YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1687
KARAR NO : 2023/1975
KARAR TARİHİ : 23.05.2023
…
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/506 E., 2021/1296 K.
…
…
HÜKÜM/KARAR : Asıl Dava Yönünden Ret, Birleşen Dava Yönünden Kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2014/28 E., 2018/359 K.
Taraflar arasındaki asıl davada alacak, birleşen davada menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın asıl ve birleşen davada davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl ve birleşen davada davacı S.S. … Enerjili … Konut Yapı Kooperatifi vekilince duruşmalı, asıl ve birleşen davada davalı …Ş. vekilince duruşmasız olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 23.05.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde asıl ve birleşen davalarda davacı vekili Avukat … ile temyiz talebinde bulunan asıl ve birleşen davalarda davalı vekili Avukat …’un gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.1.Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; davalı banka tarafından haksız ve usulsüz şekilde müvekkili kooperatifin, yüklenicinin kullandığı krediye kefil olması sağlanarak kooperatifin bankadaki paralarına el konulduğunu, müvekkilinin gayrimenkul satın alarak ortaklarına konut inşa etme kararı verdiğini, konut finansmanı içinde kooperatif ortaklarının tüketici kredisi kullanmasına karar verildiğini, 03.04.2010 tarihli genel kurul 5. maddesi ile alt yapı ve tüm inşaat işlerinin ihale edilmesi konusunda yönetim kuruluna yetki verildiğini, yönetim kurulu ile davalı banka arasında 26.11.2010 tarihli imzalanan kredi sözleşmesinden sonra ortaklar ile banka arasında bireysel kredi kullanılması için tüketici konut kredi sözleşmesi imzalandığını, kooperatif yüklenici olan… Şirketine de kredi kullandırdığını, eski yöneticilerin kooperatifin yüklenici adına kefil olma yetkisi bulunmamasına ve bu husus genel kurul tutanakları ile sabit olmasına rağmen kooperatifi de bu sözleşmeye kefil olarak gösterdiklerini, müvekkiline kefaletten dolayı gönderilen kat ihtarına cevaben kooperatif genel kurullarında yüklenicinin kullanacağı kredilere kefil olunması konusunda karar bulunmadığından ve kooperatifin ortaklarına konut edindirmek amacıyla kurulduğundan bu amacın dışında 3. kişilerin borcuna kefalet etmelerinin mümkün olmadığını, kooperatifin kefaletini taşıyan her türlü belgenin geçersiz olduğunu bildirmelerine rağmen müvekkil banka hesabında yer alan 706.451,44 TL’ye el konulduğunu, İcra Hukuk Mahkemesinde müvekkili açısından başlatılan takibin iptal ettirildiğini, yöneticilerin kooperatif adına yükleniciye kefil olma yetkisinin bulunmadığını, kooperatif ana sözleşme ve genel kurul tutanaklarının ticaret sicilde ilan edilmiş olduğunu, davalı bankanın kooperatifin böyle bir kefalet verme yetkininin bulunmadığını bilmesi gerektiğini ileri sürerek, 706.451,44 TL’nin el konulma tarihinden itibaren reeskont faiziyle tahsilini talep etmiştir.
1.2. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; asıl davadaki sebepleri ileri sürerek, geçersiz kefalete dayalı olarak başlatılan icra takibinde müvekkili kooperatifin borçlu olmadığının tespiti ile %20 oranından aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatı talep etmiştir.
