Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2016/7618 E. 2016/7239 K. 06.12.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/7618
KARAR NO : 2016/7239
KARAR TARİHİ : 06.12.2016

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tazminat

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tazminat davasına dair kararın temyiz incelemesi duruşmalı olarak davalı tarafından süresi içinde istenilmekle gün tayin edilerek taraflara gönderilen davetiyelerin tebliğ edilmesi üzerine belli günde davalı hazine vekili Av…. ile davacı vekili Av. … geldiler. Hazır bulunanların sözlü beyanları dinlendikten sonra, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, kiracı tarafından kiraya veren aleyhine açılan kira sözleşmesi ile kiralanan alanın küçültülmesi nedeniyle uğranılan hak ve kar kaybı nedeniyle şimdilik 20.000 TL tazminatın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 6.331.574,75 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline,fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davalı vekilinin tazminat hesabına ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Davacı vekili, dava dilekçesinde,davacının davalı idareye ait …köy’deki 20055919 sayılı Maden Arama sahasını 24.08.2005 tarihinde yapılan Maden Arama ruhsatı ihalesi ile Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nden aldığını, ihale kesinleştikten sonra ilgili saha için davacı adına 14.09.2005 tarihli Arama Ruhsatı düzenlendiğini, davacının ihale ile aldığı ruhsat alanının 42,74 hektar olduğunu, bu alana komşu sahadaki işletme ruhsat sahibinin davalıya 13.06.2005 tarihli başvurusunun reddi üzerine komşu ruhsat sahibinin davalı ile yazışmaları üzerine davacıya Maden Arama Ruhsatı verilen yerin koordinatlarının değiştirilmesi ile alanının daraltıldığını ve bu durumun davacıya 01.06.2006 tarihinde bildirildiğini, daraltmadan dolayı davacının ruhsat alanının 42,74 hektardan 40,79 hektara düşürüldüğünü, davacının bu idari işleme karşı Muğla 1. İdare Mahkemesi’nin 11.03.2008 tarih ve 2006/2316 Esas-2008/489 sayılı kararı ile idarenin işleminin iptaline ve davacının ruhsat koordinatlarının 24.08.2005 tarihli ihale ve 14.9.2005 tarihli arama ruhsatlı alan olduğuna karar verildiğini, davacının davalı idarenin haksız ve yasal olmayan koordinat değişikliği ile dava dışı …’ın ruhsat içerisine aldığı bölgenin asıl işletmeciliğin yapılabileceği saha olduğu, ruhsat sahası içerisinde girdiği halde koordinat değişikliği nedeniyle hiçbir kusuru olmadığı halde sahanın bir kısmını kullanamamaktan dolayı davacının büyük hak ve kar kaybına uğradığını, zararın tespiti için Muğla 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/109 D.İş sayılı dosyasında tespit yaptırıldığını ve davacının koordinat değişikliği nedeniyle kullanamadığı dava dışı komşu …’nin kullandığı alanda 16.09.2010 tarihi itibariyle 1.103.625,32 ton kireçtaşı üretimi olduğunun tespit edildiğini belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla uğradığı hak ve kar kaybı nedeniyle şimdilik 20.000 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde, davanın zamanaşımına uğradığını, iflas memurunun dava açma yetkisi olmadığını, alacaklılar toplantısında dava açılması için karar alınıp alınmadığının araştırılması gerektiğini, ayrıca idarenin yaptığı işlemin hukuka uygun olduğunu, ruhsat alanının küçültülmesi nedeniyle tazminat ödeneceğine dair maden yasasında hüküm bulunmadığını,davalının lehine ruhsat koordinatları değiştirilen dava dışı … aleyhine dava açması gerektiğini, tespit raporunun davalıya tebliğ edilmediğini, tespit raporunu kabul etmediklerini belirterek davanın reddini savunmuş, mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 6.235.242,40 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; 6100 Sayılı HMK’da (keza 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda) “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Yargıtay İBK 9.5.1960 tarih 21/9, RG. 28.6.1960-10537) Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Yargıtay HGK. nun 12.07.2006 gün ve 2006/4-519-527 sayılı, 31.05.2006 gün ve 2006/10-307-337 sayılı ve 10.05.2006 gün ve 2006/4-230-288 sayılı ilamı).
Somut olayda, bozmadan önce alınan bilirkişi raporunda dava konusu yerden 1.266.314,95 ton malzemenin çıkarıldığı malzeme bedelinin 5 TL/ton olduğundan 6.331.574,75 TL davacının tazminata hak kazandığı belirtilmiş, bu rapora karşı davacı vekili raporu kabul ettiklerini beyan etmiştir. Mahkemece de 6.331.574,75 TL nin tahsiline karar verilmiş, hüküm sadece davalı tarafından davalı lehine satış bedelinden işletme giderlerinin çıkarılması gerekeceği yönünden bozulmuştur. İlk karar davacı tarafça temyiz edilmeyerek karşı taraf için usuli müktesep hak oluşmuştur. Dairemizce verilen bu bozma kararının, hükmü temyiz etmeyen davacı lehine sonuç doğurması düşünülemez. Mahkemece önceki kararda belirlenen malzemenin 5 TL/ton bedeli aşılmadan alacak hesaplanarak hüküm altına alınmalıdır. Bu durumda Mahkemece usulü kazanılmış hak ilkesi dikkate alınarak, 1.074.908,118 ton malzemenin 5 TL satış bedeli üzerinden tespit edilen kârdan işletme maliyetlerinin mahsubunun yapılması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda (2) No’lu bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve Yargıtay duruşması için kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına takdir olunan 1.350 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 06.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.