YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/2093
KARAR NO : 2023/354
KARAR TARİHİ : 31.01.2023
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
HÜKÜM/KARAR : Red
Asıl ve birleşen davada taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin ifa imkanının kalmaması sebebiyle yapılan masraflar, kar kaybı ve tazminat alacaklarının tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda mahkemece asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekillerince duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 31.01.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir..
Belli edilen günde asıl ve birleşen davada davacı vekili Avukat … ile asıl ve birleşen davada davalı vekili Avukat … ile birleşen davada davalı vekili Avukat …’in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
1.Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili yüklenici ile davalı arsa sahibi arasında 16.10.2014 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, müvekkili şirketin aynı gün nakit olarak davalıya 675.000,00 TL ek ücret ödediğini, davalının dava konusu taşınmazla aynı mahallede bir başka taşınmaza kiracı olarak taşındığını ve o taşınmazın kira paralarının yarısının sözlü anlaşma gereğince müvekkili şirketçe ödenmeye başlandığını, davalı bir başka taşınmaza taşındığı halde dava konusu binayı müvekkiline teslim etmeye yanaşmayarak sözleşme, rayiç ve teamül harici bir sürü yeni isteklerde bulunmaya başladığını, bunlardan makul olanların bir kısmını müvekkilinin yapmayı kabul ettiğini, ancak taleplerin ardı arkasının bitmediğini, her gün yeni bir istekle geldiğini, müvekkili şirketin istendiği gibi arsaya ve noter sözleşmesinin ekindeki taslak çizime uygun hazırlattığı tüm etüt projelerinin davalıya ihtarname ile tekrar tebliğ ettiğini, davalının ihtarnameyi tebellüğ ettiğini, genel olarak ”projeler istek ve ihtiyaçlarımı karşılamıyor” diyerek haksız bir gerekçe ile projelere onay vermeyi reddettiğini, davalının sözleşmeye aykırı ve kötü niyetli yaklaşımla sözleşmenin müvekkiline ifa edilmesini engellediğini, müvekkili şirketin fazlasıyla oyalandığını, dava konusu arsanın müvekkili şirkete teslim edilemediği için, yıkım ruhsatı, zemin etüdü için jeolojik kazı ve tapuda cins tashihinin de yapılamadığını, bunlar yapılmadan inşaat ruhsatının alınabilmesinin mümkün olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmeye güvenerek müvekkili şirketçe masraflar yapıldığını ve başka bir iş alınmadığını, 75.000,00 TL’ye yakın menfi masraf yapıldığını ileri sürerek sözleşme kapsamında ödenen 675.000,00 TL nin, yapılan masraflar bedeli olarak şimdilik 75.000,00 TL ile şimdilik 100.000,00 TL ceza-i şart ve kâr kaybının müspet zarar olmak üzere toplam 850.000,00 TL nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.
2.Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; davalılardan arsa sahibi …’nun arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine konu taşınmazı 22.08.2019 tarihinde diğer davalı …’e satıp devrettiğini, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin tapuya şerh ettirildiğini, her iki davalının da bu alım satımı müvekkiline sözlü ve yazılı olarak bildirmediklerini, müvekkilinin tesadüfen haberdar olduğunu, müvekkilinin iyi niyetli 3. kişi olduğunu, müvekkili şirketin tapudaki şerhi dururken sözleşmenin ifasını ondan talep etmeden, ya da sözleşmeyi feshetmeden devretmenin doğru olmadığını, davalıların el birliği ile müvekkil şirketin ticari itibarını zedelediklerini, hukuka ve gerçeğe aykırı eylem ve söylemleri ile müvekkili şirketi zarara uğrattıklarını, müvekkili şirketin ticari itibarının kaybı ile birlikte işi yapmamasından ve sözleşmeden kaynaklanan müspet ve menfi kayıpları için 1.500.000,00 TL lik kâr kaybından şimdilik 15.000,00 TL, 1.000.000,00 TL lik sözleşme ceza-i şart için şimdilik 15.000,00 TL ceza-i şart tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep etmiş, 12.11.2021 tarihli ıslah dilekçesiyle ceza-i şart tazminat talebini 700.000,00 TL ye çıkartmıştır.