II. CEVAP
2.1.Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde; bloke edilem bedelin belirtilen tutar kadar olmadığını, müvekkili ile davacı kooperatif arasında imzalanan 20.11.2010 tarihli protokole göre hareket ettiğini, bloke edilen bedelin yükleniciye ödenmek üzere yani bankacılık işlemlerine göre yüklenici firma hesabına alacak kaydedildiğini, kooperatif kefaletinin geçerli olduğunu, kooperatifin kötü niyetli olduğunu, yüklenici firmaya kredi kullandırılmasıyla inşaatların tamamlandığını, kooperatifin kefalet akdinin davacı kooperatifin mevzuu içinde olup mutat işlem niteliğinde olduğunu, kooperatifin yüklenici firmaya hak ediş olarak geçecek meblağı ilk olarak kendi borçlarının kapatılmasında kullandığını, inşaatların %99 tamamlandığını, ortakların kâr elde ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
2.2.Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın reddi ile %20 oranından az olmamak üzere kötü niyet tazminatının tahsilini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
3.1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı banka tarafından davacı kooperatifin hesaplarına uyguladığı bloke işleminin 3 ayrı hukuki sebebinin olduğunun ileri sürüldüğü, bunların davacının dava dışı … Şti’nin borcuna kefil olması, davacının bu hesapları … Şti’nin bankaya olan borçları için rehnetmiş olması, davacının bu hesaplardaki parasının 26/11/2010 tarihli konut kredisi kapsamında bloke edilmiş olduğu, davalı … ile davacı kooperatif arasında imzalanan 26/11/2010 tarihli “Kooperatiften Konut Kredisi Protokolü’nün” hukuken geçerli olduğu, protokolün genel kurul onayına sunulmamış olmasının protokolü hükümsüz hale getirmediği, davalı bankanın seviyeye göre kısım kısım aktarım değil, işin sonunda bir bütün olarak tek kalemde aktarım yaptığı, davalı banka tarafından sunulan seviye belgelerinin incelemesinde; nihai olarak imalat seviyesinin % 98,3 olarak tespit edilmiş olması nedeniyle bankanın yaptığı aktarımın protokole uygun olduğu gerekçesiyle asıl davanın reddine karar verilmiştir.
3.2.Birleşen dosya yönünden ise; 6732 sayılı TTK’ nin 137. maddesi ve anasözleşme 6.5 maddesindeki düzenlemelere göre söz konusu düzenlemede davacı kooperatifin kredi ihtiyacının karşılanması amacıyla finansman kuruluşlarına borçlanmasının açıkça davacı kooperatifin amacına ulaşması için yapabileceği işlemler arasında sayıldığı, davacı kooperatifin kredi amacı ile kendisini borç altına sokan her türlü işlemi yapabileceği, kooperatifin kredi ihtiyacı için borçlanabilecek kooperatifin bu kredi ihtiyacının karşılanması amacı ile başka biri tarafından borçlanılması halinde bu borca kefil olmasına herhangi bir engel bulunmadığı, söz konusu hükmün kefil olmayı da kapsaması gerektiği, davacının sahibi olduğu taşınmaz üzerinde konut inşaa etme işini dava dışı … Ltd. Şti’ye yaptırmaya karar verdiği, … Şti’ nin inşaatının finansmanı amacı ile davalı bankadan genel kredi sözleşmesi çerçevesinde kredi kullandığı, davacı kooperatifin söz konusu kredi sözleşmesine kefil olduğu, davacı kooperatifin bizzat kredi sözleşmesi akdederek borçlanmasının esas sözleşmenin 6/5. maddesi uyarınca işletme konusuna dahil olması karşısında davacı kooperatif açısından daha avantajlı ve onun yararına olan inşaatı yapacak firmaya kefil olmak suretiyle borçlanma yolunun tercih edilmesinin öncelikle davacı kooperatifinin işletme konusuna dahil olması gerektiği, bu sebeple kefalet sözleşmesi akdedilmesi için genel kurul kararı aranmasına gerek bulunmadığı, Kooperatifler Kanunu’nun 55. maddesi uyarınca kooperatif yönetim kurulunun kanun ve esas sözleşmesi çerçevesi içerisinde kooperatifin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organı olduğu ve Kooperatifler Kanunu ve TTK hükümleri uyarınca kooperatif işletme konusuna ve hak ehliyeti kapsamına giren işlemleri yapmak hususunda tam yetkili olduğu, kooperatifin; yönetim kurulunun yaptığı işlemler ile bağlı olduğu, bu hususlar göz önüne alındığında icra