Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2014/13353 E. 2015/7523 K. 28.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13353
KARAR NO : 2015/7523
KARAR TARİHİ : 28.09.2015

MAHKEMESİ : Uşak 2. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/12/2013
NUMARASI : 2013/678-2013/1309

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı itirazın iptali ve tahliye davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Asıl ve birleşen dava, kira alacağının tahsili için tahliye istekli olarak başlatılan icra takiplerine vaki itirazın iptali ve tahliye istemine ilişkindir. Mahkemece taşınmaz yargılama sırasında başkasına satıldığından her iki davadaki tahliye isteminin reddine, davalıların Uşak l. İcra Müdürlüğü’nün 2008/4265 esas sayılı takip dosyasına ve Uşak 3. İcra Müdürlüğü’nün 2008/4725 esas sayılı takip dosyasına yaptıkları itirazının iptaline, icra inkar tazminatına karar verilmesi üzerine karar, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı kiracının tüm davalı kefilin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davalılardan kefil N.. S..’ın diğer temyiz itirazlarına gelince;
a- Uşak 3. İcra Müdürlüğü’nün 2008/4725 esas sayılı takip dosyasında ödeme emrinin davalı kefile 30.12.2008 tarihinde tebliği üzerine davalı kefilin süresinde yapmış olduğu bir itiraz bulunmamaktadır. Belirtilen takip dosyasında davalı kefil açısından takip kesinleşmiştir. Bu durumda kesinleşen takipten dolayı davacı alacaklı hukuki yararı olmadığından itirazın iptalini isteyemez. O halde belirtilen takibin dayandığı birleşen davada itirazın iptali isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
b- Asıl ve birleşen davalarda esas alınan ve her iki takibin dayanağı olan önceki maliklerle yapılan 01.07.2007 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesinde davalı kefilin, müteselsil kefil olduğuna dair bir düzenleme bulunmamaktadır.2008/4265 sayılı icra takip dosyasında 2007 yılı Kasım ayı ile 2008 yılı Haziran ayları kira parası istenmiştir. Bu durumda isteme konu alacak davalı kefilin sorumluluk süresi içinde bulunmaktadır. Ancak adi kefalet hükümlerini düzenleyen TBK.’nun 585. maddesinde (Mülga Kanun’un madde 486) “adi kefalette alacaklı borçluya baş vurmadıkça, kefili takip edemez. Ancak borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi alınması, borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkansız hale gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi, borçlunun iflasına karar verilmesi, borçluya konkordato mehli verilmiş olması hallerinde doğrudan kefile başvurulabilir” hükmüne yer verilmiştir. Olayımızda yukarıda belirtilen koşulların hiç biri gerçekleşmemiş ise de davalı kiracının tacir olup olmadığı dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden anlaşılamamaktadır. Çünkü böyle bir durumda 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 7. maddesinde (Mülga Kanun’un aynı madde ) ” İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haiz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse, kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse müteselsilen sorumlu olurlar. Ancak, kefil ve kefillere, taahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez. Ticari borçlara kefalet hâlinde, hem asıl borçlu ile kefil, hem de kefiller arasındaki ilişkilerde de birinci fıkra hükmü geçerli olur ” düzenlemesi bulunmaktadır. Başka deyişle davalı kiracının tacir olması durumunda davalı kefil de müteselsil kefalete ilişkin hükümler gereğince sorumlu olur ve bu sorumlulukta alacaklı asıl borçluya gitmeden kefile gidebilir. Yukarıda belirtildiği üzere Mahkemece yapılması gereken iş davalı kiracının tacir olup olmadığını araştırmak tacir olması durumunda davalı kefilin sorumluluğunun müteselsil kefalet hükümlerine göre belirlemek, tacir olmaması durumunda ise sözleşmede kefilin müteselsil kefil olduğuna dair bir düzenleme bulunmadığından davayı yine yukarıda belirtilen adi kefalet hükümlerine göre yürütüp sonuçlandırmak gerekirken moksan araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı kiracının tüm, davalı kefilin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı kefilin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428. maddesi uyarınca asıl ve birleşen dava kefil hakkında verilen kararın BOZULMASINA istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 28.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.