II.CEVAP
1.Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde; sözleşmede arsa sahibine ödenecek ya da ödenen meblağdan söz edilmediğini, söz konusu taşınmazın sözleşmenin imzalanmasını takiben boşaltılarak başka bir yere kiracı olarak geçildiğini, davacının bu yerin kira bedellerinin yarısının da kendisi tarafından ödeneceğini kabul ettiğini ve bir kısmını ödediğini iddia ve kabul ettiğini, oysa bugüne kadar davacı bu kabulü doğrultusunda sadece kiranın 1.000,00 TL sini Ocak ayına kadar yatırdığını, sonra kirayı yatırmayı kestiğini, taşınmazın mevcut elektrik, su, gaz aboneliklerinin feshi ve kapatılmasının, davacının sözleşme doğrultusunda Belediye ve Kamu kurumlarında müvekkilini temsil için gerekli işlemleri yapmak adına davacı şirket temsilcisine vekaletname verildiğini,
müvekkilinin sözleşmeden … tüm yükümlülüklerinin yerine getirildiğini, davacı yüklenicinin ise daha baştan sözleşmenin kendisine yüklediği yükümlülüğü yerine getirmediğini, davacının istenilen nitelikte bir proje çizdiremediğini, çizilen projelerin eksik ve yetersiz, sistem detayı olarak sunulan çizimlerde teknik hatalar, yanlış malzeme açılımlarının mevcut olduğunu, ayrıca taşınılan eve ödenen kira bedelinin 36.000,00 TL, boşaltılan evden kira kaybı bedelinin 360.000,00 TL, geç teslimden … kira kaybı bedelinin 140.000,00 TL, sözleşme gereği eserin teslim edilmemesi nedeniyle kira geliri kaybı zararının 350.000,00 TL, boşaltılan dairede oluşan onarım bedelinin 100.000,00 TL olmak üzere toplam 986.000,00 TL nin takas ve mahsup edilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
2.Birleşen davada davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkilin maliki bulunduğu gayrimenkulü, salt tapudaki şerhin sürenin bitimine 48 gün kala satın almasının sözleşmenin tarafı olduğu şeklinde yorumlanmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin satın alırken şerhi gördüğünü ancak şerh süreli olup, süre sonunda malikin başvurusu ile kaldırılabilecek bir şerh olduğundan, mülkiyet hakkını kısıtlayan tedbir bulunmadığından tapu kaydına güvenerek satın aldığını, davanın husumet yönünden reddinin gerektiğini, davacının kendi kusuru ile sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiğini, sözleşmeye taraf olmamasına rağmen zorlama gerekçelerle müvekkilinden talepte bulunulduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
3.Birleşen davada davalı … vekili cevap dilekçesinde; görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğunu, müvekkilinin dava tarihinde dava konusu taşınmazın maliki olmadığından husumet yöneltilemeyeceğini, derdest bir davanın bulunduğunu, davacı yüklenicinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesindeki edimini yerine getirmediğini, sözleşmenin ifasının imkansız hale gelmesinde müvekkilinin bir kusurunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin asıl davada 21.11.2017 tarihli 2015/217 E., 2017/428 K. sayılı kararı ile; davacı yüklenicinin 675.000,00 TL ödediğini ispat ettiği, davacının sunduğu masraf belgelerinden davalının sebepsiz zenginleştiği anlaşılan 20.724,88 TL lik talebin yerinde olduğu, edimlerin ifasında temerrüde düşen davacının sözleşmede kararlaştırılan bir daire bedeli tutarında menfi zararlardan olan ifaya ekli ceza-i şart ile müspet zarar kapsamında kâr kaybı zararını talep edemeyeceği, davalı arsa sahibinin takas mahsup talebi ile kira kaybı, gecikme tazminatı ve binanın boş olmasından kaynaklı tahribatın giderilmesini talep etmiş ise de, davacı yükleniciyi vekillikten azli nedeniyle ifa imkanı ortadan kalktığına göre sözleşmeden dönme durumunda gecikme tazminatı ile diğer zararları talep edemeyeceği, takas mahsup talebine konu taşınılan eve ödenen kira bedelinin evin boşaltılması tarihinden davacının azledildiği tarihe kadar 6 ay 20 günlük süre için 6.666,00 TL olduğu, sadece bu kira bedelinin davacı alacaklarından takas mahsubunun yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 689.058,88 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 15. (Kapatılan) Hukuk Dairesi’nin 26.06.2019 tarihli 2018/4843 E., 2019/2993 K. sayılı ilamı ile; davalı vekilinin diğer temyiz itirazları reddedilerek, davalı arsa sahibinin sözleşmeyi feshettiği ya da