Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2022/1778 E. 2023/2201 K. 06.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1778
KARAR NO : 2023/2201
KARAR TARİHİ : 06.06.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/987 E., 2022/83 K.
İhracat Ltd. Şti adına Tasfiye Memuru … vekili Avukat …
DAVA TARİHİ : 24.01.2014
HÜKÜM/KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2014/55 E., 2018/676 K.

Taraflar arasındaki tanıma ve tenfiz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalılar vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan … İth. İhr. Ltd. Şti. ile Bakü Makinalar Takımının Tamir ve Akümülatör Fabrikası Azeravtinaliyat Devlet Konserni arasında imzalanan 20/03/1993 tarihli sözleşme gereği davalı şirketin yaptığı işlerle ilgili şirket temsilcisi … ve Fabrika Müdürü .. arasında 26/05/1996 tarihinde düzenlenen kesin kabul protokolü ile fabrikanın davalı şirkete 43.000 USD borçlu olduğunun kabul edildiğini, davacının sözleşme gereği gibi yerine getirilmediği iddiası ile Bakü 2. no.lu Yerel İktisat Mahkemesinde açtığı davada 24/04/2009 tarihinde davanın kabulüne karar verildiği ve kararın 25.05.2009 tarihinde kesinleştiğini, karara göre; ” a- 232.574-USD, cezai şartın … Ltd. Şti. ve …’dan alınarak Bakavtoservis Açık Anonimi Şirketine verilmesine, b- Bakü Makineler Takımının Tamir ve Akümülatör Fabrikası Müdürü B…. ile … arasında imzalanmış 26 Mayıs 1996 tarihli Kesin Kabul Protokolünün (tutanağının) geçersiz sayılmasına, c- 26.025-USD zararın … Devlet Emlakının Yönetimi Üzere Devlet Komitesine verilmesine” karar verildiğini, davalı … tarafından davacı … Hükümeti aleyhinde, tanımaya konu kararda geçersiz olduğuna hükmedilen 26.05.1996 tarihli kesin kabul tutanağındaki alacak kalemlerine dayalı olarak Ankara 10. İcra Müdürlüğünün (2006/2683) 2012/493 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, bunun üzerine Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/607 Esas sayılı dosyası ile menfi tespit davası açıldığını, dava reddedilmiş ise de temyiz aşamasında olduğunu, söz konusu takip konusu borç ödendiğinden davaya istirdat davası olarak devam edildiğini, işbu davada kesin delil/kesin hüküm olarak sunulmak üzere iş bu tanıma davasının açıldığını, tanınması istenen bölümdeki kesin kabulün geçersiz sayılmasına dair tespit kararında davacının hukuki yararı bulunduğunu, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 54-58.maddesine göre; Azerbeycan 2 no.lu Bakü Yerel İktisat Mahkemesinin 24/04/2009 tarih ve 2 (82)-1/2009 no.lu kararının infaz içermeyen kısmı olan “Bakü Makineler Takımının Tamir ve Akümülatör Fabrikası Müdürü B. … ile davalı şirket temsilcisi … arasında imzalanmış olan 26/05/1996 tarihli kesin kabul protokolünün (tutanağının) geçersiz sayılmasına” dair kısmının tanınmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya konu istemin yerinde olmadığını, tanınması istenen kararın verildiği Mahkemece davalının usulünce çağrılıp temsilinin sağlanmadığını bu nedenlerle istemin reddi gerektiğinin belirtildiği, davalı şirket adına tasfiye memuru olarak …’a yapılan tebligat üzerine sunulan dilekçede tanınması istenen kararın sahte bir karar olduğunu, kesinleşme şerhinin sahtecilikle oluşturulduğunu belirterek davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesi talebinde bulunduğu görülmüştür.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tanınması istenen Azerbaycan 2. no.lu Bakü Yerel İktisat Mahkemesi kararının infaz içermeyen kısmının tanınmasının talep edildiği, tanıma ve tenfize ilişkin hükümlerin farklı Devlet Mahkemelerinde verilen kararların infazının sağlanması amacıyla istenebileceği, somut olayda davacı vekilinin Azerbaycan 2 no.lu Bakü Yerel İktisat Mahkemesinin 24/04/2009 tarih ve 2 (82)-1 /2009 no.lu kararının infaz içermeyen kısmı olarak belirttiği davalı şirket adına … ile Bakü Makinalar Takımının Tamir ve Akümülatör Fabrikası Müdürü B. … arasında imzalanan 26/05/1996 tarihli kesin kabul protokolünün geçersiz sayılmasına dair verilen kararın tanınması isteminde bulunduğu görüldüğü, davacı tarafından davalılar aleyhine Azerbaycan 2 no.lu Bakü Yerel İktisat Mahkemesinde açılan davada