Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2022/1992 E. 2023/2200 K. 06.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1992
KARAR NO : 2023/2200
KARAR TARİHİ : 06.06.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2020/860 E., 2022/212 K.
Soğutma Tic. ve San. Ltd. Şti. vekili Avukat …
vekili Avukat …
DAVA TARİHİ : 13.02.2015
HÜKÜM/KARAR : Ret

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı firmanın yapmakta olduğu Devlet Hava Meydanı Apronu antı yapım işinde pist alanında kullanılacak su ızgaraları için karşı yan firma ile anlaştıklarını, karşı tarafın sözleşme koşullarına aykırı olarak ayıplı mal teslimi yaptığını, bu ızgaraların DHM yetkilileri tarafından kabul edilmediğini ve müvekkilinin sözleşmeye uygun ızgaraları başka bir firmadan almak zorunda kaldığını, davalı tarafından imal edilen ayıplı malların hatalı olduğuna ilişkin olarak Çardak Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/3 D. İş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını ve bilirkişi raporu alındığını, müvekkili şirket ile karşı tarafın yapmış olduğu 02.12.2014 sözleşme gerekleri yerine getirilmemesi nedeni karşılıklı ihtarlar çekildiğini, daha sonra karşı tarafın göndermiş olduğu sözleşmede belirtilen ızgaraların Çardak Havaalanı sahasına istiflendiğini, davalı tarafından imal edilen malzemelerin yapmış oldukları sözleşmede taahhüt edilen vasıfları taşımadığı gibi dava dışı Hava Meydanları işletmesi ile yapmış olduğu sözleşme şartlarına uymadığını, müvekkili firmanın ayıplı malları kabul etmediğini, ancak delil tespitine yönelik işlem yapılmadığı için malları teslim alıp delil tespiti yaptırdığını, bu ayıplı mallar için nakit olarak davalı tarafa 6.800,00 TL EFT ile ödeme yapıldığını ve 16.000,00 TL’lik ise 28.02.2015 tarihli 011514 no.lu Şekerbank Denizli Şubesine ait çek ile yapılacak olduğunu, müvekkilinin kabul edilmeyen ayıplı mallar için telafisi imkansız zararlara uğramaması için öncelikle çek üzerine ödeme yasağına karar verilmesini, bu nedenlerle ödenmiş olan 6.800,00 TL için ödeme tarihinden itibaren ticari faizi ile istirdat kararı, 16.000,00 TL’lik çek hakkında tedbiren ödeme yasağı kararı verilmesini, yargılama sırasında ödemek zorunda kalınması durumunda istirdat davası olarak kabulüne, ödeme tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın icra takibinden önce açılmış menfi tespit davası olması nedeniyle davalının ticari işlerinin yürütüldüğü Sakarya Mahkemelerinin yetkili olduğunu, taraflar arasında düzenlenen 01.12.2014 tarihli sözleşme gereği süresi içerisinde sözleşmede kararlaştırılan ızgaraların teslim edildiğini, yapılan bilirkişi incelemesinde tespit edilen ölçülerin tamamına yakınının anlaşmaya varılan ölçülerde olduğunu, bilirkişi tarafından tespit edilen farklı ölçümlerinin sebebinin ızgaraların dökümü aşamasında çekme ve gerilme olmasından kaynaklandığını, ızgaraların tabiye tutulduğu işlemlerin niteliği itibariyle ölçülerde ufak değişikliklerin normal olduğunu, ızgaraların kalıplanma şekillerinin elle kum kalıplama olduğunu, bu nedenle çekme meydana gelebileceğini, değişikliklerin tolerans sınırları içeresinde olduğunu, tespit dosyasında TSE standartlarının baz alındığını, ancak sözleşmede TSE standartlarından bahsedilmediğini, bunun dışında TTK’nın 23/c maddesine göre davacı tarafça ihbar yükümlülüğüne uyulmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 22.04.2016 tarihli 2015/266 Esas, 2016/408 Karar sayılı kararıyla; davacı tarafça ayıbın TTK 23. maddesi gereğince iki gün içerisinde davalıya bildirilmesi gerekirken bu yönde bildirimde bulunulmadığı, ayıbın gizli ayıp olduğunun kabul edilmesi halinde dahi davacı tarafça 8 günlük ihbar süresine uyulmadığı, yine her ne kadar davacı taraf sözleşmeyi feshettiklerini belirtmiş ise de; davanın sözleşmenin feshinden kaynaklanın bir dava olmadığı, dava dilekçesinden ayıplı mal iddiasına dayalı olduğunun açıkça anlaşıldığı, davacının sözleşmenin feshi bildiriminden sonra davaya konu malları teslim alması karşısında fesih iddiasında bulunamayacağı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin 22.04.2016 tarihli 2015/266 Esas, 2016/408 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi 13.11.2017 tarihli 2016/4967 Esas, 2017/3924 Karar sayılı ilamında; taraflar arasında imzalanan 02.12.2014 tarihli sözleşmede satıcı ve alıcı ibarelerine yer verilmiş ise de sözleşmede ürünün cinsi “50×4,5×4,5 cm ebatlarında, sfero döküm kanal ızgarası (D400 sınıfı, ağır trafik)” olarak gösterilmiş olup dosya kapsamından istenen ölçüler ve nitelikte su ızgaralarının imal edilerek teslim edileceği konusunda sözleşme bulunduğu anlaşıldığı, bu haliyle taraflar arasındaki sözleşmenin, TBK’nın 470 ve devamı maddelerde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olduğu, sevk irsaliyesi tarihi ve ihtarname tarihi de gözetildiğinde süresinde ayıp ihbarının da yapıldığı, bu durumda taraflar arasında eser sözleşmesi bulunduğu ve ayıp ihbarının süresinde yapıldığı kabul edilerek eser sözleşmesine ilişkin hükümlere göre işin esasına girilerek inceleme ve değerlendirme yapılması gerekirken taraflar arasındaki sözleşmenin niteliğinde yanılgıya düşülerek satış sözleşmesi hükümlerine göre inceleme yapılarak süresinde ayıp ihbarı yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından kararın temyiz eden davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.