akdin ifasının imkânsız hale geldiğini kabul eden açık veya zımni bir beyanının bulunmadığı, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin, tapuda pay devrini de içerdiğinden, tarafların tek taraflı irade beyanı ve bunun karşı tarafa ulaşmasıyla feshinin mümkün olmadığı, arsa sahibi tarafından yüklenici ya da temsilcisine verilen vekâletname ile tayin edilen vekilin azledilmiş olmasının, zımnen sözleşmeden dönüldüğünün kabulü için yeterli olmadığı, davacının akdin kendisinin kusuru olmaksızın ifasının imkânsız hale geldiği iddiasının kanıtlanamadığı, davalı arsa sahibinin davacı yetkilisine verdiği vekâletnamedeki yetkilerini kullanmaması için vekâletten azletmesi, sözleşmeden dönme niteliğinde olmayıp tarafların sözleşmeden dönme konusunda iradeleri uyuşmadığı, davacının TBK’nın 137 ve 138. maddelerine göre bir talebinin de bulunmadığı, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl dava yönünden taraflar arasındaki sözleşmenin asıl davanın açıldığı tarih itibariyle ortadan kaldırılmadığı, bu nedenle davacının sözleşmenin sona ermesi ve ifa imkanının ortadan kaldırılmasına yönelik iddialarına dayanılarak sunduğu taleplerinin reddinin gerektiği, birleşen dava yönünden ise, davalı arsa sahibi …’nun taşınmazı tapu kaydında mevcut şerh ile diğer davalıya satıp elden çıkardığı ve sözleşmenin yürürlükte olduğu süreç içerisindeki eylemlere bakıldığında sözleşmeye bağlı kalmamak yönündeki iradesini açık bir şekilde ortaya koyduğu, davacıya eseri inşa etmesi için gerekli şartların sunulmadığının anlaşıldığı, sözleşmenin 3. maddesinde belirlenen ceza-i şartın ödenmesi yükümlülüğünün doğduğu, dava tarihi itibariyle ceza-i şart bedeli olarak belirlenen bir daire bedelinin 930.000,00 TL olduğu, davacı tarafın ceza-i şart bedeline yönelik talebini ıslah ile 700.000,00 TL ye yükselttiği,bu ceza-i şartın ödenmesinden yalnızca birleşen davanın davalısı …’nun sorumlu tutulması gerektiği, davacı menfi ve müspet zararları için 15.000,00 TL istemiş ise de, mahkememize sunmuş olduğu ıslah dilekçesi ile bu hususta bir artırıma gitmediği, asıl dava ile davacı tarafından davalıya sözleşme kapsamında ödenen 675.000,00 TL ile sözleşme kapsamında yapılan 75.000,00 TL lik masrafta istenilmiş ise de asıl davanın reddine karar verilmesi gerektiği yönündeki bozma ilamına uyulduğundan bu hususta asıl davada bir karar verilmesi mümkün olmadığı gibi birleşen davada da bu talepler ileri sürülmediğinden tahsili yönünde hüküm kurma olanağının bulunmadığı, davacının talebinde yer alan menfi ve müspet zararları sebebiyle istediği bedelden ise her iki davalının malik sıfatıyla sorumluluklarının bulunduğu, davacının menfi ve müspet zararlarının hesaplanmasına yönelik inceleme ıslah dilekçesinin artık sunulmuş olması ile yapılamamış ise de davacının uzun yıllardır büyük bir sermaye ortaya koyarak giriştiği işte kayıplarının olduğu, halen dosya kapsamından davalı …’ya ödendiği anlaşılan 675.000,00 TL nin bile kendisine geri verilmediği, yalnızca bu bedelin elde tutulmamasından dolayı uğranılacak zararın 15.000,00 TL nin fazlaca üzerinde olduğu gerekçesiyle asıl davanın reddine,birleşen davanın kabulü ile, menfi ve müspet kayıpları nedeniyle 15.000,00 TL nin dava tarihinden itibaren kanuni faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, 700.000,00 TL ceza-i şart alacağının dava tarihinden itibaren işlemiş kanuni faizi ile birlikte davalı …’dan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz dilekçesinde; asıl dava yönünden, bozmadan sonra davalının dava konusu taşınmazını sattığından davada istenen veya istenebilecekler taleplerin değiştiğini, Yargıtay bozma ilamının hiç bir hükmünün kalmadığını, ortaya çıkan yeni durumun HMK’nın 125. maddesine göre çözümlenmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte her iki davada çakışan taleplerinin bulunması halinde davanın reddine değil, derdestlik ya da husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazı fesih olmadan satan davalı …’nun kusurlu ve haksız olduğunu, bu nedenle öncelikle müvekkil şirketten aldıklarını geri vermek zorunda olduğunu, nakden aldığı 675.000,00 TL yi iade etmesi gerektiğini, denkleştirici adalet ilkesi gereğince yedinde tuttuğu paranın