verilen tespit kararı niteliğindeki ”Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı … ile Eski Bakü Agrega Onarım ve Akümülatör Fabrika (Bakı Agregat Tamir ve Akkumulyator Zavodu) Müdürü B. … arasında imzalanmış 26/05/1996 tarihli kesin kabul tutanağı (akit) geçersiz sayılsın ” şeklinde verilen kararın tanınmasında hukuki yararı bulunduğu, davalı …’un davalı şirket tasfiye memuru sıfatıyla beyanlarında tanınması istenen karardaki kesinleşme şerhinin sahte olduğunu ileri sürmesi nedeniyle Azerbaycan Bakü 2. no.lu İktisat Mahkemesinden karar aslı, kesinleşme şerhi ile birlikte istenerek yaptırılan tercüme işlemi sonucu Mahkemeye sunulan Türkçe tercümesi incelendiğinde, davacı tarafından sunulan karar ve kesinleşme şerhi ile aynı içeriğe sahip kararın Mahkemeye gönderilmiş olduğu ve kararın 24/05/2009 tarihinde yasal geçerlilik kazandığı (kesinleştiği) anlaşıldığı, MÖHUK hükümleri göz önüne alındığında mütekabiliyet anlaşması bulunan ülke mahkemelerinde verilen ve kesinleşen kararların Türk Hukuk sisteminde kamu düzenine aykırı olmadığı sürece aynen tanınması gerektiği, somut olayda Bakü 2. no.lu İktisat Mahkemesince verilen kararın taraflar arasındaki sözleşme hukuku ile ilgili olduğu ve tanınması istenen bölüm itibariyle Türk kamu düzenine aykırılığın bulunmadığı anlaşıldığı, kendisine asaleten ve davalı şirket temsilcisi sıfatıyla …’ un Azerbaycan Bakü 2. no.lu İktisat Mahkemesi kararının kesinleşmesi ile ilgili re’sen araştırma yapılması istemi yerinde görülmeyerek sözleşme hukuk çerçevesinde verilen ve kesinleşen kararın tanınmasına karar verildiği belirtilerek davanın kabulü ile … 2. no.lu Bakü İdari İktisat Mahkemesinin 24/04/2009 tarihli 2 (82 )-1/2009 no.lu kararında hüküm bölümünde verilen ”Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı … ile Eski Bakü Agrega Onarım ve Akümülatör Fabrika (Bakı Agregat Tamir ve Akkumulyator Zavodu) Müdürü B. … arasında imzalanmış 26/05/1996 tarihli kesin kabul tutanağı (akit) geçersiz sayılsın” bölümünün MÖHUK hükümleri gereğince tanınmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Kendi adına asaleten davalı şirket adında tasfiye memuru sıfatıyla davalı … istinaf dilekçesinde; mahkemece taleple bağlılık ilkesinin çiğnendiğini, tanınan 2 no.lu Bakü Yerel İktisat Mahkemesince verilen 24 Nisan 2009 tarihli, 2(82)-1/2009 sayılı kararının hüküm özeti üzerinde görülen/gösterilen “Kesinleşme Tarihi ve Şerhi”nin sahte olduğunu, mührün de asıl mahkemesinin mührü olmadığını, haricen yapılan ilavelerle malum kararın tenfiz ve tanıma şartlarına sonradan uydurulduğunu, Adli İşbirliği Anlaşmasının 18. maddesinin görmezden gelindiğini ve eksik inceleme yapıldığını, hukuki yarar kavramının hükme dayanak yapılmasının isabetli olmadığını, adı geçen Bakü Mahkemesine hiç çağrılmadıklarını, malum mahkemenin malum yargılamayı kendilerinden habersiz başlattığını ve bitirdiğini, dolayısıyla mahkemede temsil edilmelerinin de engellendiğini, gizli kapaklı (Ismarlama) sipariş üzerine alınan malum kararın bu defa bilahere Uluslararası Tebligat Usul ve Esaslarına tam uygun olarak kendisine tebliğ edildiğini, bu tebligatın değerlendirilmesi için mahkemeye teslim edilmesine rağmen görmezden gelindiğini, kendisine yapılan tebligatın hüküm özeti olduğunu ve mühründe ‘… 2 sayılı Bakü İdari-İktisat Mahkemesi’ yazısı bulunduğunu, malum ilamın asıl mahkemesinin adının ” … 2 sayılı Yerli İktisat Mahkemesi” olduğunu, hüküm özetinin en altında temyiz yolu açık olduğundan taraflarınca temyiz edildiğini, kararı veren asıl mahkemesince temyiz dilekçesinin PTT ye verdikleri 25/08/2009 tarihinden 6 gün sonra değerlendirildiğini ve aynı konuda yeni bir mahkeme kararı alındığını (31 Ağustos 2009 tarihli 2 (82)-572/2009), bu mahkeme kararına göre de kendilerine 10 (on) günlük yeni bir itiraz süresi verildiğini, bu husus hukuken sabit iken, yani ilk kararın verildiği 24 Nisan 2009 tarihinden tam 4 ay 6 gün sonra aynı konuda yeni bir karar alınarak temyiz talepleri ile ilgili harç vs. eksiklerin tamamlanması istenmiş iken, nasıl oluyor da karar tarihinden tam 1 ay sonra kesinleştirilebildiğini, mahkemece HMK 186.maddesi gereğince, “Sözlü yargılama ve