Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2021/6012 E. 2022/5989 K. 22.12.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6012
KARAR NO : 2022/5989
KARAR TARİHİ : 22.12.2022

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat (sözleşmeden kaynaklanan) davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın davacı- karşı davalı ve davalı – karşı davacının istinaf başvurularının esastan reddine, yönelik verilen hüküm davalı karşı davacı … ve davacı karşı davalı … vekillerince duruşmalı temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. 29.11.2022 gününde duruşmalı temyiz talebinde bulunan davacı karşı davalı vekili Avukat … ve yine duruşmalı temyiz talebinde bulunan davalı karşı davacı vekili Avukat … ile davalı vekili Avukat … geldi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Asıl davada davacı vekili, davacı ile davalılar arasında 01.11.2010 tarihli ve sözlü Danışmanlık Hizmeti Sözleşmesi yapıldığını, sözleşme kapsamında davacının, davalı şirketin ortağı olduğu ve Rusya’da faaliyet gösteren … şirketinin inşa edeceği 2 adet doğalgaz kombine çevrim santrali inşaası ve işletimi işlerine ilişkin olarak Rusya resmi ve özel kurumlarından alınması gerekli her türlü izin, ruhsat, lisans vb. tüm belgelerin alınması ve önemli anlaşmaların imzalanması hususlarında danışmanlık görevini üstlendiğini, davacının edimini yerine getirmiş olmasına rağmen davalılarca taahhüt edilen hizmet bedelinin ödenmediğini ve hisse devrinin yapılmadığını ileri sürerek, 15 milyon ABD doları hizmet bedelinden eksik ödenen kısmın tespiti ile davalılardan tahsilini, %30 hissenin davacıya devrini mümkün olmaz ise bedelinin tahsilini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalılar vekilleri, davalılardan …’nun Rusya’da yapılacak 2 adet doğalgaz kombine çevrim santrali inşaası ve işletimi işi hakkında ilgili prosedürlerin uzun ve zahmetli olması nedeniyle, danışmanlık hizmeti almak üzere davacı ile anlaştığını, yapılması taahhüt edilen işler için büyük miktarda ödeme de yapıldığını ancak davacının bedelini peşin aldığı işleri yerine getirmediğini, davalı … Enerji A.Ş.’nin ise anlaşmaya taraf olmadığını savunarak, asıl davanın reddini istemiş, davalı … tarafından açılan karşı davada ise, yerine getirilmeyen işler için peşinen ödenmiş olan 9.070.000 ABD dolarının faizi ile davacı-karşı davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Karşı davada davalı vekili, karşı davacının avans ödemesi iddiasını ispatla mükellef olduğunu savunarak, karşı davanın reddini istemiş, birleşen davasında ise, Rusya hükümeti tarafından davalı şirket aleyhine kesilen cezaların iptali işleri için yürüttüğü işler neticesinde cezaların kaldırıldığını ileri sürerek, yapılan bu sözleşme dışı iş nedeniyle hak kazandığı ücretin tahsilini talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesince, %30’luk hisse devri taahhüdü konusunda davalının açık ve net ikrarı ve taahhüdü olmadığı, tarafların müşterek imzalarının bulunduğu toplantı tutanaklarında davacı tarafından yapılan ve yapılmayan işlerin teker teker sıralandığı ancak ücretinin ne olduğunun belirtilmediği, %30’luk hisse devri taahhüdü olduğu kabul edilse bile ifa edilmeyen edimlerin yerine getirilmesi gerektiği, davacı dava dilekçesinde işin bitiminde hisse verileceğinin taahhüt edildiğini söylediğinden ve santrallerden biri henüz işletmeye alınmadığından davacı tarafın edimlerini tamamen yerine getirmediği, sunulan makbuzların toplamı 14.900.000 ABD Doları olup, TBK’nun 102. maddesi gereği geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumlarda bu ödemenin muaccel bir borç için yapılmış sayılması gerektiği, davalı tarafından davacıya yapılan ödemenin hakedilen iş bedeli kabul edilmesi gerektiği, avans olarak verildiği iddia edilmesi halinde bunu iddia edenin ispatlaması gerektiği, davalının bu iddiasını ispatlamadığı, davacının aldıklarının dışında başka bir ücrete hak kazanmadığı, asıl ve birleşen davalı … Enerji A.Ş.’ye husumet yöneltilmesinin hatalı olduğu belirtilerek, asıl, karşı ve birleşen davaların reddine karar verilmiş, asıl ve birleşen davalarda davacı vekili ile karşı davada davacı vekilinin istinaf başvuruları, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesince, asıl davalı … imzalı mektup içeriğinden söz konusu hissenin verilmesinin davacının üzerine düşen tüm görevleri tamamlaması halinde gerçekleşeceğinin taahhüt edildiği, ıslah dilekçesi ile taraflar arasındaki anlaşma şartlarına ilişkin maddi açıklama hususunda değişiklik yapılamayacağı, davacı tarafından yapılan işlerin masraflarıyla uyumlu olduğu gerekçeleriyle, esastan reddedilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davalarda davacı vekili ile karşı davada davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, HMK 355. maddedeki kamu düzenine aykırılık halleri re’sen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş ve verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olmasına göre, karşı davada davacı vekilinin tüm, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Asıl dava, danışmanlık hizmeti sözleşmesine dayalı alacak ve hisse devri istemine, birleşen dava sözleşme dışı yapılan iş nedeniyle hak edilen bedelin tahsili istemine ilişkindir.
