Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2022/1761 E. 2023/2215 K. 06.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1761
KARAR NO : 2023/2215
KARAR TARİHİ : 06.06.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
SAYISI : 2021/14 E., 2021/238 K.
BİRLEŞEN 2013/77 E.SAYILI DOSYA
DAVALILAR : 1-… vekili Avukat … 2-… vekili Avukat …
DAVA TARİHİ : 28.02.2013
HÜKÜM/KARAR : Asıl dava red, birleşen dava karar verilmesine yer olmadığı

Taraflar arasındaki asıl davada menfi tespit, birleşen davada sözleşmenin iptali ve maddi manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, birleşen davanın karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
1.ASIL DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin %50 ortağı olduğunu, şirketin üç ortaklı olduğunu, …’nin 10 yıllığına şirketi … veya …’tan herhangi birinin imzası olması şartıyla temsile yetkili kılındığını, … San. ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine davalı tarafından icra takibi yapıldığını ve takibin kesinleştiğini, şirket ortağı …’nin davalı ile ortak hareket ederek şirket adına itirazda bulunmadığını ve gerekli davaları açmadığını, şirketi bilerek ve isteyerek zarara uğrattığını, … adına … ile imzalanan iş gücü sözleşmesinin ardından Haziran ayında 14 adet, Temmuz ayında 27 adet, Ağustos ayında 30 adet Eylül ayında 22 adet işçi bildirimi yapıldığını, şirket çift imza kuralına göre yönetildiğinden …’nin böyle bir sözleşme yapmaya tek başına yetkisinin bulunmadığını, sözleşme altında yer alan imzanın 10.02.2005 tarihli imza sirkülerinde yer alan imzalardan olmadığını, vekaletname uyarınca …’ın şirketi borçlandırıcı işlem yapma yetkisi bulunmadığını ileri sürerek, …’in davalıya borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

2.BİRLEŞEN DAVA
Birleşen davada davacı vekili; …’nin kişisel borcu nedeniyle Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/335 Esas numaralı dosyasında şirketin tasfiyesine karar verildiğini, …’nin şirketin ana sözleşmesine, yasa hükümlerine aykırı bir şekilde hileli olarak dosya alacaklısı … ile geçersiz bir “işgücü sözleşmesi“ imzaladığını, …’ün yapmadığı hileli işle ilgili olarak fatura kesip icra takibi yaptığını, gerçekte böyle bir işgücünün temin edilmediğini, fatura bedelleriyle şirketin gelirlerinin uyumsuz olduğunu, şirket müdürü …’nin şirket adına hileli işlem yaptığından dolayı davayı şirket ortağı olarak müvekkili şirketin açtığını ileri sürerek davalılar arasındaki 11.05.2012 tarihli taşeron sözleşmesinin iptali ile 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminat bedelini tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
1. ASIL DAVA
Davalı … vekili, duruşmalardaki sözlü beyanlarında davanın haksız açıldığını ileri sürerek reddini savunmuştur.