3.İlk Derece Mahkemesinin 11.10.2019 tarihli, 2019/287 Esas, 2019/1050 Karar sayılı kararıyla; sözleşme türlerinin farkları incelendiğinde olaydaki ızgara üretimi sözleşmesinin eser sözleşmesi kapsamında incelenmesi gerektiği, eser sözleşmesinde ayıp ihbarının TBK 474.md göre eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre geç sayılmayacak bir süre içerisinde bildirilmesi gerektiği, ayıp ihbarının süresinde olduğu gözetilerek ilgili hüküm kurulduğu, 01.10.2019 tarihli dilekçe ekindeki ödeme dekontları dikkate alınarak ticari faizlerin başlangıç tarihlerinin tespit edildiği belirtilerek davanın kabulü ile davacının dava konusu çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti ile davaya konu çek bedeli ödenmiş olmakla dava istirdat davasına dönüştüğünden 16.000,00 TL çek bedelinin 22/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte istirdatına, 6.800,00 TL sözleşme peşinatının 02/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte istirdatına karar verilmiştir.

4. İlk Derece Mahkemesinin 11.10.2019 tarihli, 2019/287 Esas, 2019/1050 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5.Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi 13.11.2017 tarihli 2016/4967 Esas, 2017/3924 Karar sayılı ilamında; mahkemece uyulan bozma ilamı gereğince inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazları yerinde görülmediği, önceki bozma ilamı ile taraflar arasında pist alanında kullanılacak su ızgaralarının yapımı konusunda eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu, eserin ayıplı olduğu ve süresinde ayıp ihbarında bulunulduğu anlaşıldığı, 6098 sayılı TBK 475. maddesinde eserin ayıplı olması halinde iş sahibinin kullanabileceği seçimlik haklar sayıldığı, ayrıca iş sahibinin genel hükümlere göre tazminat isteme hakkının da saklı olduğu belirtildiği, delil tespit raporu ve mahkemece yaptırılan inceleme sonucu düzenlenen teknik bilirkişi raporunda sözleşme konusu eserin ayıplı (kusurlu) olduğu belirtilmiş ise de; ayıbın niteliği ve davacı iş sahibinin hangi seçimlik hakkı kullanabileceği incelenip değerlendirilmediği, bu durumda mahkemece hükme esas raporu düzenleyen teknik bilirkişiden saptanan ayıbın niteliği ve davacının TBK 475. maddesinde belirtilen seçimlik haklardan hangisini kullanmakta haklı olduğu ve iadesini isteyebileceği bedel ile tenzili gereken ya da onarım bedeli konusunda gerekçeli ve denetime elverişli ek rapor alınıp değerlendirilerek davanın sonuçlandırılması gerekirken eksik inceleme ile davanın kabulünün doğru olmadığı belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesi, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında; alınan raporda imalatı yapılmış olan demir döküm ızgaraların 02.01.2014 tarihli sözleşmede belirtilen