Taraf sıfatı (husumet), davanın esasına yani maddi hukuka ilişkin bir kavramdır. Zira sıfat, dava konusu edilen talep bakımından kimin maddi hukuka ilişkin olarak hak sahibi, kimin yükümlü olduğunu ifade eder.
Dava açan kişi bu hakkın alacaklısı olmadığı halde dava açmış ise davacı sıfatının yokluğu (aktif husumet yokluğu), hakkın borçlusu olmayan kişiye dava açılmış ise davalı sıfatının yokluğu (pasif husumet yokluğu) söz konusu olacaktır. Sıfatın mevcut olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra belli olur. Mahkemece, davacı veya davalının talep bakımından sıfatı bulunmadığı tespit edilir ise dava esastan reddedilecektir.
Somut olayda, davaya konu danışmanlık hizmeti sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadığından, taraflarının (talebe ilişkin hak sahibi ve borçlu olanların) tespiti için mevcut delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir. Danışmanlık sözleşmesine konu santrallerin sözleşme tarihindeki %51 hissesine sahip ortağı (daha sonra %100) davalı … Enerji A.Ş.’nin tüzelkişiliğine ait … olup, diğer davalı …’nun ise … Enerjinin münferiden temsile yetkili yöneticisi olduğu sabittir. Sözleşme kapsamında yapılacak işler neticesinde, santrallerin karlı şekilde faaliyete geçirilmesi hedeflenmiştir ki bu da tamamen davalı şirket lehine sağlanacak bir kazanımdır. Kaldı ki dosyaya ibraz edilen ve sözleşmenin kapsamı ile yapılan- yapılmayan işlerin ispatında esas alınan 18.04.2012 ile 02.05.2012 tarihli toplantı tutanaklarında, dönemin … Enerji A.Ş. Grup Başkanı … ve birkısım şirket ortaklarının isim ve imzaları da yer almakta olduğundan, davalı şirketin sürece dahil olduğunda tartışma bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davalı … Enerji A.Ş. bakımından davanın taraf sıfatı (husumet) nedeniyle reddinde isabet görülmemiştir.
3-Mahkemenin, kendisine yöneltilen talebi tam ve sağlıklı şekilde değerlendirip doğru bir karar verebilmesi ancak o talebin anlaşılır, doğru ve dayanaklarıyla birlikte sunulmuş olması ile mümkündür. Yargılamayı başlatan ve ilk taraf usûl işlemi olan dava dilekçesinin doğru bir şekilde düzenlenmesi, yargılama faaliyetinin de sağlıklı ve doğru bir şekilde yürütülmesini mümkün kılacaktır. Bu sebeple, davacının dilekçesine özen göstermesi, mahkemenin de elindeki usûlî imkânları kullanarak eksik bir dilekçeyle yargılamanın başlatılması ve yürütülmesine izin vermemesi gerekir. Davacı vakıaları, genel geçer şekilde değil, açık ve algılanabilir şekilde ortaya koymalı, ispata elverişli şekilde de somutlaştırmalıdır. Çünkü, ispat faaliyetinin yürütülebilmesi için ispata konu vakıanın ne olduğunun bilinmesi gerekir. Taraf olan ve vakıayı bizzat yaşayan ya da o vakıa hakkında doğrudan bilgi sahibi olan davacının bilmediği bir şeyi, hâkimin bilmesi ve bulması söz konusu olamaz. Tarafların, hem kendi ileri sürdüğü vakıalar bakımından hem de karşı tarafın iddia edip somutlaştıramadığı, ancak kendisinin açıklama yapmasına bağlı olan vakıalar bakımından, doğru bir şekilde açıklama yükümlülüğü ve ödevi mevcuttur Hâkim de, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddî ve hukukî açıdan belirsiz veya çelişkili hususlarda tarafların açıklama yapmasını istemek ve soru sormak, belirsizliğin giderilmesini sağlamak durumundadır.
