi imzalayan şahsın davacı şirketi temsile ve ilzama yetkili olup olmadığı, şirket adına sözleşme imzalamaya yetkili olup olmadığı, aynı zamanda şirketi hak ve borç altına sokabilecek tasarrufta bulunabilme imkanının bulunup bulunmadığı konusunda araştırma yapıldığını, yapılan incelemelerde hem ticaret sicil kayıtlarında hem de davacı tarafça sunulan vekaletnamede müvekkili şirketle taşeronluk sözleşmesi imzalayan şahsın davacı şirket adına sözleşme imzalamaya yetkili olmadığının görüldüğünü, yetkili olmayan kişinin yaptığı sözleşmenin doğal olarak tarafları bağlamayacağını, bu hususun davacı şirkete bildirildiğini, şirket yetkilisi tarafından usulüne uygun ve geçerli yeni bir sözleşme imzalanmadığını ve bu eksikliğin giderilmediğini, usulüne uygun bir sözleşmenin imzalanmamış olması dolayısıyla sözleşmenin kurulduğundan söz edilemeyeceğini ve aynı zamanda sözleşmenin feshini de gereksiz kıldığını, sözleşmenin kurulma aşamasında meydana gelen sakatlıklara ilişkin itirazları baki kalmak üzere ve kabul anlamında olmamak kaydıyla ilgili sözleşmenin taraflar açısından bağlayıcı olduğunu, sözleşmeden kaynaklı ödemelerin talep edilebilmesi için sözleşmede yüklenilmiş olan edimlerin ifa edilmesi gerektiğini, davacı şirketin hiçbir şekilde başlamadığı ve ifa etmediği bir işe ilişkin ödeme talebinde bulunduğunu, söz konusu sözleşme gereğince davacı şirketçe herhangi bir iş yapılmaması ve işin ifa edilmemesi nedeni ile yükümlülük altına giren müvekkili şirket tarafından sözleşme konusu işlerin gerçekleştirildiğini, söz konusu işin davalı müvekkili tarafından ifa edilmesi sonucunda müvekkili şirketçe faturalar tanzim edildiğini ve asıl işveren … … Ltd.Şti’ne tevdii edilerek tahsilin gerçekleştirildiğini, davacı tarafın dava dilekçelerindeki tüm beyanlarının gerçeğe aykırı olduğunu, tamamen kötüniyetli olarak haksız kazanç sağlamaya yönelik olduğunu savunarak, davanın reddine, davacı aleyhine %20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulü ile icra inkar tazminatı ve teminat için verilen çekin iadesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, müvekkilinin anlaşma şartlarına harfiyen uyduğunu, davalının asıl işveren …’dan hak edişlerini aldığı halde müvekkiline ödeme yapmadığını, sözleşme dışı taleplerin müvekkilince ifa edildiğini, davalının işleri kendisinin yapacağına dair hiçbir bildirimde bulunmadığını, mahkemece bu durumların gözardı edildiğini, hakkaniyete aykırı şekilde taleplerinin çok altında alacak belirlendiğini, sözleşmede ve hakedişte karşılığı olmayan alımların dava konusu işte kullanılmadığının açık ve net olduğunu, alınmış bunca bitkinin ve peyzaj ürünün dikimi ve ekiminde de çalışacak işçiler lazım olduğunu, davalının yaptığı SGK prim ve giderleri ile ilgili iki ihtimalin olduğunu, birinci ihtimalde işçilerin dava konusu iş için çalıştırılmadıklarının ortada olduğunu, bilirkişilerin davalının başka işler için yaptığı giderleri davacıdan mahsup etmesinin doğru olmadığını, davalı ile … arasında imzalanan sözleşme gereğince davalının %15 asgari işçilik belirtilerek SGK kaydı açtırmak, bir iş güvenliği uzmanı, sağlık personeli, mühendis veya mimar çalıştırmasının zorunlu olduğu bir sözleşme imzalandığını, davalının imzaladığı sözleşmedeki zorunlulukların davacıya yüklenemeyeceğini, buna ilişkin aralarında bir sözleşme olmadığını, bilirkişilerin SGK giderleri ve söz konusu işte çalıştırıldığı meçhul işçilerin giderlerini her iki ihtimal dahilinde neden davacıya yüklendiğinin anlaşılamadığını, hakedişlerde karşılığı olmayan harcama kalemlerinin davalının davacıdan sözleşme dışı talep ettiği miktarlar olup bunlara ilişkin yapılmış olan işlerin ilgili fotoğrafların mahkemeye sunulduğunu, mahkemenin davalının sözleşmeyi tek taraflı feshettiğini göremediğini, itirazlarını gözetmediğini, …’nın hakediş dosyalarını istemediğini, davalının süresinde sunmadığı delilleri yeterli saydığını, davalının yapmış olduğu harcama kalemlerini davacıdan mahsup ettiğini bildirerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.