taşınmazı sattığı tarihe sebepsiz zenginleşmesi nedeniyle meydana gelen artışları da geri ödemek zorunda olduğunu, davalının kusurlu duruma düştüğü halde avukatlık ücretine hak kazanmasının doğru olmadığını, birleşen dava yönünden, mahkemece diğer davalı …’in temlik alan olarak müşterek ve müteselsil kusurlu olduğunun kabul edilmesine rağmen ceza-i şarttan, yargılama giderlerinden ve lehe hükmedilen avukatlık ücretinden müşterek ve müteselsil olarak sorumlu tutulmamasının doğru olmadığını, ceza-i şart dışında diğer talepleri hakkında yargılama yapılmadığını, hesap bilirkişisine gönderilmesi taleplerinin kabul edilmemesinin doğru olmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Asıl ve birleşen davada davalı vekili temyiz dilekçesinde; edimlerin ifasında kusurlu olan tarafın davacı yüklenici olduğundan sözleşmenin feshini talep edemeyeceğini, ortada derdest bir dava bulunurken ikinci bir dava açılmasının HMK’nın 114.maddesine aykırı olduğunu, davacının aynı isteklerinin asıl davada reddine, birleşen davada kabulüne karar verilmesinin kendi içinde çelişkili olduğunu, davada birden fazla ıslah ve alacak belirlendiğinden HMK’nın amir hükümlerine aykırı olduğunu, dava sırasında öldüğü ve mirasçılar adına davaya devam edildiği sabit iken ölen kişi adına karar verilmesinin hatalı olduğunu, davanın her iki davalı yönünden 15.000,00 TL dahil toplam 700.000,00 TL üzerinden ıslah edildiğini ve ıslah harcının yatırılmasına karşın 715.000,00 TL üzerinden istekten fazlasına hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, davacının her iki davalıdan müşterek ve müteselsilen 700.000,00 TL talep etmesine rağmen davalılardan birinin 15.000,00 TL tazminat ödemesine karar verilmesine rağmen reddedilen miktar yönünden diğer davalı lehine avukatlık ücreti takdir edilmemesinin hatalı olduğunu, davacının ödediği 675.000,00 TL’nin zararlarımızın hiçbirini karşılamadığını belirterek kararının bozulmasını talep etmiştir.
3.Birleşen davada davalılar …, …, … vekili temyiz dilekçesinde; müvekkillerinin maliki bulunduğu taşınmazı, salt tapudaki şerhin sürenin bitimine 48 gün kala satın almasının aynı zamanda sözleşmenin tarafı olduğu şeklinde yorumlanmasının hukuka aykırı olduğunu, süre sonunda resen kaldırılabilecek bir şerh olduğundan ve mülkiyet hakkını kısıtlayan bir şerh veya tedbir bulunmadığından tapu kaydına güvenerek satın aldığını, davalı müvekkiller açısından davanın husumet yönünden reddinin gerektiğini, aynı konuda açılmış ve devam eden bir dava varken ikinci bir davanın aynı isteklerle açılmayacağını, derdestlik itirazımız hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeden yargılamanın sürdürülmesinin hatalı olduğunu, reddedilen 700.000,00 TL üzerinden davalı müvekkiller lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin usule aykırı olduğunu, davaya mirasçılar adına devam edilmesine rağmen mahkemece vefat eden müvekkil … adına hüküm kurulmasının usule aykırı olduğunu, davacı yüklenicinin akdin ifasının imkansız hale gelmesinde kusurlu olduğunu, sözleşmede taraf olmayan müvekkiller yönünden tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl ve birleşen davada uyuşmazlık, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin ifa imkanının kalmaması sebebiyle yapılan masraflar, kâr kaybı ve tazminat alacaklarının tahsili istemlerine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427 nci ve devamı maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 125 inci maddesi, 470 nci maddesi ve devamı maddeleri
3. Değerlendirme
1.Dosyadaki yazılara ve asıl davada mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşen hususlara ait temyiz itirazlarının incelenmesi artık mümkün olmamasına göre asıl ve birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2.Dosyadaki yazılara ve asıl davada mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşen hususlara ait temyiz itirazlarının incelenmesi artık mümkün olmamasına göre asıl ve birleşen davada davacı vekilinin asıl davada tüm, birleşen davada aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
3.6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 125. maddesi, karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararını isteyebilmedir.
