Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2021/3059 E. 2022/3035 K. 02.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/3059
KARAR NO : 2022/3035
KARAR TARİHİ : 02.06.2022

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
İLK DRC. MHK. : Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –

Davacı vekili, taraflar arasındaki sözleşme nedeni ile müvekkilinin davalıya olan edimlerini eksiksiz yerine getirdiğini ancak davalının müvekkiline 727.504,99 USD eksik ödeme yaptığını, müvekkilinin alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine Ankara 20. İcra Müdürlüğünün 2017/7183 sayılı dosyası ile iflas yoluyla takibe geçtiğini, davalının itirazı sonucu takibin durduğunu ileri sürerek itirazın kaldırılarak davalının iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının müvekkiline karşı edimlerini eksik yerine getirdiğini, müvekkilinin çelik imalat sanayisinde faaliyet gösterdiğini, talep edilen bedelin müvekkilinin ödeyebileceği bir miktar olduğunu, mahkemece yapılacak inceleme sonunda şayet davacı alacağının tespiti halinde verilecek uygun sürede borcun ödeneceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının cari hesabına göre alacak olarak görülen miktarın dava dışı şirkete düzenlenen 2.242.530,85 USD miktarındaki faturalardan kaynaklandığı, davalı şirket aleyhine düzenlenen fatura bedellerinin davalı tarafından ödendiği, uyuşmazlık konusu olan ve dava dışı şirket adına düzenlenen faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, dava dışı şirket adına düzenlenen faturaların davalı şirket çalışanlarına teslim edildiği, fatura konusu işin dava dışı şirkete teslim edildiğinin ispat edilemediği ayrıca dava dışı şirket adına düzenlenen faturalardan davalı şirketin sorumlu olduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilinin yaptığı istinaf başvurusunu inceleyen bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine düzenlenen faturaların davalı borçlu tarafından fazlasıyla ödendiği ancak davacı tarafından davadışı Prekons Construction Ind. Co Inc. Bağdat Branch adına düzenlenen 26 adet 2.242.530,85 USD bedelli faturaların 31.12.2016 tarihinde davalı şirket hesabına aktarıldığı, işbu faturaların davalı şirket kayıtlarında bulunmadığı, davalı şirketin yurtdışında faaliyet gösteren adı geçen ve tüzel kişiliği farklı olan borçtan dolayı sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, İİK’nın 158. maddesi uyarınca iflas takibinde borçlunun itirazının kaldırılması ve iflasına karar verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle davanın reddine dair karar verilmiş ise de; yapılan inceleme eksik ve hüküm kurmaya elverişli değildir.
Temel hukuk kurallarının en önemlilerinden bir tanesi alacak haklarının nisbiliği ilkesidir. Alacak hakkı ancak hukuki ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebilir. Kural olarak borç ilişkinin dışında bir başka gerçek ya da tüzel kişiye karşı borç ilişkisinden doğan alacak hakkı ileri sürülemez. Ticaret şirketlerinde ise sınırlı sorumluluk ilkesi ayrı ve bağımsız malvarlığı oluşumunu yaratmaktadır. Tüzel kişi ile ortakları arasında malvarlığı ile sorumluluk ayrılmaktadır. Ticaret şirketlerinde sınırlı sorumluluk ya da ayrı malvarlığı ilkesinin alacaklıların menfaatlerine zarar verecek şekilde kötüye kullanılması durumunda alacaklıların hak ve menfaatlerini korumak için Kıta Avrupası ve Anglo-Sakson hukuk sistemlerinde “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi” geliştirilmiş ve tüzel kişiliğin arkasına sığınarak durumu kötüye kullanan ortakları veya kardeş şirketleri sorumlu tutma imkanı getirilmiştir. Teorinin amacı, hakkaniyet gerektirdiği zaman tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınılmasının önlenmesidir. Teorinin uygulanmasının yasal dayanağı olarak dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağını düzenleyen MK’nın 2. maddesi kabul edilmektedir.
Tüzel kişiliğin varlığı asıl olup borcun yükümlüsü olan bir tüzel kişilik bulunmakta iken bu tüzel kişiliğin malvarlığının alacaklarının zararına olarak kötüye kullanılması durumu iddia edilip kanıtlanmadığında şirketin ortaklarına ya da başka bir şirkete karşı bu borçtan dolayı yönetilemeyecektir. Ancak tüzel kişiliğin kötüye kullanıldığı bazı istisnai hallerde tüzel kişilik perdesi aralanmak suretiyle gerçek ya da tüzel kişi ortakların sorumluluğu cihetine gidilebilecektir.
Teorinin uygulanması sonucunda tüzel kişiliğe hukuken tanınan kişilik tamamen ortadan kaldırılmamakta, sadece somut olaya özgü olarak istisnaen mutlak olan şahıs ve mal ayrılığı ilkesi uygulanmamaktadır.
Somut uyuşmazlık bakımından davacı vekilinin, davalı …. ile Prekons Construction Ind. Co Inc. Bağdat Branch arasında organik bağ bulunduğunu, Prekons Construction Ind. Co Inc. Bağdat Branch’in davalı şirketin Bağdat şubesi olduğunu iddia etmesine rağmen mahkemece bu hususta araştırma yapılmadan, somut uyuşmalık bakımından organik bağ bulunup bulunmadığı, perdenin aralanması koşullarının oluşup oluşmadığı ve sözü geçen şirketlerin aynı tüzel kişiliklere sahip olup olmadıkları değerlendirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 17.02.2021 tarih ve 2020/940 Esas, 2021/258 Karar sayılı kararın kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ise bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, 02.06.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.