Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2013/12228 E. 2013/14320 K. 24.10.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/12228
KARAR NO : 2013/14320
KARAR TARİHİ : 24.10.2013

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Önalım

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı önalım davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Kötü niyet iddiası 14.2.1951 gün ve 17/1 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Paylı mülkiyet halindeki taşınmazın paydaşı, payını karı- kocaya evlada veyahut akrabaya temlik ederse, şeklen satış şeklinde gösterilen bu akdin gerçekte satış olmayıp miras hakkına bağlı veya hibe gibi bir maksada yönelik işlem olduğu iddia ve ispat edilirse önalım hakkının ileri sürülemeyeceği 27.3.1957 gün ve 12 / 2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda açıkça belirtilmiştir. Bu yöndeki savunmanın tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Anılan İçtihadı Birleştirme Kararı sözleşmede taraf olan kişinin işlemde muvazaa savunmasında bulunamayacağı kuralının bir istisnasıdır.
Olayımıza gelince; Davacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkilinin 281 Parsel sayılı taşınmazda 1/2 payın maliki olduğunu, aynı taşınmazda paydaş …’in 1/2 payını davalıya sattığını belirterek önalım hakkı nedeni ile payın adına tesciline karar verilmesini talep etmiş, davalı vekili taşınmazın hissedarlar arasında fiilen taksim edildiğini önalım davası açılamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında dava konusu edilen işlemin satış olarak görünse de gerçekte hibe olduğunu savunmuştur. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Önalım hakkına konu edilen payın satıcısı ile alıcısının hala-yeğen oldukları anlaşılmaktadır. Mahkemece davalının savunması doğrultusunda yukarıda belirlenen ilkeler doğrultusunda delillerin toplanması, öncelikle yapılan temlikin satış mı, bağış mı olduğunun belirlenmesi, bağış olmadığı sonucuna varılması halinde ise fiili taksim olgusunun
gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durularak gerektiğinde uzman bilirkişi marifetiyle mahallinde keşif yapılması, tarafların gösterdikleri tanıkların keşif yerinde dinlenmesi, taşınmazın fiilen taksim edilip edilmediğinin belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar vermesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 24.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.