Müspet zarar; sözleşme tam olarak ifa edilmiş olsa idi alacaklının mal varlığının oluşacağı durum ile sözleşmeden dönülmüş olması nedeniyle mevcut durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla; sözleşme sebebiyle cebe girmesi gereken paranın, girmemesi sebebiyle meydana gelen zarardır. Bu niteliği gereği müspet zarar daima ileriye dönük olup, bir beklenti kaybıdır. Kısaca, akdin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden … zarardır. Örneğin, kira geliri kaybı, geciken ifa sebebiyle ifaya bağlı ceza, seçimlik ceza, eksik işler bedeli, kâr kaybı müspet zarar kapsamındaki alacakları oluşturmaktadır.
Menfi zarar ise; sözleşmenin karşı tarafınca yerine getirileceğine olan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zarardır. Kısaca bu zarar, alacaklının sözleşme yaptığı için uğradığı, sözleşme yapmamış olsa idi uğramayacağı zarar olup, sözleşmeye güvenilerek yapılan harcamaların tamamının, başka bir anlatımla karşı tarafın mal varlığına girmese bile o sözleşme sebebiyle cepten çıkan paradır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşme hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar. Bu husus 6098 sayılı TBK’nın 125/son maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Menfi zarara, dava masrafları, noter masrafı, karar pulu, gerçekleştirilen imalat bedeli, personel gideri vb kalemler örnek olarak verilebilir.
Bu anlatımlar çerçevesinde somut olay incelendiğinde; birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinin sonuç kısmında, müspet ve menfi zararları ile kar kaybını talep etmiş ise de, müspet ve menfi zararlarının nelerden ibaret olduğunun açıklattırılmadığı görülmüştür. Mahkemece öncelikle HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma ödevi gereği birleşen davada davacı vekilinin müspet ve menfi zarar taleplerinin neler olduğunun açıklattırılmasından sonra anılan zarar talepleri yönünden konusunda uzman teknik bilirkişi kurulundan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.
4.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre birleşen davada davalılar …, … ve … vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
5.Somut olayda davaya konu taşınmazın birleşen davada davalı … tarafından birleşen davada davalılar …, … ve …’in murisi …’e 22.08.2019 tarihinde satıldığı, ayrıca muris …’in 16.10.2014 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin tarafı olmadığı görülmüştür. Husumet ehliyeti itiraz olup davalı tarafından ileri sürülmese bile itirazın varlığı dosya kapsamından anlaşılıyorsa mahkemece de resen nazara alınması zorunlu olmakla, davaya konu taşınmazın yeni malikinin menfi ve müspet zararlardan sorumlu olmayacağı göz önünde bulundurularak, birleşen davada davalılar …, … ve …’in pasif husumet ehliyetleri bulunmadığından onlar yönünden husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine,
2.Yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davacı vekilinin asıl davada tüm, birleşen davada diğer temyiz itirazlarının reddine
3.Yukarıda 3. bentte açıklanan nedenlerle birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün birleşen davada davacı yararına BOZULMASINA,
4.Yukarıda 4. bentte açıklanan nedenlerle birleşen davada davalılar …, … ve … vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine
5. Yukarıda 5. bentte açıklanan nedenlerle birleşen davada davalılar …, … ve … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün birleşen davada davalılar …, … ve … yararına BOZULMASINA,
Yargıtay duruşmasında vekili hazır bulunan birleşen davada davacı yararına takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin, birleşen davada davalı …’dan tahsili ile birleşen davada davacıya ödenmesine
Yargıtay duruşmasında vekili hazır bulunan birleşen davada davalılar …, … ve … yararına takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin, birleşen davada davacıdan tahsili ile birleşen davada davalılar …, … ve …’e ödenmesine
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde birleşen davada davalılar …, … ve …’e iadesine,
Aşağıda yazılı harcın temyiz eden asıl davada davacı ile asıl ve birleşen davada davalı … …’dan alınmasına,
Karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
31.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.