hüküm için ayrı bir duruşma talep etmiyorum” diye bir beyanının olmadığını, söylendiği gibi talebinin olmadığını, bu davaların bir proje dava olduğunu, huzurdaki dosya ve verilen gerekçeli karar ile %100 ilişkili olan EK-23’ün eki EK-4 incelendiğinde nasıl bir örgüt kıskacında olduğunun görüleceğini, geçersiz sayılan belgenin (Protokol) 1996 tarihli olduğunu, tanıma davasının ise 2014 yılında açıldığını, TTK’nın 560. maddesine göre davanın reddi gerektiğini, Azerbaycan tarafı ile aralarında bir tek ticari ilişki yaşandığını ve ticari sürecin tam bir mutabakat içinde geçtiğini, aralarında hiç bir ihtilaf olmadığını, nihayet tüm taahhütlerini eksiksiz yerine getirdiklerini, Devlet Kabul Komisyonunun kararının tanzim ve imza edildiğini, buna paralel olarak parasal hesaplaşmaya oturduklarını, nihayetinde Azerbaycan tarafının kendisine 43.320 ABD Doları borçlu kaldığını, borcun ikrar edildiğini, buna paralel olarak da taraflar arasında 26 Mayıs 1996 tarihli, 211 sayılı kesin kabul protokolünün imza edildiğini, bu işlemlerin Bakü’de ikmal edildiğini, geçen uzun zamandan sonra kendilerine olan borç ödenmeyince 2006 yılında icra takibi başlattıklarını, bunun üzerine karşı tarafın menfi tespit davası açtığını, fakat 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin Azerilerin kendilerine borçlu olduğuna hükmettiğini, birlikte iş yaptıkları Azeri muhataplarının hepsinin öldüğünü, bu davaların baş organizatörü Avukat Muhsin Hatır olan proje davalar olduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf yolu ile kaldırılmasını talep etmişlerdir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 26/05/1996 tarihli kesin kabul protokolüne dayalı olarak davalı tarafından başlatılan icra takibi sonucu, davacı tarafından açılan menfi tespit(istirdat) davasında yapılan yargılamada Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15/05/2012 tarih ve 2009/607 Esas, 2012/276 Karar sayılı ilamı ile davanın reddine karar verilmesi nedeni ile anılan karara karşı davacılar tarafından temyiz yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 09/02/2015 tarih ve 2014/4513 Esas, 2015/577 Karar sayılı ilamı ile ”… borcun ve takibin dayanağını oluşturan kesin kabul protokolünün geçersizliğine ilişkin yabancı ülke mahkemesi kararının tanınmasına ilişkin dava sonucu beklenmeden, bu kararın eldeki davaya etkisi tartışılmadan davanın reddi yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir” gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verildiği göz önüne alındığında yabancı mahkeme kararının tanınmasında davacının hukuki yararının bulunduğu, davalı …’un davalı şirket tasfiye memuru sıfatıyla beyanlarında, tanınması istenen karardaki kesinleşme şerhinin sahte olduğunu ileri sürmesi nedeniyle mahkemece, Azerbaycan Bakü 2. no.lu Yerel İktisat Mahkemesinden karar aslı, kesinleşme şerhi ile birlikte istenerek yaptırılan Türkçe tercümesinde, davacı tarafından sunulan karar ve kesinleşme şerhi ile aynı içeriğe sahip kararın gönderilmiş olmaduğu ve kararın 24/05/2009 tarihinde yasal geçerlilik kazandığının(kesinleştiği) anlaşıldığı, mahkemece MÖHUK hükümleri göz önüne alındığında mütekabiliyet anlaşması bulunan ülke mahkemelerinde verilen ve kesinleşen kararların Türk Hukuk sisteminde kamu düzenine aykırı olmadığı sürece aynen tanınması gerektiği, somut olayda 2. no.lu Bakü Yerel İktisat Mahkemesince verilen kararın taraflar arasındaki sözleşme hukuku ile ilgili olduğu ve tanınması istenen bölüm itibariyle Türk kamu düzenine aykırılığın bulunmadığı, kendisine asaleten ve davalı şirket temsilcisi sıfatıyla …’un 2. no.lu Bakü Yerel İktisat Mahkemesi kararının kesinleşmesi ile ilgili re’sen araştırma yapılması isteminin yerinde görülmediği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamadığı ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde kendi adına asaleten davalı şirket adında tasfiye memuru sıfatıyla davalı … temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.5718 sayılı Kanun m.54/ç bendinin göz ardı edildiğini, “ ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması.” hükmünün ihlal edildiğini, ayrıca m.55/2, 56, 58 hükümlerinin de ihlal edildiğini,

