Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2022/1487 E. 2023/2275 K. 08.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1487
KARAR NO : 2023/2275
KARAR TARİHİ : 08.06.2023


MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/204 E., 2021/62 K.

HÜKÜM : Kısmen Kabul

Taraflar arasında görülen rücuen tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı iş sahibi vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı iş sahibi vekili dava dilekçesinde; davalı ile temizlik hizmeti alım sözleşmesi imzalandığını, davalı çalışanları tarafından emeklilik nedeniyle iş akdinin feshine bağlı olarak kıdem tazminatlarının tahsili amacıyla davalar açılması üzerine müştereken ve müteselsilen kabul edilen tutarların icraya konularak müvekkilinden talep edildiğini ve müvekkilince 6 dosyada toplamda 75.532,00 TL ödendiğini, bu bedelin son işveren davalı tarafından karşılanması gerektiğini ileri sürerek, toplamda 75.532,00 TL nin her bir ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı yüklenici vekili cevap dilekçesinde; dava konusu alacağa sebebiyet verenlerin davacının kendi işçileri olduğunu, davacının işveren olarak bir takım yükümlülüklerden kaçınmak amacıyla böyle bir yola gittiğini, davalı şirket ile davacı kurum arasında asıl işveren, alt işveren ilişkisinin mevcut olmadığını, bu nedenle davalı şirketin sorumlu tutulmaması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 08/10/2015 tarihli ve 2014/444 Esas, 2015/422 Karar sayılı kararı ile davalı alt işveren ile asıl işveren davacı arasında imzalanan Genel Temizlik İşi Hizmet Alımları Tip Sözleşmesi ve eki Teknik Şartnamenin ilgili hükümleri gereğince, alt işverenin işçisi ile ilgili doğan tüm işçilik alacaklarından, alt işverenin sorumlu olacağı, icra takibine dayanak dosyalarda işbu davacı ile davalının davalı konumda olduğu, ilamların icraya konmasında davacının tek başına kusuru bulunmadığı gerekçesiyle ve taleple bağlı kalınarak davanın kabulü ile toplamda 75.532,00 TL’nin her bir ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı yüklenici vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 29.01.2020 tarihli ve 2019/527 Esas, 2020/531 Karar sayılı kararıyla “Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş yüklenici işçisi tarafından yerine getirilecektir. İş aktinin yüklenici ile işçi arasında yapıldığı hususu ihtilaflı değildir. SGK kayıtları da bu hususu doğrulamaktadır. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.

İşçilik alacakları işveren tarafından ödenen işçinin; yüklenici işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması hususları nazara alındığında davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.

Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınabilmektedir. Bu halde işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır.

İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar.

Yıllık izinler kullanılmadığı taktirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır.

İhbar tazminatından son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır.

İşveren tarafından bu ödemelerin feri mahiyetinde yapılan ödemeler de ayrı esasla yüklenicilerden tahsil edilebilecektir.

Yükleniciler aleyhine açılan rücu davalarında ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı olmadığı gibi borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmü veya sözleşme bulunmamaktadır. Bu nedenle alacak davalarında her davalı aleyhine ayrı tahsil hükmü kurulmalıdır. Davanın itirazın iptali şeklinde açılmış olması durumunda ise takibin hangi davalı açısından hangi miktarla devam edeceği ayrı ayrı belirlenmelidir.

Bu durumda mahkemece yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde bilirkişiden ek rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile ödenen bedelin tamamından son işverenin sorumlu tululması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle davalı yüklenici yararına bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilamı doğrultusunda alınan bilirkişi raporunda davalıyı dava dışı işçilerin kendi bünyesinde çalıştığı dönemle sınırlı şekilde sorumlu tutarak yapılan hesaplama neticesinde tutarın icra masrafları hariç 11.606,32 TL, icra masrafları ile birlikte 3.807,24 TL olacağının belirlendiği, dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarından davalının işçiyi çalıştırdığı dönemle sınırlı olmak üzere tam sorumlu olduğu, dava dışı diğer alt işverenlerde çalıştırılan dönemlere ilişkin davalının sorumluluğunun bulunmadığı, aldırılan bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile; 13.807,24 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı iş sahibi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı iş sahibi vekili temyiz dilekçesinde; sözleşme ve mevzuat gereğince ödemelerin tümünün rücu edilebileceğini, kısmen reddedilen kısım için yargılama giderlerinin davacı aleyhine yükletilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, hizmet sözleşmesinden kaynaklı rücuen tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3 ncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 428 nci maddesi, 438 nci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası.

3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunun geçici 3 ncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı, bozma ilâmına uygun nitelikteki bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulduğu anlaşılmakla; davacı iş sahibi vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple ;
Davacı iş sahibi vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Davacı üniversite harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
08/06/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.