Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2015/10989 E. 2016/7336 K. 08.12.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/10989
KARAR NO : 2016/7336
KARAR TARİHİ : 08.12.2016

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tazminat

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tazminat davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, erken tahliye nedeniyle makul süre kira tazminatı istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde; kiracının taşınmazı haber vermeden boşalttığını, tespit yaptırdıklarını, sözleşmenin 4. maddesine göre iki ay evvelden bildirim yapılması gerektiğini belirterek üç aylık makul süre tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı; davanın reddini savunmuştur. Mahkemece sözleşmenin 4. maddesi uyarınca feshi ihbar süresi iki ay kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davalı vekilinin erken tahliye nedeniyle makul süre kira tazminatına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Kiracının, kira süresi sona ermeden kira sözleşmesini tek taraflı olarak feshederek kiralananı tahliye etmesi durumunda Türk Borçlar Kanunu’nun 325.maddesi uyarınca kira sözleşmesinden doğan borçları kiralananın benzer koşullarla kiraya verilebileceği makul bir süre için devam eder. Ancak, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 114. maddesinde (Mülga 818 Sayılı BK.nun 98. maddesi) göndermesi ile aynı Kanun’un 52. maddesi (Mülga BK.nun 44. maddesi) uyarınca kiraya verenin de zararın artmasına neden olmaması gerekir. Bu durumda davacının zararı tahliye tarihinden kiralananın aynı koşullarla yeniden kiraya verilebileceği tarihe kadar boş kaldığı süreye ilişkin kira parasından ibarettir.
Taraflar arasında 01/03/2002 başlangıç tarihli ve iki yıl süreli kira sözleşmesinin bulunduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kira sözleşmesinin 4. maddesinde; “kira başlangıç tarihi 01.03.2002 olup, süresi iki yıldır. Kira süresi uzatılmak istenirse iki ay önceden kiralayana haber verilecek olup, haber verilmediğinde sözleşme aynı şartlarda bir yıl daha uzayacaktır. Sözleşmenin süresi sona ermeden mücbir neden, sözleşmenin çekilmez hale gelmesi gibi herhangi bir nedenle kiracı tarafından fesih için dava açılmayacaktır. Süresinden önce sözleşme feshedildiği takdirde sözleşmenin sonuna kadar olan kira bedelleri kiralayana ödenecektir” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Davalı vekili taşınmazı 04.04.2009 da tahliye ettiklerini savunmuş ise de yazılı delille tahliyeyi ispat edememiştir. Bu durumda mahkemece davacı kiraya verenin taşınmazda yaptırdığı delil tespiti nedeniyle 24.04.2009 tarihinde yapılan keşif nedeniyle, tahliye tarihinin 24.04.2009 olarak tespiti isabetlidir. Ancak sözleşmenin 4. maddesindeki düzenleme feshi ihbar niteliğinde olmayıp, makul süre olarak bu madde uyarınca makul sürenin tespiti hatalıdır. Bu durumda mahkemece konusunda uzman bilirkişi kurulu ile yerinde keşif yapılıp kiralananın aynı koşullarla ne kadar sürede yeniden kiraya verileceğine ilişkin rapor alınarak, kararı temyiz eden davalı kiracının usuli kazanılmış hakkı da gözetilerek sonucuna göre makul süre kira bedeli hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde sözleşmede feshi ihbar kararlaştırıldığı gerekçesiyle iki aylık makul süre kira bedeline karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ;Yukarıda (2) no.lu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 08/12/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.