takibine ve davaya konu edilen senetteki kooperatif kefaletin geçerli olduğu, birleşen dosya yönünden icra takibinin durdurulmasına yönelik ihtiyatı tedbir kararı verilmediği ve davalı alacağının geç alınmasına sebebiyet verilmediği İİK 72/4 maddesindeki kötü niyet tazminatı yasal koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; kooperatifin kredi sözleşmesine kefil olmasının mümkün olmadığına dair talepleri yönünden asıl davada bir karar verilmediğini, hem asıl hem birleşen dosya yönünden verilen kararların usule, yasaya, Kooperatifler Kanununa, ana sözleşmeye ve Yargıtay kararlarına aykırılık teşkil ettiğini, asıl davada bankanın müvekkilinin parasına el koyma gerekçesinin yükleniciye kefil olması olduğunu, bu husustaki açık ve kesin kanıtlarının sunulduğunu, ancak mahkemece bu kanıtlara neden itibar edilmediğinin anlaşılabilir olmadığını, bankanın yaptırdığı % 98,3 oranındaki seviye tespit raporlarına itibar edildiğini, raporların gerçeği yansıtmadığının kendilerince mahkeme kanalıyla yaptırılan seviye tespiti ile kanıtlanmış olup kalan işlerin taşeronlara tamamlattırıldığını, asıl davada müvekkili kooperatifin krediye kefil olması imkanının olmadığı ve genel kurul kararı olmadan bu hususta işlem yapamayacağı yönündeki asıl iddiaları yönünden hiçbir karar verilmediğini, birleşen davada ise yüklenicinin tek işinin müvekkili kooperatif olmayıp yüklenicinin davaya konu çektiği krediyi başka işleri için ve kendi borçlarını ödemek için kullanmış olmasının muhtemel olduğunu, kooperatifin işlerini yapması için anlaştığı firmaya kefil olmasının hiçbir mantığının olmadığını, yüklenici… firmasının çektiği krediyi müvekkili kooperatif inşaatları için harcamadığını, yöneticilerin kooperatifin amacı ve ana sözleşmesine aykırı olarak imzaladıkları bonoların kooperatif yönünden bağlayıcı olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kanun maddeleri ve anasözleşme hükümleri bir arada değerlendirildiğinde; dava konusu kooperatif yönetim kurulunun kooperatif aleyhine olacak şekilde kooperatifi borç altına sokacak iş ve işlemler yapamayacağı, ancak kanun, ana sözleşme ve Genel Kurulun verdiği yetki çerçevesinde kooperatifin amacına ve üyelerinin çıkarlarına uygun işlemler yapabileceği, ana sözleşmede, kooperatifin şahsi teminat altına girerek kefil olmasına dair açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, ana sözleşmenin 44/11. maddesinde; kooperatifin ayni teminat verebilmesi için genel kuruldan karar almak şartı olduğu açıkça yazılı olup, 4.maddede de kooperatifin amaçlarının gerçekleşmesinde kullanılmak üzere ilgili kuruluşlardan borç para alabileceği, yönetim kurulu üyelerinin, genel kurulun devredemeyeceği yetkileri kullanamayacağı, davacı kooperatifin kuruluş amacının ortaklarına konut edindirmek olup, amacı kapsamında faaliyette bulunabileceği, davacı kooperatif genel kurulu tarafından yönetim kuruluna belirtilen işlemleri yapması için yetki verilmediği gibi, sonraki genel kurullarda da zımnen dahi bu kefalete onay verildiğine dair bir karar da bulunmadığı, ayrıca kooperatif eski yönetimi aleyhine açılan İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/225 E. sayılı dosyasındaki ceza davasının da derdest olduğu, sözkonusu genel kredi sözleşmesi ve bono, kooperatifin konut inşası konusunda anlaştığı davadışı ..Ltd.Şti’nin asıl borçlu olduğu işlemler olup, yüklenicinin, konut yapım işi için finansman temini kooperatifin sorumluluğunda olmadığı, bu nedenlerle kooperatifin genel kurul kararı da olmaksızın 3.bir şahsa verilen kredide müteselsil kefil olması ve yine 3.bir şahsın borcu için aval veren olması açıklanan kanun ve anasözleşme hükümleri uyarınca mümkün bulunmadığı, sözkonusu düzenlemelerde kooperatif adına yönetim kuruluna borçlanma yetkisi verilen hususlar kooperatifin kendisinin kredi alması veya üyelerinin aldığı kredilere ilişkin ayni/şahsi teminat vermesi yönünde olduğu, 3. şahıs konumundaki yüklenici firmanın bankadan çekeceği ve hangi işi için