ölçülerde olmadığı, sözleşmede belirtilen en boy ve yüksekliklerden farklı olması nedeniyle kullanım olarak sakıncalarının olabileceği, sıradan bir tüketicinin görebileceği nitelikte olması nedeniyle “acık ayıplı mal” olduğu, imalat olarak tamamen atölyede dökümhanede yapıldıkları, hatalı imalatın tamir edilmesi ve onarılması mümkün olmadığı, yeniden atölyede sözleşmede yazılı ölçülere göre yapılarak yerine montajının yaptırılması gerektiği, bu nedenle onarımının mümkün olmadığı belirtildiği, bozma ilamı gereği; ayıp ihbarının süresinde yapıldığının kabülü ile davacıdan hangi seçimlik hakkı tercih ettiğinin sorulduğu, davacının bedel indirimi talep ettiği, bu durumda ayıp oranı tespitleri için sözleşmeye konu 380 adet su ızgarasının yeri araştırıldığı, davacı tarafından yalnız 11’inin hazır edilebileceği belirtildiği, sözleşme incelendiğinde 6.maddede malın teslimi bölümünde 380 adet 50x45x4,5 cm sfero döküm kanal ızgarası hususunda anlaşma yapıldığı, her ne kadar 22.01.201 tarihli d.iş bilirkişi raporunda ızgaraların kusurlu olduğu belirtilmiş ise de ızgaraların tamamının mevcut olmadığı, raporun yalnızca 11 adet ızgara için düzenlendiği, eser sözleşmesinde ayıp ihbarı için gecikilmeksizin bildirilmesi gerektiği görülmekle ayıp ihbarı yapılmış ise dahi ayıplı olduğu iddia olunan ızgaraların davacıda olması ve iade olunamayacak olduğu dikkate alınarak ayıplı olan ızgaralar bulunmadığından ve değişik iş dosyası ile de tespit olunamadığından davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Malların ayıplı olduğunun ihtarının süresi içerisinde davalı tarafa yapıldığını, nitekim son bozma ilamı ile Yargıtay’ın da bu hususu kabul ettiğini,

2.Açılan davada yapılan yargılamanın oldukça uzun sürmüş olması sebebi ile davaya konu ayıplı ızgaraların zaman içerisinde kullanılmamaktan kaynaklı olarak paslandığını ve havaalanı sahasından da çıkarılmak zorunda kalındığını, bu nedenle paslı ve çevreyi tehdit eden bu malların hurdaya gönderildiğini, olayın gerçekleşmesini takiben Çardak Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/3 D. İş sayılı dosyası ile ızgaralar üzerinde yapılan tespit ve incelemelerin oldukça detaylı olup tüm ızgaraların aynı şekilde sözleşmeye aykırı olarak, ayıplı bir şekilde imal edildiğini açıkça ortaya koymuş olmasına karşılık tüm bunlar dikkate alınmaksızın son olarak yapılan inceleme ve rapora itibar edilerek yalnızca 11 adet ızgaranın incelendiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, yargılama esnasında alınan diğer raporlar ile ızgaraların tamamının ayıplı olduğunun açıkça ortada olduğunu, hurdaya verilen malların hurda bedeli düşülerek ayıp bedelinin hesaplanması ve bu haliyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasalara açıkça aykırı olduğunu,

