YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/5715
KARAR NO : 2022/4058
KARAR TARİHİ : 13.09.2022
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hüküm süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalı ile fabrika binasında ve villa nitelikli taşınmazında komple doğalgaz tesisatı kurup, İGDAŞ’a proje onayı, sayaç temini, 1 yıllık sigorta vs. işlerini yapmak üzere anlaştıklarını, 49.358,04 TL bedel ile yapılması kararlaştırılan fabrika binasındaki tesisat işini eksiksiz yapmasına rağmen, davalının iş bedeline karşılık ödeme yapmadığını, aynı şekilde davalının evinde yapıp teslim ettiği 9.450,00 TL bedelli iş için de 5.000,00 TL ödeme yapıldığını, bakiye iş bedellerinin ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibine itiraz edildiğini belirtilerek haksız itirazın iptâline, takibin devamına, icra inkâr tazminatına hükmolunmasını istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı ile 14.066,49 TL bedelle anlaştıklarını, 5.000,00 TL ödediğini, bakiye bedeli ödeyecek muhatap bulamadığını, ödemeye hazır olduğunu, takibe kısmi itirazda bulunduğunu, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece taraf delilleri toplanarak,mahallinde yapılan keşif, taraflarca sunulan kayıt ve belgeler üzerinde yapılan inceleme ve düzenlenen bilirkişi raporlarına göre akdi ilişkinin mevcudiyeti kabul edilerek, davalının kabul edip defterine de kaydetmiş bulunduğu 9.046,49 TL alacağa yönelik itirazın iptâline, kanıtlanamayan fazla isteğin reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 2018/3247 Esas, 2019/297 Karar sayılı ve 22.01.2019 günlü kararı ile bilirkişilerden ek rapor alınarak, yüklenicinin hak ettiği iş bedelinin işin yapıldığı yıl mahalli piyasa rayici ile ve KDV ilave edilmeksizin hesaplatılıp, kanıtlanan ödemeler düşülmek suretiyle, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece bilirkişilerden ek rapor alınmış rapor doğrultusunda davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 24.056,22.-TL asıl alacak üzerinden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı borçlu itirazında haksız olduğundan takip konusu asıl alacağın %20’si oranında 4.811,24.-TL icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmiştir.
Bu karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozmanın şümulü dışında kalarak kesinleşen cihetlere ait temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre taraf vekillerinin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin diğer temyiz itirazları incelendiğinde,
Dava tarihinden sonra davalı tarafından icra dosyasına bir kısım ödemeler yapılmıştır. Mahkemece bozma uyarınca yapılan inceleme ve alınan bilirkişi ek raporuna göre bozma ilamında da belirtildiği üzere kanıtlanan ödemeler düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden tahsil kararı verilmesi ve dava tarihinden sonra icra dosyasına yapılan ödemelerin tarih ve miktarı belirtilerek TBK’nın 100. maddesi gereğince icra müdürlüğünce infaz aşamasında dikkate alınmasına şeklinde hüküm kurulması gerekirken bu husus gözden kaçırılarak ve yanlış değerlendirme sonucu davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 24.056,22.-TL asıl alacak üzerinden itirazın iptaline karar verilmesi doğru olmamıştır.
3-Davalı vekilinin icra inkar tazminatına yönelik temyiz itirazlarına gelince,
İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (HGK’nın 07.06.2006 tarihli ve 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı).
Bu ilke ile kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu alacağın mevcut olup olmadığı ve mevcut bir alacağın tespit edilmesi toplanan delillerin değerlendirilmesi neticesinde yapılan yargılama sonucu belirlenmiştir. Ayrıca talep edilen alacak miktarının bir kısmı da reddedilmiştir. Alacak miktarının likit olmadığı, yargılama ile belirlendiği hallerde borçlunun takibe itirazında haksız olduğu kabul edilemez. Bu durumda likit bir alacak bulunduğundan söz edilemeyeceğinden mahkemece icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca davacı vekilinin, 3. bent uyarınca davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın taraflar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ile davalıya iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 13.09.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.