kullanacağı belirsiz olan genel kredi sözleşmesinde kooperatifin müteselsil kefil olması ve yine bu sözleşme uyarınca bankaya verilen bonoda avalist olmasının kooperatif ve üyelerinin çıkarına olduğu söylenemeyeceği, bu anlamda mahkemenin birleşen davanın reddindeki gerekçesinin müteselsil kefaletin hüküm ve sonuçları dikkate alındığında hatalı olduğu, açıklanan nedenlerle, davacı kooperatifin yüklenici lehine verdiği son derece ağır sonuçlar doğuran kefalet ve avalin hukuki dayanağı bulunmadığından geçersiz olup, davalı bankanın ticaret sicilinde ilan edilen kooperatif anasözleşmesi ve genel kurul kararları uyarınca kooperatif yönetim kurulunun temsil yetkisi sınırlarını araştırmaksızın ve bu işlemler bakımından yetki dayanak belgelerini istemeksizin yapılan işlemler nedeniyle kooperatif tüzel kişiliğinin bir sorumluluğu doğmayacağı,
Bununla birlikte; davacı kooperatifin üyelerine konut edindirmek amacıyla konut finansmanı bakımından, üyelerin davalı bankadan tüketici kredileri kullanması ve ödeme usulleri ile ilgili olarak davalı banka ile sözleşme yapması mümkün olup somut uyuşmazlıktaki 26.11.2011 tarihli “kooperatiften konut kredisi protokolü” de bu amaçla yapıldığı, hukuken geçerli bir protokol olduğu, sözkonusu anlaşmanın, yüklenicinin kullandığı kredi ile ilgili olmayıp kooperatife yapılan konutlarla ilgili yüklenicinin hak kazandığı bedelin ödenmesi usulüne ilişkin olduğu, bununla birlikte bu protokolün yanısıra davalı bankanın savunmasına dayanak yaptığı kooperatif eski yönetimince imzalanmış olan “hesap rehin sözleşmeleri”nde de kooperatif hesapları üzerinde 3.kişi konumundaki yüklenici firmanın doğmuş-doğacak borç, kredi, kefalet vs. tüm borçları bakımından bankaya rehin hakkı tanındığı görülmekle birlikte, kefalete ve aval vermeye ilişkin tüm açıklanan nedenler bu rehin sözleşmesi bakımından geçerli olup, bu sözleşmenin de yönetim kurulunun yetkilerini aştığı ve kooperatif amaç ve çıkarına olmadığı,
Asıl davada, davalı bankanın genel kredi sözleşmesine ya da hesap rehin sözleşmesine dayanarak davacı kooperatif hesabı üzerinde bloke uygulaması ve blokaja konu meblağı yükleniciye ödemesi mümkün olmamakla birlikte, kooperatifin kuruluş amacına ve ortaklarının çıkarına uygun şekilde yapılan 26.11.2011 tarihli yukarıda açıklanan protokol hükümleri uyarınca kooperatif hesabında blokaj uygulanabileceği, anılan protokol uyarınca bankanın yükümlülüğü SPK lisanslı bir ekpertiz şirketine inşaat seviyelerini tespit ettirmek ve bu rapora göre yüklenicinin hakediş tutarını yükleniciye ödemek olduğu, bu kapsamda davacı kooperatif, protokolde hakediş tutarının ödenmesinden önce kendisinden teyit alınması gibi bir madde koydurmamış olduğu gibi, inşaat seviyelerine ilişkin herhangi bir eksiklik, ayıp ya da gecikmeyi davalı bankaya da bildirmediği, davalı bankanın kısım kısım ödeme yapmak yerine bir defada sözkonusu tutarı yükleniciye aktarması da, ödenen tutarın alınan ekspertiz raporlarına göre belirlenen aşama ile orantılı bulunduğuna dair bilirkişi heyet raporu karşısında davacı kooperatife talep hakkı yaratan bir durum niteliğinde olmadığı, bu hususun yükleniciye kısım kısım değil, belirlenen süreler geçtikten sonra toptan ödeme yapılmasıyla ilgili olup, ancak yüklenicinin zararına olabilecek bir husus olduğu, bu nedenlerle, davalı bankanın aralarındaki protokol uyarınca davacının banka hesabı üzerinde uyguladığı blokajda hukuka aykırı bir yön görülmediği, bankanın işleme ait hesap özetindeki açıklamasında genel kredi sözleşmesi yazması ya da hesap kat ihtarı göndermesi de davacı kooperatifin bahse konu hesabını protokol uyarınca bloke etmesini hukuka aykırı hale getirmediğinden asıl davanın reddinin bu protokol hükümleri uyarınca yerinde görüldüğü,