2.Tanıma davalarında mütekabiliyet aranmayacağını,

3.Geçersiz sayılan kesin kabul protokolünün illetten mücerret olduğunun görmezden gelindiğini, bu protokolün senet hükmünde olduğunu, aksinin ancak senet ile ispatlanabileceğini, Azerbaycan Devlet Otomobil Nakliyet Nazırlığının (davacının) borç ikrarı yazısı olduğunu, Bakü mahkemesi kararının kamu düzenine aykırı olduğunu,

4.Tanınan 2 no.lu Bakü Yerel İktisat Mahkemesince verilen 24 Nisan 2009 tarihli, 2(82)-1/2009 sayılı kararının hüküm özeti üzerinde görülen/gösterilen” Kesinleşme Tarihi ve Şerhi “nin sahte olduğunu, mührün de asıl mahkemesinin mührü olmadığını, haricen yapılan ilavelerle malum kararın tenfiz ve tanıma şartlarına sonradan uydurulduğunu, karar tarihinden itibaren 1 ay içerisinde kararın kesinleşmesinin mümkün olmadığını,

5.Adli İşbirliği Anlaşmasının 18. ve 19/b maddesinin görmezden gelindiğini ve eksik inceleme yapıldığını,

6.Hukuki yarar kavramının hükme dayanak yapılmasının isabetli olmadığını,

7.Adı geçen Bakü Mahkemesine hiç çağrılmadıklarını, malum mahkemenin malum yargılamayı kendilerinden habersiz başlattığını ve bitirdiğini, dolayısıyla mahkemede temsil edilmelerinin de engellendiğini, gizli kapaklı (ısmarlama) sipariş üzerine malum kararın alındığını,

8.Dava dilekçesinde kesinleşme tarihinin 25.05.2009 olduğunun belirtilmesine karşın tercümesi yapılan evraklarda kesinleşme tarihinin 24.05.2009 olduğunu, söz konusu tutarsızlığın görmezden gelindiğini,

9.Davanın kabul edilebilmesi için hükmün davacının iddia ettiği tarihte kesinleşmiş olmasının şart olduğunu,

10.Mahkemece HMK 186. maddesi gereğince, “Sözlü yargılama ve hüküm için ayrı bir duruşma talep etmiyorum” diye bir beyanının olmadığını, söylendiği gibi talebinin olmadığını,

11.Bu davaların bir proje dava olduğunu, huzurdaki dosya ve verilen gerekçeli karar ile %100 ilişkili olan EK-23’ün eki EK-4 incelendiğinde nasıl bir örgüt kıskacında olduğunun görüleceğini,

