Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2021/6077 E. 2022/4952 K. 25.10.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6077
KARAR NO : 2022/4952
KARAR TARİHİ : 25.10.2022

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hüküm süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –

Davacı iş sahibi vekili dava dilekçesinde özetle, tarafların evsel nitelikte atık suların arıtılacağı bir atık su arıtma tesisi yapımı konusunda anlaştıklarını, davacıya ait … Dinlenme Tesislerinde tesisin kurulduğunu, davalı şirketin mevzuata ve sözleşmeye uygun bir arıtma tesisi projelendirip yapmadığını, malzemelerin ayıplı olduğunu, davacının davalıya edimini yerine getirmesi ve ayıbı gidermesi için başvurduğunu, ancak davalının kendisi hakkında icra takibi başlattığını, sair sebeplerle itiraz süresini kaçırdığını, davalının ayıba karşı yükümlü olduğunu belirterek talep ve dava etmiştir.
Davalı yüklenici vekili cevap dilekçesinde özetle, söz konusu tesisin kurulumu için davacı ile 10/03/2010 tarihinde sözleşme akdettiklerini, sözleşme kapsamında T.C. Çevre ve Orman Bakanlığından proje onayının alındığını, akabinde projenin 15/06/2010 tarihinde … Valiliği İl Çevre Müdürlüğü tarafından onaylandığını, atık su tesisinin davacı tarafça dava tarihine kadar olmak üzere 15 aydır sorunsuz olarak kullanıldığını, dava konusu işin bedelinin taksitler halinde ödendiğini, kalan son bedelin ödenmediğini, ödemenin yapılmaması sebebiyle İzmir 24. İcra Müdürlüğünün 2011/9342 Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davacının icra takibine itiraz etmediğini, davacının borcu ödememesi dolayısıyla banka mevduatlarına haciz konulması akabinde işbu davanın açıldığını, ayrıca davacının kurulan tesiste araç yıkama ve yağ değişiminden kaynaklanan atık sular ve bunlara ek olarak, gayri sıhhi şartlarda yaptığı hayvan besiciliği ve hayvan kesiminden kaynaklanan atık sular ve kanların arıtma tesisine alındığını, bu atık suların kurulmuş olan evsel arıtma tesisine alınmasının yasak olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu makinelerdeki ayıp hususunun değerlendirilmesi için makine mühendisi ve çevre mühendisi refakate alınarak keşif icra edildiği ve bilirkişi raporu düzenlendiği, alınan rapora karşı itirazlar sonrasında dosyanın incelenmek üzere tekrardan başka bir bilirkişi heyetine tevdi edildiği, bilirkişilerce gizli ayıbın tespitinin yapılamadığı, ayıba ilişkin davacı tarafından sunulan herhangi bir delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan eksik ve ayıplı imalât nedeniyle yüklenici tarafından girişilen icra takibinden dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti ve icra tehdidi altında ödenen bedelin istirdadı istemlerine ilişkindir.
Taraflar arasındaki ilişki sözleşme ilişkisinin kurulduğu tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga Borçlar Kanununun 366. maddesinde (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 481. maddesi) ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisidir.
Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, TBK 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiştir. İmâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. TBK’nın 475. maddesinde ayıp halinde iş sahibine üç seçimlik hak tanınmıştır. Bunlar eserin kullanılamayacak ve kabule zorlanamayacak ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aykırı olması halinde sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim isteme ve aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde onarımı isteme ya da onarım bedellerini talep etme hakkıdır.
6098 sayılı TBK’nın 474. maddesi hükümlerine göre iş sahibi açık ayıplarda eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz (makul süre içerisinde) eseri muayene ve açık ayıpları ihbar etmek zorunda olduğu, TBK’nın 472/son maddesi hükümleri gereğince ayıbın gizli olup sonradan ortaya çıkması halinde gecikmeksizin (derhal) ayıbı yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, aksi halde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı hükümleri getirilmiştir. Bu hükümler uyarınca gerek açık ayıp, gerekse de gizli ayıplarda iş sahibinin ihbar zorunluluğu bulunmakta ise de, yüklenici eserdeki işçilik, malzeme ve yapımla ilgili açık ve gizli ayıplardan dolayı sorumluluğu garanti ettiği süre için bunu önceden kabul ettiğinden, yüklenici lehine olan iş sahibinin ihbar zorunluluğunu aramaktan vazgeçtiği ve garanti süresi içinde ortaya çıkan bu ayıpları ücretsiz olarak gidermeyi sözleşme tarihinde peşinen kabul ve taahhüt ettiği kabul edilir. İş sahibi ihbar zorunluluğu olmaksızın garanti süresi içinde ortaya çıkan açık ve gizli ayıplarla ilgili zamanaşımı süresi içinde seçimlik haklarını kullanarak yükleniciden ayıpların giderilmesini talep edebileceği gibi, aleyhine dava açabilecek ve iş bedelini ayıp giderim bedeli miktarınca ödemekten kaçınabilecektir (Yargıtay 15. H.D. 19.06.2014 gün, 2013/4976 E. 2014/4282 K. sayılı ilamı ile benzer uygulama ve içtihatları).
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönülecek olursa; davacı davaya konu atık su arıtma tesisinin davalı tarafından yapıldığını, bu tesisin projesine uygun yapılmadığını, sonradan eksik ve ayıpların ortaya çıktığını, davacının davalıdan edimini yerine getirmesi ve ayıbı gidermesi için başvurduğunu, davalının ayıbı gidermekle yükümlü olduğunu iddia ederek davalıya karşı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada talimat yoluyla ve mahallinde keşif yapılarak üç kez bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Alınan kök ve ek raporlarda, dava konusu tesis keşif sırasında atıl durumda olduğundan arızanın hangi taraftan kaynaklandığının tespit edilemediği belirtilmiştir. Mahkemece Çevre Mühendisi Burcu Çöloğlu ve Makine Mühendisi Kudret Kaya tarafından alınan 09/06/2020 tarihli ek raporda ise, sistemin otomasyona bağlı bir şekilde çalışmak üzerine kurulu bir prensibinin olduğunu, atık su oluştuğu zaman sistemin kendiliğinden devreye girip süreci tamamladığını, projeler tamamlanırken herhangi bir aşamada insan müdahalesini gerekmediğini, dış müdahaleye kapalı olduğunu, dışarıdan müdahale imkanı olmayan bir sistemde, kullanım hatasından bahsetmenin doğru olmayacağı belirtilmiştir.
Yine taraflar arasındaki 10.03.2010 tarihli sözleşmenin 8.3. maddesinde, “Cihazlar ve sistem her türlü malzeme, işçilik ve montaj hatalarına karşı 2 yıl süre ile garantilidir” denilmiştir. Bu durumda davanın açıldığı tarihte (16.11.2011) garanti süresinin devam ettiği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar mahkemece arıtma sistemdeki arızanın kimden kaynaklandığının davacı tarafça ispatlanamadığı kabul edilmiş ise de, yukarıda açıklanan ek rapor içeriğinde sistemin dışarıdan müdahaleye kapalı olduğu, bu nedenle sistemdeki arızanın davacıya yüklenemeyeceği, davalının, davacının söz konusu sistemi amacı dışında kullandığını ispatlayamadığı ve taraflar arasındaki sözleşmenin 8.3. maddesindeki garanti süresine ilişkin düzenlemeler dikkate alındığında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.10.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.