2.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu işin müvekkili tarafından yapıldığına ilişkin hakediş dosyaları, SGK kaydı evrakları, işçi primlerinin ve maaşlarının ödendiğine ilişkin ticari kayıtlar, faturalar varken ve söz konusu işin taraflarınca yapıldığını ifade etmelerine rağmen bilirkişi heyetinin nasıl bir delil ibrazı talep edildiğinin anlaşılamadığını, davacı tarafından işin yapıldığına dair delil ibraz edilmediğini, davacı tarafından ibraz edilen tek delil olan 3B firması tarafından tanzim edilen fatura olduğunu ancak bu faturanın iş ifa edilmese bile düzenlenebileceğini, sözleşmenin 5.e ve 5.f maddeleri gereğince müvekkilinin borcu olduğu kabul edilse bile borcun muaccel hale gelmediğini, bilirkişi raporundaki bu yöndeki tespitin mahkemece değerlendirilmediğini, bu hususun 2. Ek raporda da ifade edildiğini, davacının gerek sözleşme hükümleri, gerekse de 4857 sayılı Yasa ve 5510 sayılı Yasa hükümleri gereğince sözleşmenin ifası için çalışacak işçilerin SGK kayıtlarını yaptırması, SGK primlerini ve maaşlarını ödemesi gerektiğini, hükme esas alının bilirkişi heyeti raporundaki hesaplama yönteminin tamamen yanlış olup uyuşmazlığı çözecek mahiyette olmadığını, hesaplama işlemlerinde yanlışlıklar olduğunu, mahkemece hakediş dosyalarının asıllarının celbinin sağlanmadığını, eksik delil toplandığını, müvekkilinin işin tamamını kendisinin yaptığını, bakım, onarım ve hizmet işlerinde alınan malzeme faturalarının aynı ay içerisinde hakediş raporuna girebilmesinin mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda tüm işçilik hizmetlerinin müvekkili tarafından ifa edildiğinin tespit edilmesi nedeniyle toplam 223.007,37 TL’nin mahsubunun gerektiğini, davacı tarafından yapıldığı iddia edilen işler hakediş raporları ile karşılaştırılmamış doğrudan yapılmış olarak kabul edildiğini, bilirkişi heyetine mimar, iç mimar dahil edilmediğini, davacı tarafça yapıldığı iddia edilen işlere ilişkin dosyaya sunulan harcama belgeleri ile gerçekte hakediş raporlarında belirtilen işlerin bağdaşmadığını, davacının yaptıklarını iddia ettiği iş miktarını bilmediğini varsayımsal olarak sadece tek fatura tanzim ettiğini, bilirkişi kök ve ek raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, davacı lehine icra inkar tazminatına karar verilmesinin ve müvekkili lehine kötüniyet tazminatına karar verilmemesinin yanlış olduğunu, sözleşmenin 6.md göre teminatın iadesi koşullarının gerçekleşmediğini, henüz muaccel olmadığını, davanın reddi gerektiğini bildirerek, kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında “HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davacı ve davalı vekillerinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden” gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itiraz sebeplerini temyiz dilekçesinde de yinelemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki taşeronluk sözleşmesi kapsamında ödenmeye hakediş alacağına ilişkin başlatılan takibe karşı yapılan itiraz sonucu itirazın iptali ve sözleşme kapsamında verilen teminat çekinin iadesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 370 nci maddesi 2 nci fıkrası,

2004 sayılı İcra İflas Kanununun 67 nci maddesi ikinci fıkrası.

3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının icra hakimliğine başvurmadan, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.

Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likid olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likid bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. (HGK’nın 07.06.2006 tarih 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı).

Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasındaki ticari nitelikteki hizmet sözleşmesinden kaynaklanan hakediş alacağına hak kazanıp kazanamayacağı ve miktarı yargılama, hesap ve inceleme sonucu belirlenmiştir. Bu durumda likid bir alacak bulunduğundan söz edilemez. Bu nedenlerle davalı tarafından yapılan itiraz haksız kabul edilemeyeceğinden mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru olmamıştır.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davalı vekilininin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine
ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, davalı tarafın
temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 1 numaralı
Bendi 4üncü sıra paragrafında yer alan “İİK.’nun 67/2 maddesi gereğince hesaplanan 18.608,92-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” ibaresinin çıkartılmasına, kararın bu şekliyle
DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının ilgiliye iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,

30/05/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.