Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2015/203 E. 2015/1634 K. 19.02.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/203
KARAR NO : 2015/1634
KARAR TARİHİ : 19.02.2015

MAHKEMESİ : Antalya 3. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 08/09/2014
NUMARASI : 2013/66-2014/1287

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı menfi tespit davasına dair karar, davacı ve davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, kira alacağının tahsili için başlatılan icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili ve temyiz dilekçesinin tebliği üzerine katılma yoluyla davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında 01/03/2011 başlangıç tarihli 2+3 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşme ile kiralanan taşınmaz, plastik ve termoplastik sair malzeme geri dönüşüm ve imalatı yapılmak üzere kiralanmış olup aylık kira bedelinin 12.300 TL + KDV olduğu, kira bedelinin üçer aylık peşin olarak ödeneceği, ilk 2 yıllık süre için kiracının sözleşme ile bağlı olduğu, bu ilk 2 yıl içerisinde kiracı kiralananı tahliye etmek isterse tahliye tarihinden sonra kalan kira bedellerini bir seferde ödemek zorunda olduğu kararlaştırılmıştır.
Kiracı tarafından gönderilen 29/03/2012 tarihli ihtarname ile kira ilişkisinin 31/12/2011 tarihinde sona erdiği, işyerinin tahliye edildiği bildirilmiştir. Davalı kiraya veren tarafından 06/04/2012 tarihinde başlatılan icra takibinde 2011 yılının Aralık ayından kalan 300 TL ile aylık 12.300 TL den 2012 yılının Ocak, Şubat, Mart, Nisan ve Mayıs ayları kira alacakları toplamı olan 61.800 TL alacağın tahsili istenmiştir.
Davacı kiracı vekili dava dilekçesinde; Davaya konu taşınmazı 31/12/2011 tarihinde tahliye ettiğini, takibe konu borcun bulunmadığını ödeme emrine itiraz süresinin müvekkili yurtdışında olduğundan kaçırıldığını belirterek icra takibinin dava sonuna kadar durdurulması, teminat karşılığında takip dosyasındaki hacizlerin kaldırılması ile borçlu olmadığının tespitine ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı kiraya veren vekili ise kira ilişkisinin halen devam ettiğini, kiralananın teslimine ilişkin tutanak bulunmadığını kiralananın halen davacı tarafından kullanıldığını belirterek davanın reddine ve davacı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere icra tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece davacı kiracının davalıya gönderdiği 29/03/2012 tarihli ihtarnamenin tebliği ile kiraya verenin, kiralananın tahliye edildiğini öğrendiği, kiralananın yeniden kiraya verilmesi ile ilgili makul süre de dikkate alınarak davacının menfi tespit talebinin reddine, davacının kötüniyetli olduğu hususunun da ispatlanamadığı gerekçesiyle davalının kötüniyet tazminatının reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dosya kapsamına, toplanan delillere göre temyiz eden davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Davalı vekilinin hükmün gerekçesinde bahsedilen tahliye tarihine yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Kiracının kira borcunu ödeme yükümlülüğü kiralananın tahliye edildiği tarihe kadar devam eder. Kiralananın tahliye edildiğinin (kiracının kiralananı iade borcunu yerine getirdiğinin) kabul edilebilmesi için, kiralananın fiilen boşaltılması yeterli değildir; anahtarın da kiraya verene teslim edilmesi gerekir. Kiracının bildirdiği tahliye tarihinin kiraya veren tarafından kabul edilmemesi, başka bir ifadeyle, tahliye tarihinin taraflar arasında çekişmeli olması halinde, kiralananın fiilen boşaltıldığını ve anahtarın teslim edildiğini, böylece kira ilişkisinin kendisince ileri sürülen tarihte hukuken sona erdirildiğini kanıtlama yükümlülüğü, kiracıya aittir. Kiracı, kiralananı kendisinin ileri sürdüğü tarihte tahliye ettiğini ispatlayamazsa, kiraya verenin bildirdiği tahliye tarihine itibar olunmalıdır. Anahtarın kiraya verene teslimi, hukuki işlemin içerisinde yer alan bir maddi vakıa olmakla birlikte, sözleşmenin feshine yönelik bir hukuki sonuç doğurduğundan, bunun ne şekilde ispatlanacağı hususu, yıllık kira bedelinin tutarı esas alınmak suretiyle, HMK.nun 200. maddeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. Eş söyleyişle, yıllık kira bedelinin tutarı senetle ispat sınırının (HMK. md.200/1) üzerindeyse ve kiraya verenin açık muvafakati yoksa (HMK. md.200/2), bu yön kiracı tarafından ancak yazılı delille ispatlanabilir.
Olayımıza gelince; Davacı kiracı tarafından, kiralananın 31/12/2011 tarihinde tahliye edildiği iddia edilmesine rağmen bu iddia kanıtlanamamıştır. Davalı kiraya veren ise cevap dilekçesinde kira ilişkisinin halen devam ettiğini savunmuş olup, yargılama sırasında anahtarların 2013 yılı Nisan ayında teslim edildiğini belirtmiştir. Bu durumda icra takibine ve davaya konu aylara ait kira paralarının işlemiş kira alacağı olduğu ve davacının ödediğini ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece, kiraya verenin, kiracının göndermiş olduğu 29/03/2012 tarihli ihtarnamenin tebliği ile kiralananın tahliye edildiğini öğrendiği, gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3-) Davalı vekilinin İcra İflas Kanununun 72/4 maddesi uyarınca tazminat istemine yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Davacı vekili tarafından ihtiyati tedbir istekli olarak açılan davada mahkeme, 18/01/2013 tarihli tensip tutanağının 8. maddesi ile % 15 teminat yatırıldığında icra dosyasına yatırılan paranın dava sonuna kadar alacaklıya ödenmemesine karar vermiştir. Verilen tedbir kararı ile yargılama süresince davalı alacaklı alacağını tahsil edememiştir. İcra ve İflas Kanunu’nun 72 / 4 maddesine göre davanın reddine karar verilmesi, başka bir anlatımla davanın lehine sonuçlanması halinde alacaklı, ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alacaktır. Bu zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanacak ve her halde % 20’den az olamayacaktır. Tedbir kararı sonucu takip konusu borç miktarı alacaklıya ödenmemiş, davalı alacaklı, yaşanan bu süreç dolayısıyla dosya alacağını tahsil edememiştir. Sonuç itibariyle tedbir istekli açılan işbu dava nedeniyle davalı alacaklının zarara uğraması söz konusu olup, istemi doğrultusunda İcra ve İflas Kanunu’nun 72/4 maddesi gereğince tazminat isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ret kararı verilmesi de doğru görülmemiştir.
Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 19/02/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.Başkan