3.Tüm bunların yanında, gerek Yargıtay tarafından verilmiş olan önceki kararlar gerek yargılama esnasında alınan raporlarla malların ayıplı olduğunun açıkça ortada olduğunu, bu sebeple de taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olarak ayıplı malları müvekkili şirkete göndererek işbu davanın açılmasına sebebiyet veren tarafın davalı şirket olup lehe vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasalara aykırı olduğunu, açıklanan nedenlerle kararın bozulmasını talep etmişlerdir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, eser sözleşmesi uyarınca menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3 ncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (1086 sayılı Kanun) 427 nci maddesi, 437 nci maddesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 355-370

3. Değerlendirme
1.Taraflar arasında imzalanan 02.12.2014 tarihli sözleşmede belirlenen ölçü ve nitelikte su ızgaralarının imal edilerek teslim edilmesi kararlaştırılmıştır. Davacı ızgaraların sözleşmede kararlaştırılan şekilde imal edilmediği, edimin ayıplı olduğu, yaptığı ödemenin iadesi ile borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.

2.Mahkemenin verdiği kabul kararı, eserin ayıplı olduğu, süresinde ayıp ihbarı yapıldığı, bu aşamada ayıbın niteliğinin ve iş sahibinin hangi seçimlik hakkı kullanabileceğinin tespiti gerektiği, iş sahibinin iadesini isteyebileceği bedelin, tenzil ya da onarım için gereken bedel de göz önünde bulundurularak yapılacak hesaplama neticesinde belirlenmesi lazım geldiği belirtilerek bozulmuştur.

3.Mahkemece bozmaya uyulmuş, yapılan inceleme neticesinde 22.01.2015 tarihli d.iş bilirkişi raporunda ızgaraların kusurlu olduğu belirtilmiş ise de ızgaraların tamamının mevcut olmadığı, raporun yalnızca 11 adet ızgara için düzenlendiği, eser sözleşmesinde ayıp ihbarı için gecikilmeksizin bildirilmesi gerektiği görülmekle ayıp ihbarı yapılmış ise dahi ayıplı olduğu iddia olunan ızgaraların davacıda olması ve iade olunamayacak olduğu dikkate alınarak ayıplı olan ızgaralar bulunmadığından ve değişik iş dosyası ile de tespit olunamadığından davanın reddine karar verilmiştir.

4.Mahkemece bozmaya uyulmuş ise de bozmaya uygun inceleme yapılmamıştır. Şöyle ki dosyanın tetkikinde her iki bozma ilamı neticesinde de eserin ayıplı olduğu ve süresinde ayıp ihbarı yapıldığı hususlarının kabul edildiği ve kesinleştiği anlaşılmaktadır. Ayrıca 15.01.2015 tarihinde yapılan keşif neticesinde 22.01.2015 tarihinde hazırlanan raporda teslim edilen ızgaraların tümünün fotoğraflandığı, içlerinden rastgele seçilen ızgara örneklerinin incelenmesi neticesinde ızgaraların sözleşmede kararlaştırılan özellikleri taşımadığı ve ayıplı olduğu tespit edilmiştir.

5.Diğer taraftan bozma ilamı uyarınca davacıdan seçimlik hakkı sorulmuş, malların iade edilerek bedelinin iadesi değil hurda bedelinin düşülerek ayıp bedelinin hesaplanması için ek rapora gönderilmesi istenmiştir.

6.Mahkemece, taraflarca teslim edildiği hususunda ihtilaf olmayan, bozma kapsamında da ayıplı olduğu ve süresinde ayıp ihbarında bulunulduğu kesinleşen ızgaraların bilirkişiden ek rapor alınması suretiyle hurda değerinin hesaplanarak ödenen bedelden mahsubu ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken açıklanan şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bu sebeple hüküm bozulmuştur.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine,

kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

06.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.