YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1083
KARAR NO : 2023/1468
KARAR TARİHİ : 24.04.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/1767 E., 2021/1124 K.
DAVA TARİHİ : 20.01.2017
HÜKÜM/KARAR : Esastan Red
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2017/47 E., 2018/868 K.
Taraflar arasındaki alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili ve katılma yolu ile davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esasdan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin üretim lisansı kapsamında kurulan elektrik santralinin ulusal şebekeye bağlanması için şebeke işleticisi olan davalı ile 29.04.2010 tarihinde bağlantı anlaşması yapıldığını, üretim santralinin şebekeye bağlantısını yapmak amacıyla kurulması gereken iletim tesislerinin yapımı, davalının kaynaklarının yetersiz olması nedeniyle bedeli bilahare davalı tarafından davacı şirkete ödenmek kaydı ile davacı şirket tarafından üstlenildiğini, bu kapsamda bağlantı sözleşmesine 4 no.lu ek olarak taraflar arasında aynı tarihli tesis sözleşmesi imzalandığını, davalı tarafından geri ödemeye esas yatırım tutarının gerçek yatırım tutarının çok daha altında 12.833.021,27 TL+KDV olarak belirlenmesinde dayanak alınan geri ödeme metadolojisine ilişkin EPDK’nın 26/04/2010 tarihli kararının Danıştay 13. Dairesi’nin 31.03.2015 tarihli 2010/2546 esas 2015/1256 karar sayılı kararı ile iptal edilmiş olup, davalı tarafın geri ödemeye esas yatırım bedelini gerçek yatırım bedelinin altında belirlemiş olmasının dayanağının ortadan kalktığını, davacı şirketin davalıdan Danıştay kararının gerekçeleri ışığında EPDK’nın 16.11.2016 tarihli kararı ile kabul edilen yeni geri ödemeye esas gerçekleşen yatırım tutarı tespit metadolojisi uyarınca geri ödemeye esas yatırım tutarının hesaplanmasını ve taraflarına ödenmesini istediğini, davalının 27.12.2016 tarihli yazı ile hesaplama işlemlerinin devam ettiğini bildirdiğini belirterek; Danıştay tarafından iptal edilen geri ödeme metadolojisi dayanak alınarak yapılan hesaplama nedeniyle geri ödemeye esas yatırımın gerçek tutarından davacıya ödemesi yapılmayan 8.981.598,15 TL+KDV nin şimdilik 500.000,00 TL lik kısmının 04.01.2014 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 23.11.2018 tarihli dilekçesi ile dava değerini 2.000.000,00 TL ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; idari sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkların görüm ve çözümünün idari yargı mercileri tarafından gerçekleştirilmesi gerektiğinden yargı yolu itirazında bulunduklarını, esasa ilişkin olarak da; taraflar arasında imzalanan bağlantı anlaşması kapsamında davacı tarafından yapılan yatırımın, geri ödeme metadolojisi çerçevesinde davalı kuruluş tarafından davacıya ödendiğini, Geri Ödemeye Esas Gerçekleşen Yatırım Tutarı Tespit Metodolojisi’ne göre hesaplanan 6.490.113,94 TL olmak üzere toplam 12.833.021,27 TL gerçekleşen yatırım tutarı için, Erişim ve Uygulamalar Dairesi Başkanlığının 12/06/2015 tarihli yazısına istinaden davacı şirket tarafından 31/05/2015 tarih ve 37633 nolu fatura düzenlenerek idareye gönderildiğini ve 2/10 tevkifat sonrası kalan 1.847.955,06 TL tutarındaki beyan edilecek KDV nin, faturanın tebliğ edildiği 10.06.2015 tarihinden itibaren 30 gün içinde davacı şirkete ödeneceğinin bildirildiğini, 30/07/2016 tarihli resmi gazetede