12.Geçersiz sayılan belgenin (Protokol) 1996 tarihli olduğunu, tanıma davasının ise 2014 yılında açıldığını, TTK’nın 560. maddesine göre davanın reddi gerektiğini,

13.Azerbaycan tarafı ile aralarında bir tek ticari ilişki yaşandığını ve ticari sürecin tam bir mutabakat içinde geçtiğini, aralarında hiç bir ihtilaf olmadığını, nihayet tüm taahhütlerini eksiksiz yerine getirdiklerini, Devlet Kabul Komisyonunun kararının tanzim ve imza edildiğini, buna paralel olarak parasal hesaplaşmaya oturduklarını, nihayetinde Azerbaycan tarafının kendisine 43.320 ABD Doları borçlu kaldığını, borcun ikrar edildiğini, buna paralel olarak da taraflar arasında 26 Mayıs 1996 tarihli, 211 sayılı kesin kabul protokolünün imza edildiğini, bu işlemlerin Bakü’de ikmal edildiğini, geçen uzun zamandan sonra kendilerine olan borç ödenmeyince 2006 yılında icra takibi başlattıklarını, bunun üzerine karşı tarafın menfi tespit davası açtığını, fakat 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin Azerilerin kendilerine borçlu olduğuna hükmettiğini, birlikte iş yaptıkları Azeri muhataplarının hepsinin öldüğünü, bu davaların baş organizatörü Avukat Muhsin Hatır olan proje davalar olduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının bozulmasını talep etmişlerdir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, milletlerarası özel hukuk ve usul hükümleri gereğince tanıma istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369, 370 ve 371. maddeleri, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usûl Hukuku Hakkındaki Kanun md. 50-59,
TANIMA- m.58: “(1) Yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Tanımada 54 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi uygulanmaz.
(2) İhtilâfsız kaza kararlarının tanınması da aynı hükme tâbidir.
(3) Yabancı mahkeme ilâmına dayanılarak Türkiye’de idarî bir işlemin yapılmasında da aynı usul uygulanır.”
KESİN HÜKÜM VE KESİN DELİL ETKİSİ- m.59: “(1) Yabancı ilâmın kesin hüküm veya kesin delil etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder.”

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunun 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. 26/05/1996 tarihli kesin kabul protokolüne dayalı olarak davalı tarafından başlatılan icra takibi sonucu, davacı tarafından açılan menfi tespit(istirdat) davasında yapılan yargılamada Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15/05/2012 tarih ve 2009/607 Esas, 2012/276 Karar sayılı ilamı ile davanın reddine karar verilmesi nedeni ile anılan karara karşı davacılar tarafından temyiz yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 09/02/2015 tarih ve 2014/4513 Esas, 2015/577 Karar sayılı ilamı ile ”… borcun ve takibin dayanağını oluşturan kesin kabul protokolünün geçersizliğine ilişkin yabancı ülke mahkemesi kararının tanınmasına ilişkin dava sonucu beklenmeden, bu kararın eldeki davaya etkisi tartışılmadan davanın reddi yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir” gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verildiği göz önüne alındığında yabancı mahkeme kararının tanınmasında davacının hukuki yararı bulunmaktadır.

3.Davalı …’un davalı şirket tasfiye memuru sıfatıyla beyanlarında, tanınması istenen karardaki kesinleşme şerhinin sahte olduğunu ileri sürmesi nedeniyle mahkemece, Azerbaycan Bakü 2. no.lu Yerel İktisat Mahkemesinden karar aslı, kesinleşme şerhi ile birlikte istenerek yaptırılan Türkçe tercümesinde, davacı tarafından sunulan karar ve kesinleşme şerhi ile aynı içeriğe sahip kararın gönderilmiş olduğu ve kararın 24/05/2009 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.

4.MÖHUK hükümleri göz önüne alındığında mütekabiliyet anlaşması bulunan ülke mahkemelerinde verilen ve kesinleşen kararların Türk Hukuk sisteminde kamu düzenine aykırı olmadığı sürece aynen tanınması gerekir. Somut olayda Bakü 2. no.lu İktisat Mahkemesince verilen kararın taraflar arasındaki sözleşme hukuku ile ilgili olduğu ve tanınması istenen bölüm itibariyle Türk kamu düzenine aykırılığın bulunmadığı yapılan yargılama neticesinde tespit edilmekle davanın kabulüne karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

5.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalılar tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.