Islah ise, davanın taraflarından her birisinin yapmış olduğu usul işlemlerini düzeltmesine veya yenilemesine olanak sağlayan kurumdur. Islahın konusu, genel olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağına tabi olan işlemlerdir. Tek taraflı bir irade beyanı açıklaması olan ıslah, sözlü veya yazılı şekilde yapılabileceği gibi karşı tarafın ya da mahkemenin kabulüne de bağlı değildir.
Somut olayda, asıl davada davacı vekilince ibraz edilen 08.09.2015 tarihli ve kısmen ıslah konulu dilekçe içeriğinde; sözleşme konusu işler açıklanmış ve herbir talep nedeniyle tahsili istenen tutarlar belirtilmiş olmakla birlikte, dava dilekçesinde ‘işin bitimi ile’ devri taahhüt edildiği iddia edilen hisseler bakımından, işin bitiminden kastın ne olduğu, bahsi geçen işin kapsamı ve unsurları açıklanmış olup, yapılan bu açıklamanın mahkeme kabulünün aksine ıslah değil, davanın aydınlatılması ödevi kapsamında kalan ve yukarıda bahsi geçen talebin açıklanması niteliğinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu kabulden hareketle taraflar arasında yazılı anlaşma olmamakla birlikte bir kısım işlemlerin davacı tarafından yapıldığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Hal böyle olunca yapılan işlerin karşılğının davacıya ödenmesi gerekir. Dosyada bilirkişi görüşüne başvurulmuş ise de raporlar arasında çelişkiler bulunduğu görülmektedir.
Bu durumda mahkemece; dava dışı ortaklara ait hisselerin tamamının davacı şirkete aktarılmış olması durumu ve ibraz edilen deliller dikkate alınarak, mevcut raporlardaki çelişkiler nedeniyle oluşturulacak en az iki teknik bilirkişi ihtiva eden yeni bir heyetten alınacak rapor doğrultusunda, davacının hisselerin davalı şirkete geçişinde aktif rolü bulunup bulunmadığının tespiti ile rolü var ise çalışmasının karşılığının ne olması gerektiği hususu açıklığa kavuşturularak bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
4-Birleşen davaya konu edilen idari işlemler yapılarak, davalı şirket aleyhine … Şehri Ekonomi Politikaları ve Gelişimi Departmanınca para cezaları tahakkuk ettirildiği ve akabinde bu cezaların kaldırılmalarına ilişkin kararnameler çıkarıldığı, tercüme ettirilerek dosyaya sunulmuş olan belge içerikleri ile sabittir. Davacı tarafça yine tercüme ettirilerek dosyaya ibraz edilmiş olan sözleşme kapsamında, davacı asilin dava dışı Rus bir şirket ile bu cezaların kaldırılması için gerekli prosedürü uygulamak üzere, cezalardan sonra ancak kaldırılma tarihlerinden önce, anlaşma yapmış olduğu görülmektedir.
Bu durumda mahkemece, bahsi geçen idari para cezalarının kimin çabası ile kaldırıldıkları araştırılıp, davacının bu hususta aktif rolü bulunduğu kanaatine varılması halinde, ibraz edilen belgelerdeki tutarlar da dikkate alınarak, emeğinin karşılığının belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme neticesinde yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, karşı davada davacı vekilinin tüm, asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2),(3) ve (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının kabulü ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 10.06.2021 tarih ve 2019/3523 Esas, 2021/1184 Karar sayılı kararı kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan asıl ve birleşen davada davacı yararına takdir olunan 8.400 TL duruşma vekalet ücretinin asıl ve birleşen davada davalıdan alınarak asıl ve birleşen davada davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde asıl ve birleşen davalarda davacıya iadesine, aşagıda yazılı harcın asıl ve birleşen davalı – karşı davada davacıdan alınmasına, HMK 373/1 maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine karardan bir örneğin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 22.12.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.