yayınlanan elektrik piyasası bağlantı ve sistem kullanım yönetmeliğinde değişiklik yapılmasına ilişkin yönetmeliğin 2. maddesi ile 28.01.2014 tarihli resmi gazetede yayımlanan elektrik piyasası bağlantı ve sistem kullanım yönetmeliğinin 20. maddesinin 4. fıkrasının değiştirildiğini, 6, 7 ve 8. fıkralar eklendiğini, değişiklik kapsamında davacı şirketin 31/12/2016 tarihi itibariyle gerçekleşen yatırım tutarından 3.148.037,23 TL alacağı kaldığını, bu bedel tamamlanıncaya kadar sabit ve değişken sistem kullanım bedelleri toplamı kadar davacı şirkete eksik ödeme yapılmak suretiyle mahsuplaşma işlemine devam edileceğini, Danıştay 13. Dairesi kararı sonrası yeniden düzenlenen metadolojiye göre geri ödemeye esas gerçekleşen yatırım tutarının yeniden hesaplanacak olup, devam etmekte olan geri ödeme süreci içinde davacı şirketten iade veya fark faturası istenileceğini, Danıştay kararı doğrultusunda teşekküllerince hazırlanarak EPDK nın onayına sunulan 26.11.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yeni tarihli geri ödemeye esas gerçekleşen yatırım tutarı metadolojisine göre tüm geri ödeme hesaplarının yapılmaya başlanıldığını, tamamlandığında davacıya ve tüm şirketlere bildirileceğini, yeni hesaplama sonrası taraflar arasındaki uyuşmazlığın kendiliğinden sona ereceğinin düşünüldüğünü belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile mahkemece yapılan inceleme ve tüm dosya kapsamına göre; gerçek yatırım tutarının belirlenmesine yönelik Danıştay 13. Dairesinin iptal kararı sonrası EPDK nın 16.11.2016 tarihli kararı ile kabul edilen geri ödemeye esas gerçekleşen yatırım tutarı tespit metadolojisine göre hesaplanan miktar 17.011.069,33 TL olup, bu miktarın ödenmesi gerektiği, bu miktarın da dava tarihi öncesi itibariyle yapılan 12.833.021,27 TL+KDV’si = 15.142.964,78 TL’nin mahsubu ile bakiyesi 1.868.104,23 TL olup, bu miktarın da yargılama sırasında 1.583.139,18+KDV olarak ödendiği, bakiye alacağın bulunmadığı, davanın, dava tarihi öncesi itibariyle ödenen 12.833.021,27 TL+KDV’sinin üzerindeki rakama ilişkin olarak 2.000.000,00 TL için talepte bulunulduğu, 1.868.104,23 TL bakiye alacak olup, bu miktar da yargılama sırasında ödenmekle 2.000.000,00 TL üzerinden 1.868.104,23 TL için konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, yargılama sırasında yeni metedoloji kapsamında yapılan hesaplamaya göre 12.833.021,27+KDV’den sonraki kısım yönetmelik değişikliği uyarınca ödenme şekli de nazara alınarak dava tarihi öncesi itibariyle ödenir durumda olduğu rakam itibariyle belli olmadığından davalı tarafça yargılama sırasında ödenen kısım yönünden dava açılmaya sebebiyet verilmediğinden bu miktara ilişkin taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına ve taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, bakiye 131.895,77 TL reddedilen miktar yönünden davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yolu ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf başvurusunda; davalı tarafından Geri Ödemeye Esas Yatırım Tutarının, müvekkilinin yaptığı gerçek yatırım tutarının çok daha altında 12.833.021,27 TL (+ 1.847.955,06 TL KDV) olarak belirlemesinde dayanak alınan Geri Ödeme Metodolojisine ilişkin EPDK’nun 26.04.2010 tarihli ve 2536 sayılı Kararının, Danıştay 13. Dairesinin 31.03.2015 tarihli ve 2010/2546 Esas- 2015/1256 Karar sayılı kararıyla