Birleşen dava bakımından; yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle davacı kooperatifin amacına ve yönetim kurulunun yetki kapsamına aykırı olarak bonoda avalist olması işlemi geçerli olmadığından, bankanın, dosya kapsamına göre genel kredi sözleşmesi kapsamında yüklenici firmadan almış olduğu bono bakımından, davalı bankanın yönetim kurulunun bu konudaki yetkisine dair aleni durumdaki ticaret sicili kayıtlarını incelemeden, gerekli araştırmaları yapmadan ve kooperatif temsilcilerinin sonuçları ağır olan bu işlemlere ilişkin yetkilerinin dayanak belgelerini istemeden kooperatif yönetiminden aldığı avalist imzası nedeniyle davacı kooperatife karşı da icra takibi başlatmış olması yerinde görülmediği, davalı bankanın, kooperatifin yönetim kurulunun kooperatif ana sözleşmesinden veya genel kurullarından yetki almadan bu şekilde bonoda avalist olamayacağı hususundaki ticaret sicili kayıtlarını bildiği ve bilmesi gerektiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden hüküm kurulmak suretiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulü ile %20 kötüniyet tazminatına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davalı ile asıl davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Asıl davada ve birleşen davada davalı vekili temyiz dilekçesinde, asıl davanın reddine ilişkin gerekçe kısmının değiştirilmesi gerektiğini, ilk derecenin gerekçesinin doğru olup bu şekilde karar oluşturulması gerektiğini, birleşen davada ise, kooperatif anasözleşmesine göre kooperatifin kredi ihtiyacına göre borçlanabileceğini, bu maddenin asalet ve kefalet tüm borçları kapsayacak nitelikte olduğunu, kooperatif ilzam için unvan altında temsile yetkili olanlardan ikisinin imzasının yeterli olduğunu, kredi alma işlemlerinde kooperatif yönetim kurulunun tek yükümlülüğünün kooperatif ortaklarını haberdar etmek olduğunu, önceden uygunluk alınmasına gerek olmadığını, genel kurulun yetkileri arasında sayılan yönetim kurulunun kanun, anasözleşme ve iyiniyet esasları ile genel kurul kararlarına aykırı olduğu ileri sürülen yönetim kurulu kararlarının iptal edilip edilmeyeceğine ilişkin karar vermek yetkisi bulunmasına rağmen kooperatifin müşterek borçluluğuna ilişkin bir iptal kararının bulunmadığını, Kooperatifin Yönetim kurulu Üyeleri ile Kooperatifin kendisinin (kaşe üzerine iki imza ile) aralarında Kooperatifin Yapım İşlerine ilişkin sözleşme yaptığı… inşaat Firmasına yerine getirmeyi taahhüt ettiği edimlerini yerine getirmek amacı ile Kambiyo Senedi Düzenleyerek verdiği ve ilgili Senedinde Müvekkil Bankaya Temlik Cirosu ile verildiği, ilgili … Kooperatifin Amacına Uygun olarak Kooperatifin tamamlanmasına yönelik olarak düzenlediği, ilgili Kambiyo Senedinin Düzenlenmesi için Genel Kurul kararının Aranmasının gerekmediği, Kambiyo Senedinden dolayı müvekkil Bankaya karşı senet bedeli olan 1.000.000,00 TL borçluluğunun bulunduğu, Kooperatifler Kanununda da belirtildiği üzere kooperatifi temsile yetkili şahıslar kooperatif namına onun amacının gerektirdiği bütün hukuki işlemleri yapabileceğini, bu temsil yetkisinin sınırlandırılması iyi niyetli 3. şahıslara karşı hiçbir hüküm etmeyeceğini, kambiyo senedi incelnediğinde Kooperatif Kaşesi imzasına yetkili yöneticileri tarafından imza atılmak, ayrıca yöneticilerin imzası alınmak sureti ile… İnşaat firmasına Kambiyo taahhüdünde bulunduğu, … İnşaat firmasının Keşideci olarak imzası bulunmadığı ve Kooperatifinde… İnşaat lehine aval vermediğini, ticari temsilcinin, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı işletme sahibi adına Kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili sayıldığını İlk Derece Mahkemesince birleşen davanın reddi gerekçelerinin yerinde olduğunu, davacının bonodan dolayı sorumlu olduğunun Yargıtay kararları ile de sabit olduğunu, ilk derece ve istinaf mahkemesinde bile kooperatifin hukuki sorumluluğu ile ilgili farklı kararlar verilmiş iken müvekkil bankanın temlik cirosu ile kendisine geçen ilgili senedi takibe koymasının kötüniyetli kabul edilemeyeceğini, %20 tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
