YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1144
KARAR NO : 2023/2046
KARAR TARİHİ : 25.05.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/587 E., 2021/1829 K.
DAVA TARİHİ : 04.12.2014
HÜKÜM : Esastan Red
İLK DERECE MAHKEMESİ : Adıyaman 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/573 E., 2019/1210 K.
Taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesine dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında, 07.06.2013 tarihli Güvenlik Görevlisi Hizmet Alımı Sözleşmesi imzalandığını, yüklenilen edim yerine getirildiği halde davalı Kurumun 08.12.2013 tarihli ve 81.342,38 TL.’lik faturaya bağlı hak edişlerini ödememesi üzerine icra takibi yapıldığını, ancak davalı tarafça borca itiraz etmek suretiyle takibin durdurulduğunu, davalı Kuruma, sözleşmenin 12.1.1 – 12,1.3 maddeleri uyarınca gerekli belgelerin düzenlenerek teslim edildiğini, ancak davalının borcunu ödemediği gibi icra takibine karşı haksız olarak itiraz ettiğini, davalı tarafın 81.342,38 TL borcunu kabul ettiğini, bu tutardan üç işçinin kıdem ve ihbar tazminatı alacağına mahsuben 11.109,87 TL kesinti yapıldığını bildirdiğini, bu üç işçinin hizmet akitlerinin sona erip ermediği, sona ermiş olsa bile 4857 sayılı Kanun gereğince kıdem tazminatı ödemesini gerektirir biçimde sona erip ermediği, şirket tarafından bu kişilere ödeme yapılıp yapılmadığı hususlarının araştırılmadığını, bu üç işçinin kimler olduğu, ne tutarda ödeme yapıldığı, tazminat bordroları, hesap puanları gibi belgelerin kendilerine bildirilmediğini, davalı tarafça ayrıca 170 adet güvenlik görevlisinin kıdem ve ihbar tazminatlarının eksik ödendiğinden bahisle 62.455,70 TL ödeme yapıldığını ve bu tutarın hak edişten mahsup edildiğinin beyan edildiğini, işçilik haklarının tamamı ödenmiş iken bu uygulamanın keyfi ve takdiri olduğunu, şirket hak edişinden 1.630,40 TL vergi kesintisi yapıldığının bildirildiğini, buna ilişkin dekont veya makbuz ibraz edilmediğini, 4857 sayılı Kanunun 112- maddesi mucibince, 4734 sayılı Kanunun 62/e maddesi hükmüne göre, alt işverenler tarafından çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatlarının, işverenlerin değişip değişmediğine bakılmaksızın, aralıksız olarak aynı kuruma ait işyerlerinde çalışmış olanların hizmet sürelerinin bu kurumdaki toplam çalışma sureleri esas alınarak tespit olunacağını, bunlardan son alt işveren ile yapılmış iş sözleşmelerinin, 1475 sayılı iş Kanununun 14. Maddesindeki kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde sona ermiş olanların tazminatlarının ilgili Kamu Kurumu tarafından ödenmesi gerektiğini, dolayısıyla davacı şirketin sorumlu tutulamayacağını ve kesinti yapılamayacağını ileri sürerek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı tarafın hak edişinden yapılan kesintinin sözleşme ve idari şartname hükümlerine göre yapıldığını, sözleşmenin 36.3 Maddesinde, yüklenici tarafından istihdam edilen güvenlik görevlilerinin hak ve alacaklarının yerine getirilmemesinden ötürü idarenin mali külfet altına sokulması durumunda, idarenin yükleniciye rücu etme veya alacaklarından kesinti yapma hakkının bulunduğunu, 36.4 Maddesinde yüklenicinin ilgili mevzuattan kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmek zorunda olduğunu, bu yükümlülükleri nedeniyle sözleşme bcdeli dışında hiçbir bedelin yükleniciye ödenmeyeceğini, 36.6 Maddesinde herhangi bir nedenle, işçi ücretleri, fazla mesai, ikramiye, ihbar ve kıdem tazminatı gibi konularda idare yüklenicinin personeline ve 3. kişilere bir ödeme yapmak durumunda kalırsa, yüklenicinin bu ödemeleri idareye ödemekle mükellef olduğunu, aksi halde yüklenicinin hak edişlerinden kesileceği şeklinde hükümlerin yer aldığını, aynı yönde hükümlerin İdari Şartname’de de yer aldığını, davacının hak ediş bedelinin hesaplanmasında tereddüt bulunmadığını, davacının bu hususu dilekçesinde ikrar ettiğini, çalışanların kıdem, ihbar tazminatlarını ve işçilik alacaklarını ödemekle yükümlü olanın davacı şirket olduğunu, davacının hak ediş bedelinin 81.342,38 TL olduğunu, ancak bu tutardan, 3 işçiye banka dekontları ile ödenen 11.109,87 TL’nin ve 170 adet güvenlik görevlisine eksik ödenen 62.455,70 TL’nin düşülmesinden sonra kalan 7,776,82 TL hak ediş miktarından 1.630,40 TL vergi kesintisi yapıldıktan sonra kalan 6,146,41 TL’nin banka dekontu ile davacı şirketin hesabına yatırıldığını ve davacının bir alacağı kalmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Davacının 08.12.2013 tarihi itibariyle işçilerin çıkışlarını SGK bildirmiş olması ve kıdem ve ihbar tazminatlarını hesaplayıp ödemiş olması, çalışanların 1475 sayılı İş Kanun’un 14/1. Maddesi sıralanan nedenlerden biriyle iş akitlerinin sona erdiğini gösterdiğini, dolayısıyla kıdem ve ihbar tazminatı