iptal edilmiş olup, iptal gerekçeleri de değerlendirildiğinde davalı tarafın müvekkili Şirketin aleyhine geri ödemeye esas yatırım bedelini gerçek yatırım bedelinin altında belirlemiş olmasının dayanağı ortadan kalktığını, TEİAŞ, EPDK nin 16.11.2016 tarihli ve 6593-20 sayılı kararı ile kabul edilen yeni “Geri Ödemeye Esas Gerçekleşen Yatırım Tutarı Tespit Metodolojisi” (2016 Metodolojisi) uyarınca yapmış olduğu hesaplamada müvekkiline yalnız 1.583.139,18 TL (+284.965,05 TL KDV tutarıyla birlikte toplamda 1.868.104,23 TL) ek ödeme yapılması gerektiği sonucuna ulaştığını, müvekkili şirketin yapmış olduğu gerçek yatırım tutarının çok altında olan bu ödemenin ise ancak 26/04/2018 tarihinde, işbu davanın ikame edilmesinin üzerinden bir yıldan dahi uzun bir süre geçmesinin ardından gerçekleştirildiğini, müvekkili şirketin gerçekte yapmış olduğu yatırım bedelinden ödemesi yapılmayan bakiye tutarın 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanununun Geçici 14 ncü maddesi uyarınca müvekkiline ödenmesi gerektiğini, mahkemenin, Danıştay 13. Dairesinin 31.03.2015 tarihli ve 2010/2546 Esas- 2015/1256 Karar sayılı iptal kararının gerekçeleri ve dosyaya sunulan bilirkişi raporundaki ve hukuki mütalaadaki görüşler dikkate alınmaksızın vermiş olduğu kararının bozulmasını talep ettiklerini, Bağlantı Anlaşması’nın 23’üncü maddesinin amaca uygun ve doğru yorumuna göre, Tesis Anlaşmasının 2. maddesindeki Metodoloji atfının, ancak bu Metodolojinin 4628 Sayılı Kanuna (ve sonradan kabul edilen 6446 sayılı Kanuna) uygun olması şartıyla hüküm ifade edeceği gibi; bundan sonra EPDK kararıyla çıkacak metodolojilerinin de yine aynı Kanunun Geçici madde 14 (b) maddesine aykırı olmamaları şartıyla, bu atıf çerçevesinde uygulanabileceğini, Tesis Sözleşmesi’nin 2. maddesinde Metodolojiye yapılan atıf, dürüstlük kuralına aykırılık derecesinde bir genel işlem koşulu oluşturduğundan ilgili hükmün geçersiz olduğunun kabulü gerektiğini, gerekçeli kararda, konusuz kalan kısım yönünden müvekkili lehine vekalet ücretine ve yargılama giderine hükmedilmemesinin de hukuka aykırı olduğunu, zira 2010 Metodolojisinin iptali üzerinden bir yıldan uzun bir süre geçtikten sonra açılan bu davada, müvekkilinin davayı açmakta ve gerçek yatırım bedelinin ödenmesini talep etmekte haklı olduğunu, yargılama esnasında borçlu lehine gerçekleşen mevzuat değişikliği nedeniyle davanın konusuz kaldığı durumlarda dahi Yargıtay’ın, davanın açıldığı tarihte hak sahibi olan alacaklı lehine yargılama giderlerine hükmettiğini, bu kapsamda davalı TEİAŞ’ın, davanın açıldığı esnada yürürlükte olan 2016 Metodolojisi uyarınca dava açıldıktan sonra yaptığı ödeme kapsamında yargılama giderleri ve nispi vekalet ücretini karşılaması gerektiğini belirterek; mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili katılma yoluyla istinaf başvurusunda; dava tarihi öncesinde ödenebilir olan ve ödenmeye devam eden bir yatırım bedelinin zaten bulunduğunu, aylık mahsuplaşmaya hem yargılamadan önce hem de yargılama sırasında da devam edildiğini, gelinen aşamada da yeniden hesaplanan fark alacağının davacı şirkete yargılama sırasında ödendiğini, mevzuat gereği sürece yayılarak yapılan bir ödeme mevcutken, ödemelerde bir gecikme ve davacının hak kaybı olmadığını, eğer ki İdarenin yeni Metodolojiye göre hesaplama yapması beklense idi yine bu davanın