Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2015/6218 E. 2015/8378 K. 13.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/6218
KARAR NO : 2015/8378
KARAR TARİHİ : 13.10.2015

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı alacak davasına dair kararın temyiz incelemesi duruşmalı olarak davalı tarafından süresi içinde istenilmekle gün tayin edilerek taraflara gönderilen davetiyelerin tebliğ edilmesi üzerine belli günde davalı vekili gelmedi. Davacı vekili Av. N. B. geldi. Hazır bulunanın sözlü beyanı dinlendikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, kâr kaybı, kiralananda zarar gören eşya bedeli ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde 15.8.2004 başlangıç tarihli ve 2 yıl süreli sözleşme ile kiralananda kiracı olduğunu sözleşmenin her yıl kendiliğinden birer yıl uzayarak en son uzayan dönemin 15.8.2010-15.8.2011 dönemi olduğunu,kiralananı balık pişirme evi olarak kullandığını, kiralananın kiraya veren tarafından hiçbir ihbarda bulunmadan ve haber vermeden eşyaların alınmasına dahi müsaade etmeden 4.10.2010 tarihinde yıktırıldığını,lokanta içinde zarar gören malzemelerin değerinin 250.000 TL ve gıda maddelerinde 25.000 TL olmak üzere zararın 275..000 TL olduğunu.yıkılan yerde aylık kazancının 40.000 TL bulunduğunu 4.10.2010-15.8.2011 tarihine kadar mahrum kaldığı karın ödenmesi gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla zarar gören eşya bedeli olarak şimdilik 5.000.TL,gıda maddeleri için 5.000 TL olmak üzere toplam 10.000 TL nin reeskont faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.Davacı 17.12.2013 tarihli dilekçesi ile zarar verilen eşya bedelini 5.000 TL den 212.548.98 TL,Mahrum kalınan kar bedelini 5.000 TL den 20.307.80 TL olarak ıslah ettiğini belirterek ayrıca 50.000 TL manevi tazminatın tahsilini istemiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde.uyuşmazlık konusu yerin Çankaya belediyesinin yıkım kararı üzerine yıkıldığını,davacının yıkım kararı olduğunu önceden bildiğini,müvekkili tarafından keyfi bir yıkımın söz konusu olmadığını,hatta müvekkilinin Çankaya belediyesinin yıkım kararına karşı idare mahkemesinde dava açıp red edildiğini,davacının kiralananda yıkım yapılıncaya kadar faaliyette bulunduğunu kabul ettiğini,kabul anlamına gelmemekle birlikte istenilen bedelin de fahiş olduğunu,demirbaşların davacı tarafından teslim alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
1-Davalı vekilinin zarara uğrayan eşya ve gıda bedeline yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Hükme esas alınan 15.08.2004 başlangıç tarihli ve 2 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Sözleşmede kiralananın lokanta-balık evi olarak kullanılacağı belirtilmiştir.
Olayımızda uyuşmazlık; kiralananın kim tarafından yıkıldığı ve kiralananda bulunan eşyaların zarar görüp görmediği noktasında toplanmaktadır. Bu konuda dinlenilen tanıklar ve belediyeler ile yapılan yazışmalarda yıkımın kiraya veren tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.Ancak Davacı kiralananın kiraya veren tarafından 4.10.2011 tarihinde yıkıldığını ve kiralanan içindeki demirbaşların ve gıda maddelerinin zarar gördüğünü iddia etmesine rağmen bu konuda mahkemeden bir tespit yaptırmadığı gibi kolluk kuvvetlerine de bir şikayette bulunarak zarar veren kişiler hakkında bir suç duyurusunda bulunmadığı gibi zarar gören eşyalar hakkında da bir tutanak tutulmadığı anlaşılmaktadır. Bu durum hayatın olağan akışına aykırıdır.Öte yandan zarar gören eşyalara ilişkin davacı kira sözleşmesi başlangıcından beri kiralanana aldığı demirbaş faturaları ve gıda maddelerine ilişkin faturaları delil olarak sunmuş ise de bu faturalar, faturalara konu gıda ve demirbaşların bizzat kiralananda bulunduğunu ve kullanıldığını göstermez. TBK 50/2 maddesine göre “uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim,olayların akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler” hükmüne yer verilmiştir.Mahkemece yapılacak iş TBK 114/2 maddesi yollamasıyla aynı kanunun 50/2 maddesi göz önünde bulundurularak inceleme yapılıp, sonucuna göre zarara uğrayan eşya ve gıda bedelinin belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi,
2-Davalı vekilinin kâr kaybı istemine ilişkin temyizine gelince;
Davalı kiraya verenin 15.8.2010-tarihinde başlayan yenilenen dönemin süresi bitmeden kiralananı yıkarak sözleşmeye son verdiği anlaşılmaktadır.Bu nedenle TBK nun 301 maddesine göre kiralananı sözleşme sonuna kadar kullanmaya hazır bulundurma yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.Bu durumda kiracı, kusursuz olduğunu kanıtlayamayan kiraya veren davalıdan kar kaybı zararını isteyebilir.Ancak kar kaybının hesabında kiracının benzer nitelikteki bir iş yerinin kiralanması için gereken makul süre tesit edilip,tespit edilen bu süre içindeki kiracı karının ne olabileceği tespit edilerek mahrum kalınan karın belirlenmesi gerekir.Ayrıca TBK 123(BK 106) ve TBK 124(BK 108) maddeleri gereğince kar kaybı zararına uğrayan tarafın isteyebileceği zararın saptanmasında kıyasen TBK 408 (BK 325 maddesi) hükmünde gösterilen kesinti yönteminin uygulanması gerekir.Bu yönteme göre kar kaybı sözleşme ifa ile bitse idi zarar görenin elde etmesi muhtemel bütün gelirlerden yapması gereken bilcümle zorunlu harcama kalemleri ile sözleşme süresinden evvel feshedildiğinden süresinden evvel fesih nedeniyle sağladığı tasarruf ettiği haklar yine bu süre içerisinde başka işten sağlayacağı veya kasten sağlamaktan kaçındığı kazanç miktarları toplamı indirilerek bulunur.Elde edilecek fark miktara da net kâr denilir.Bu yöntemde uygun kar kaybı zararı hesaplanırken davacının davalıya ödemesi gereken kira paraları da elbette davacının yapması gereken zorunlu giderlerdendir.Bu nedenle mahkemece yapılacak iş. konusunda uzman bilirkişi marifetiyle benzer nitelikteki bir işyerinin kiralanması için gerekli sürenin belirlenmesi ve belirlenen bu süre kadar mahrum kalınan kar kaybı zararının hesaplanması gerekirken sözleşme süresince kar mahrumiyeti hesaplanması da doğru değildir.
3-Davalı vekilinin manevi tazminata ilişkin temyizine gelince:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde manevi tazminata ilişkin bir talebi bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde istenilen miktarların ıslah ile artırılması mümkün isede; mevcut bir davaya ıslah ile yeni bir dava ilave edilemez. O nedenle manevi tazminat isteminin de reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde manevi tazminata ilişkin istemin de kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 13/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.