hesaplanmasının yerinde olduğunu, dava dosyası ve eklerinde, davacı tarafından hesaplanan ve ödenen kıdem ve ihbar tazminatlarının, hesaplanma şekline ait herhangi bir belge bulunmaması nedeniyle, yapılan ihbar ve kıdem tazminatı hesabının doğruluğunun yapılamadığını, davalı tarafından 170 çalışan için hakkediş ödemesinden kesintiye tabi tutulan 62.455,70-TL’nin mükerrer tazminat kesinti olmayıp, davalı idare tarafından kendi hesapladığı ihbar ve kıdem tazminatı ile davacının hesaplayıp ödediği tazminat arasında kalan farkı kesintiye tabi tuttuğu, davalının asıl işveren konumunda olup, 4857 sayılı kanunun 2. Maddesi uyarınca iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumlu olduğu, ancak sorumluluğun, alt işverenin, kendi işçilerine karşı sorumluluklarını yerine getirmemesi veya getirememesi durumunda, işçiyi çalıştırdığı süre ve devir tarihindeki ücretiyle sınırlı olacağı, bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatları ödenmediği gerekçesiyle davalıya şikâyette bulunan …, … ve … adlı çalışanlar için kesilen toplam 11,109,87-TL nin 4857 sayılı Kanuna ve sözleşmeye göre yerinde olduğu mahkemece yapılan yargılama incelenen kayıt ve belgeler, Bölge Adliye Mahkemesi kararı doğrultusunda dosyaya kazandırılan belgeler, tarafların beyan savunma ve itiraz dilekçeleri ile usul ve yasaya uygun, bilimsel verilere dayalı, ayrıntılı ve gerekçeli, hüküm kurmaya ve mahkeme denetimine elverişli bilirkişi ek raporu da bir bütün olarak değerlendirildiğinde davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosyanın iş hukukunda uzman bilirkişilere değil muhasebeci bilirkişilere tevdii edilerek rapor alındığını, dosya eğer iş hukukunda uzman bir heyete tevdii edilseydi mevzuat çerçevesinde hukuka uygun bir karar verileceğini, Bölge Adliye Mahkemesinin ortadan kaldırma kararının gereklerinin yerine getirilmediğini, mahkemece davalı kuruma müzekkere yazılarak ihbar ve kıdem tazminatları ödenen işçilerin davalı asıl işveren nezdinde halen çalışıp çalışmadıkları /hizmet akitlerinin devam edip etmediğinin sorulduğunu, müzekkereye verilen cevapta isimleri bildirilen 12 işçi dışındaki diğer işçilerin halen kurumda çalışmaya devam ettiklerini, keza SGK hizmet cetvellerinin incelenmesinde adı geçen işçilerin hizmet akitlerinin inkıtaa uğramadan sürekli olarak devam ettiğinin anlaşıldığını, davalı kurumun işçi çalıştırma işini 6 aylığına müvekil firmaya ihale ettiğini, evvelden beri çalıştırmaya devam ettiği işçilere yasal şartları oluşmadığı halde müvekkilinin hakedişinden kesinti yaparak 80.000,00 TL’ yi aşan bir ödemede bulunduğunu, davalı kurum tarafından gönderilen kayıtlar ve SGK kayıtlarına göre isimleri ve çıkış tarihleri bildirilen 12 kişi haricindeki tüm personelin iş akitlerinin halen davalı kurum nezdinde devam ettiğinin, iş akitlerinin kıdem ve ihbar tazminatının gerektirir şekilde sonlanmadığının ortada olduğunu, müvekkili firmanın ihalesinin 08.12.2013 tarihinde son bulduğunu, …, … ve … isimli üç işçi haricindeki çalışanların tamamının iş akitleri ihalenin sona ermesinden sonra da devam ettiğini, SGK kayıtları incelendiğinde işçilerin işten çıkış kodu 05 olarak (belirli süreli iş sözleşmesinin süre sonunda feshi) bildirilmiş olduğunu, belirli süreli hizmet aktinin süre bitimi nedeniyle son bulmasında ihbar tazminatı ödemesi yapılmasına yasal olanak olmadığı halde yasanın amir hükümleri hilafına davalı tarafından keyfi olarak ödenen ihbar tazminatlarının da müvekkilinden tahsilinin yasal olmadığını, hükme esas alınan raporda iş akitleri halen rapor tarihinde bile devam edem işçilere kıdem ve ihbar tazminatınının hangi gerekçeyle ödendiğine, ödemenin yasal dayanağının ne olduğu konusuna değinilmediğini, 1475 sayılı iş kanunu da hizmet akti devam ederken işçilere kıdem ve ihbar tazminatı ödenmeyeceğini, işçilerin iş akitleri kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanacakları şekilde sonlansa bile idarenin bahsi geçen kesintileri yapmaya yetkisi bulunmadığını, işçilerin iş akitleri kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanacakları şekilde sonlansa bile idarenin bahsi geçen kesintileri yapmaya yetkisinin bulunmadığını, son hak edişin tamamının müvekkil firmaya ödenmesi gerekirken bu yasal gereklilikten kaçınılarak işçilere kıdem ve ihbar tazminatı olarak ödenmesinin yasal dayanağının da olmadığını, idarenin res’en kıdem tazminatı tahakkuk ettirip müvekkilin istihkakından kesmesinin hiçbir yasal dayanağı bulunmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesine dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 ncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunun 371 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunun 370 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.