sonucuna ulaşılmış olacağını, bu nedenle davacının davayı açmakta haklılığı bulunmayıp, Mahkemece de bu hususun teyit edildiğini, davacı işbu davayı açmakta haksız olduğunu, zira müvekkili Teşekkülün Danıştay iptal kararı sonrası hemen EPDK nezdinde toplantılar düzenlediğini ve süresi içinde Danıştay kararına uygun işlem tesis ettiğini, çalışmalar sonrası bahsi geçen bu sürenin büyük bir bölümünde yeni metodolojinin EPDK tarafından kabul edilmesi, onaylanması ve yayımlattırılmasının beklendiğini, yani müvekkili teşekkülün, davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, davacı şirketin başvurularının cevapsız bırakılmadığını, sürecin devam ettiğinin ve yeniden hesaplama yapılacağının bildirildiğini, ancak istinafa konu edilen Mahkeme Kararında davanın konusuz kalan kısmı yönünden lehlerine de vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmediğini, oysa Mahkeme kararında “davalı tarafça yargılama sırasında ödenen kısım yönünden dava açılmaya sebebiyet verilmediğinden” denildiğini, bu husus sabitken, taraflarına konusuz kalan kısım yönünden vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmemesinin anlaşılamadığını belirterek konusuz kalan kısım yönünden lehlerine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile EPDK nın 16.11.2016 tarihli kararı ile yeni metodoloji kabul edildiği, mahkemece de bu karara uygun olarak yapılan hesaplama kapsamında karar verildiği, bu metadolojinin karar tarihinden sonra Danıştay 13. Dairesinin 23.09.2021 tarih ve 2021/2963 Esas-2021/3015 Karar sayılı kararı iptal edilmesi nedeniyle daha sonra düzenlenecek olan metadolojiye göre oluşabilecek alacak ile ilgili yeniden hesaplama yapılıp talepte bulunulmasının mümkün olduğu gerekçesiyle tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (6100 sayılı Kanun) 369 ncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 nci maddeleri, 6098 sayılı TBK 470-486 maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunun 371 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Sözleşme kapsamında davacı yüklenici tarafından yapılan tesislerin tamamlanarak geçici kabullerinin yapıldığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yine bu sözleşmenin 2. maddesinde geri ödemeye esas yatırım tutarının tespitinin 26.04.2010 tarih ve 2536 sayılı EPDK Kararı ile onaylanan “Geri Ödemeye Esas Gerçekleşen Yatırım Tutarı Tespit Metodolojisi”ne göre yapılacağı da sabittir. Bu metodoloji Danıştay 13. Dairesi’nin 31.03.2015 tarih ve 2010/2546 Esas- 2015/1256 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş olup, EPDK nın 16.11.2016 tarihli kararı ile yeni metodoloji kabul edilmiş, mahkemece de bu karara uygun olarak yapılan hesaplama kapsamında karar verilmiştir.
2.2.Bu metadolojinin karar tarihinden sonra Danıştay 13. Dairesinin 23.09.2021 Tarih ve 2021/2963 Esas-2021/3015 Karar sayılı kararı iptal edilmesi nedeniyle daha sonra düzenlenecek olan metadolojiye göre oluşabilecek alacak ile ilgili yeniden hesaplama yapılıp talepte bulunulmasının mümkün olduğundan kararın bozulmasını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.
3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunun 370 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlere yükletilmsine,
dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
24/04/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.