Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2015/9027 E. 2016/511 K. 28.01.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/9027
KARAR NO : 2016/511
KARAR TARİHİ : 28.01.2016

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Düzce İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/06/2015
NUMARASI : 2015/226-2015/302

İcra mahkemesince verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, kesinleşen icra takibine dayalı tahliye istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21/1. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” hükmü yer almaktadır. Madde burada, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30. maddesinin birinci fıkrasında; “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir” hükmü öngörülmüştür.
Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinin birinci fıkrası hükmünün aynen yerine getirilmesi halinde tebliğ memurunun gerçekten muhatabın adresine gittiği ve fakat adreste bulunmadığı tevsik edilmiş olur. O yolda işlem yapılmış olmadıkça muhatabın adreste bulunmadığı yolundaki beyan tebliğ memurunun mücerret sözünden ibaret kalır. Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinde öngörülen şartlar tevsik edilmedikçe bu madde uyarınca yapılan tebliğ muteber sayılmaz (HGK 1964/793 E., 1965/360 K. ve HGK 1980/7-2371 E., 1981/604 K.).
Bu itibarla; Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde bu husus da belirtilerek; Tebligat Yönetmeliği’nin 35. maddesi gereğince muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır.
Somut olayda, dava dilekçesi ekli, duruşma gününü bildirir tebligatın 28.05.2015 tarihinde davalının adresinde “muhatap tevziat saatlerinde bulunamadığından mahalle muhtarına tebliğ edildi. 2 nolu haber kağıdı kapısına yapıştırıldı, komşu Ali Seçkin’e haber verildi” şerhi ile Tebligat Kanun’unun 21/1 maddesine göre tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere davalı adına çıkartılan tebligatta, davalının hangi nedenle adresinde bulunmadığı açıklanmamış, haber bırakılan komşunun imzası alınmamış, imzadan imtina edip etmediği belirtilmemiştir. Ayrıca tebligat adresinin, adres kayıt sistemindeki mernis adresi olduğu da tebliğ evrakında yazılı olmadığından, tebliğ işleminin Tebligat Kanun’unun 21/1 maddesi uyarınca usulüne uygun şekilde yapılmış bir tebliğ işlemi sayılamayacağından davada, taraf teşkilinin tamamlandığından sözedilemez. Mahkemece usulüne uygun şekilde davalı tarafa dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edildikten sonra işin esasının incelenmesi gerekirken, davalıya yapılan tebligatın usulüne uygun olarak yapıldığının kabul edilmesi doğru değildir.
Ayrıca davacı R.. S..’e vasi atanan H… tarafından icra takibi yapılıp dava açılmış ise de 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’unun 462/8. maddesi; vasi tarafından vesayeti altındaki kişi adına dava açılabilmesini vesayet makamının iznine tabi kılmıştır. Kamu düzenine bağlı olan bu ön koşul mahkemece doğrudan doğruya gözetilmelidir. Bu durumda mahkemece, tahliye davası açılması konusunda yetki alması için davacı tarafa süre verilmesi gerekirken, bu husus üzerinde durulmadan yazılı gerekçe ile tahliye kararı verilmesi de doğru değildir.
Karar bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428 ve İİK.nın 366.maddesi uyarınca kararın BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 28/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.