2. BİRLEŞEN DAVA
… vekili cevap dilekçesinde özetle; aynı konuda Amasya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/141 esas no.lu dosyasının konu ve taraflar bakımından aynı olup davanın derdest olduğunu,mahkemenin taraflar arasındaki sözleşme özgürlüğüne müdahalesinin mümkün olamayacağını, istenilen maddi ve manevi tazminatın ne tür bir zarardan kaynaklandığının anlaşılamadığını, davacının bu davayı açabilmesi için ortaklar genel kurulunun kararının olması gerektiğini, iptali istenilen sözleşmedeki imzanın müvekkiline ait olmayıp vekaletnameye istinaden … tarafından atıldığını ve bu sebepten taraflarına husumet yöneltilemeyeceğini, iptali istenilen sözleşmenin gerçek bir sözleşme olduğunu ve sözleşmedeki yükümlülüklerin … tarafından yerine getirildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 28.02.2017 tarihli ve 2013/141 Esas, 2017/75 Karar sayılı kararıyla; 11.05.2012 tarihli işgücü sözleşmesinin … Ltd. Şti adına şirket çalışanı … tarafından Kayseri 8. Noterliği’nin 20.08.2010 tarihli vekaletnameye dayanılarak imzalandığı, vekaletnamede …’ın sözleşme imzalama ve şirketi borçlandırıcı işlem yapma yetkisinin bulunmadığı, sözleşmenin yetkisiz imza sebebiyle geçersiz olduğu, sözleşmenin muvazaalı olarak düzenlendiği ve sözleşmeye konu taşeronluk hizmetinin gerçekte hiç verilmediği, bu sözleşmeye dayalı fatura içeriklerinin de gerçeği aksettirmeyeceği ve faturaları düzenleyen davalı … lehine bir hak ya da alacak oluşturmayacağı, davacının birleşen davada ki maddi ve manevi tazminat talebi yönünden bu zararlarının kaynağını ve varlığını ispat edecek somut belge ve bilgileri ibraz edemediği gibi başkaca delillerinin de olmadığı gerekçeleri ile asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulü ile 11/05/2012 tarihli taşeron sözleşmesinin iptaline, maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davadaki davalı vekili ve birleşen davadaki davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 14.06.2017 tarihli ve 2017/440 Esas, 2017/458 Karar sayılı kararıyla; asıl dava yönünden verilen kararın yerinde olduğu, birleşen dava yönünden davacı şirketin yetkisi olmadan ve tarafı olmadığı sözleşmenin iptalini isteyemeyeceği, davayı açmakta hukuki menfaatinin bulunmadığı, husumet ehliyeti düşmediği, yine davacı şirketin şirket ortağı olarak maddi manevi tazminat talep edemeyeceği, usulüne uygun olarak alınmış sorumluluk davası açılmasını gerektiren bir karar bulunmadığı, bu dava açısından da davacıya husumet düşmeyeceği, birleşen dava açısından davanın kısmen kabulüne dair hükmün kaldırılarak sözleşme iptaline yönelik davanın ve maddi, manevi tazminat davalarının husumetten reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay(kapatılan)23. Hukuk Dairesi’nin 16.11.2020 tarihli ve 2017/2566 Esas 2020/3632 Karar sayılı ilamı ile, “… Madencilik İnş. Taah. Nakliye Mobilya San. ve Tic. Ltd. Şti. menfi tespite konu faturaları defterlerine kaydettiği bilirkişi incelemesi ile anlaşılmıştır. Bu kayıt sözleşmenin varlığının benimsenmesi manasına gelir ayrıca hizmetin verildiğine karinedir. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.” şeklindeki gerekçe ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl dava yönünden tarafların ticari ilişki içerisinde bulunmakla ticari defterlerine delil olarak dayandıkları ve defterlerine kaydettikleri bu kaydın sözleşmenin varlığına karine olacağı gerekçesiyle asıl dava yönünden; davacının davasının reddine, birleşen dava yönünden, davanın Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3 Hukuk Dairesi’nin 14/06/2017 tarihli 2017/440 Esas- 458 Karar sayılı kararıyla verilen kararın bozma ilamına konu yapılmadığı anlaşıldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin ortağı olduğu … Ltd. Şti. Aleyhine davalı tarafından takip başlatıldığını ve takibin kesinleştiğini, davalı diğer ortak …’nin diğer davalı ile ortak hareket ettiğinden şirket adına itirazda bulunmadığını ve açılması gerekli davaları açmadığını, iki davalının akraba olduklarını, …’nin bilerek ve isteyerek şirketi zarara uğrattığını, …’ın şirket adına borçlandırıcı işlem yapma yetkisinin bulunmadığı ve dolayısıyla da sözleşmenin öncelikle yetkisiz imza sebebiyle geçersiz olduğu yine bu sözleşmeye dayanılarak davalı … tarafından ifa edildiği ileri sürülen taşeronluk hizmetinin 4857 sayılı İş Kanununun 2/7 maddesinin son fıkrası gereğince davalı işyerinde çalışan işçilerin asıl işte çalıştıkları, işletmede işin gereği olarak teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir işin bulunmadığı, davalı tanıklarının da olduğu tüm tanık beyanları da ” …’ü tanımadıkları,iş yerinde görmedikleri, taşeron işçisi denilen kimseyi tanımadıkları ” şeklindeki beyanları ve … ile … arasında var olan akrabalık ilişkisi de dikkate alınarak gerçekte hiç ifa edilmediği, SGK kayıtlarında gösterilen birçok işçinin … soyadlı olması gibi tüm nedenlerle 11.05.2012 tarihli iş gücü sözleşmesinin muvazaalı ve geçersiz olduğunun kabulü gerektiğini, davalı …’ün faturaları sonradan düzenlediğini kabul ettiğini, işbu davaya konu faturaların da 2012 yılına ait yevmiye defterinin noter kapanış tasdikinin bulunmaması nedeniyle delil olarak sayılamayacağı, davalılar tarafından hukuka uygun geçerli bir sözleşmenin varlığının ispatlanamadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada menfi tespit, birleşen davada sözleşmenin iptali ve maddi, manevi tazminat istemlerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 ncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 nci maddeleri.

3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanunun 371 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Somut olayda menfi tespite konu faturaların davacı tarafından ticari defterlerine kaydettiği bilirkişi incelemesi ile anlaşılmıştır. Bu kayıt sözleşmenin varlığının benimsenmesi manasına gelir ayrıca hizmetin verildiğine karinedir. Bu nedenle davanın reddine dair mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

3.Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenden tahsilatta tekerrüre sebebiyet vermemek kaydıyla müştereken ve müteselsilen alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.