2.Asıl davada davacı vekili temyiz dilekçesinde; davalı banka genel kredi sözleşmesine kooperatifin kefaleti nedeniyle 706.451,44 TL’lik bedele el koyduğunun, hem blokaj işlemine ilişkin dekonttaki açıklamadan hem de banka hesap ekstresinde blokaj işleminin açıklamısından anlaşıldığını, davalı bankanın kooperatifin kullandığı konut finansman kredisi ile hiç ilgisi olmayan ve yüklenicinin şirket olarak kullandığı krediye ilişkin olarak müvekkile hesap kat ihtarı da gönderdiğini, bankanın yaptığı işlemin açıklamasını net bir şekilde yapmasına rağmen bu işlemin konut finansman kredisi kapsamında el konulduğu yönündeki gerekçesine itibar edilemeyeceğini, bankanın el koyduğu meblağın gerekçesinin hak edişlerden olamayacağını, el konulduğu tarih olan 2013 yılında herhangi bir hak ediş düzenlenmediğini, SPK lisanslı ekspertiz raporlarının hatalı olduğunu,%98 oranında biten inşaat olmadığını, protokol kapsamında imalatla orantılı ödeme yapılacağı belirtilmiş olmasına rağmen imalattan çok fazla şekilde yükleniciye ödeme yapıldığının raporlarla belirlendiğini, tespit raporuna göre inşaatların 2013 yılında 573,93 seviyesinde olduğunu, müvekkilince inşaatın başka taşerona tamamlattırıldığını belirterek asıl davada verilen kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada kefalet sözleşmesi nedeniyle banka hesabında bloke koyulan bedelin iadesi, birleşen dava icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, TTK’nın 124, 125,137. maddesi
3.Değerlendirme
2.1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre asıl davada davacı vekili ve davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.2.Birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Kooperatifler Kanunu 59. madde “Temsile yetkili şahıslar kooperatif namına onun amacının gerektirdiği bütün hukuki işlemleri yapabilir. Temsil yetkisinin sadece esas müessesenin veya bir şubenin işlerine hasrolunması veya kooperatif ünvanının birlikte kullanılmasına dair ticaret siciline tescil edilmiş olan kayıtlar saklıdır” hükmünü, davacı kooperatif ana sözleşmesinin 46. maddesi ise “kooperatif adına düzenlenecek evrakın muteber olması veya kooperatifi ilzam için, kooperatif ünvanı altında temsile yetkili olanlardan ikisinin imzası gereklidir” hükmünü içermektedir.
Somut olayda, birleşen davaya konu senet altında davacı kooperatif kaşesi ile iki temsilcisinin imzası olduğu tartışma dışıdır. Uyuşmazlık yönetim kurulunun davacı kooperatif aleyhine kefil olup olamayacağı noktasındadır.
Kooperatif yöneticileri, dava dışı… Şirketinin bankadan sağladığı finansmana kefil olarak dava konusu senedi imzalamışlardır. Konut yapı kooperatiflerinin amacı üyelerine konut yapıp teslim etmektir. Davacı kooperatifin konut yapımı için anlaştığı dava dışı şirketin sağlayacağı finansman ile kooperatif konutları tamamlanacaktır. Her ne kadar davacı kooperatif sağlanan kredinin kooperatif konut inşaatında kullanılmadığını savunmuş ise de iddiasını ispatlayamadığı gibi iddiasını ispat halinde dahi bu durum kooperatif yöneticilerinin sorumluluğuna neden olacak iç ilişkiyi ilgilendiren bir husustur. Açıklanan nedenlerle, dava konusu kefaletin kooperatifin konusu dışında olduğundan bahsedilemeyecektir.
Bu durumda, yetkili temsilcilerin müşterek imzası ile kooperatifin üyelerine konut yapma amacına uygun sağlanan finansmana verilen aval geçerlidir.
Bu durumda, davacı kooperatif adına kooperatif kaşesi altında müşterek imza ile temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu üyelerince dava konusu bono için verilen aval geçerli olduğu gerekçesiyle birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Asıl davada davacı ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine,
2. Birleşen davada temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden asıl ve birleşen davada davacı S.S. … Güneş Enerjili … Konut Yapı Kooperatifinden alınmasına,
Asıl dava yönünden alınması gereken harç ile birleşen dava yönünden iade edilmesi gereken harcın toplamından fazla yatırdığı harcın istek halinde davalı …Ş.’ye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.